Musa’nın Tarihselliği: İnançla Tarih Arasında Bir Gölgeler Yürüyüşü

Musa bir mit mi, tarihsel bir şahsiyet mi? Bu soru yalnızca teolojik bir merak değil, aynı zamanda tarih, siyaset ve ideolojinin kesiştiği bir kırılma noktasıdır. Biblical Archaeology Society’nin yayımladığı kapsamlı analiz, Musa’nın tarihsel varlığına dair eldeki delilleri akademik bir titizlikle değerlendirirken, aynı zamanda bu sorunun ne denli ideolojik bir zemin üzerinde yükseldiğini de gözler önüne seriyor.

Arkeolojik kazılardan tarihsel kayıtların yokluğuna, Eski Ahit’in kompozisyon tarihinden antik Mezopotamya ve Mısır’daki belgelerle kurulan zayıf ilişkilere kadar pek çok unsur, Musa’nın tarihsel bir kişi mi yoksa kolektif bir tahayyülün ürünü mü olduğu sorusunu yeniden alevlendiriyor. Yazının dayanağı olan makale, Musa figürünün Tevrat’ta sahip olduğu merkezi konuma karşın, onun yaşadığına dair doğrudan ya da dolaylı tarihsel bir kanıtın bugüne dek bulunamadığını açıkça ortaya koyuyor.

Tarihsel Sessizlik: Musa’ya Dair Kaydın Yokluğu

Eski Ahit metinlerinde Musa’ya ilişkin anlatılar oldukça ayrıntılıdır; onun Mısır’dan çıkışı örgütlemesi, Sina’da “on emir”i alması, Tanrı ile doğrudan konuşması ve bir halkı “seçilmişlik bilinciyle” yoğurması gibi öğeler tarihüstü bir lider imgesi çizer. Ancak tarihsel kayıtlarda bu denli etkili bir figürün hiç anılmamış olması dikkat çekicidir.

Arkeologlar, Musa’nın yaşadığı varsayılan döneme (yaklaşık MÖ 13. yüzyıl) ait Mısır ve Kenan belgelerinde ne Musa’nın ismine ne de İsrailoğulları’nın kitlesel bir göçüne dair bir iz bulamamışlardır. Bu sessizlik yalnızca Musa’ya değil, onun temsil ettiği anlatıya da gölge düşürmektedir. Bu durum, tarihsel kaydın, egemen sınıfın elinde şekillendiği ve arşivlenmiş olanın, unutulmuş olandan çok daha fazla politik anlam taşıdığına dair Marksist tarih anlayışını hatırlatır.

Musa’nın Adı: Mısır’dan mı, Mitolojiden mi?

Musa isminin kökeni üzerine yapılan dilbilimsel çözümlemeler, bazı ilginç ama ihtiyatla yaklaşılması gereken ipuçları sunuyor. İsim, Antik Mısır dilinde “çocuk” anlamına gelen “ms” ya da “ms-s” köküyle benzerlik taşımakta. Bu kök, Ramses (“Ra’nın çocuğu”) gibi Mısır kraliyet isimlerinde de yer alır. Bu benzerlik, Musa figürünün yerel tarihsel dokudan bağımsız olmadığını ima ederken, aynı zamanda onun kolektif bellekte nasıl şekillendirildiğine dair sorular da uyandırıyor.

Yine de bu tür dilsel benzerlikler, Musa’nın tarihsel varlığını kanıtlamak için yeterli değildir. Bilimsel yöntem açısından böyle bir bağlantı, ancak diğer maddi ve yazılı verilerle desteklenirse anlam kazanabilir. Aksi halde, mitos ile tarih, kolektif belleğin bulanık sınırlarında birbirine karışır.

Eksik Halkalar: Göç, Yasalar ve Sina Dağı

Tevrat’a göre Musa, yalnızca bir lider değil, aynı zamanda yasaların taşıyıcısı ve halkın kimlik mimarıdır. Onun aracılığıyla gelen “on emir”, yalnızca dini değil, toplumsal yapıyı da yeniden kuran kurallardır. Bu bağlamda Musa, Tanrı’nın sesi kadar sınıfsal düzenin de bir ifadesidir. Fakat Sina’da yaşandığı varsayılan bu olaylar da ne arkeolojik ne de tarihsel kayıtlarla doğrulanabiliyor.

İsrailoğulları’nın göçü gibi tarihsel olarak büyük bir hareketliliğin arkeolojik iz bırakmaması, birçok bilim insanını bu anlatının tarihsel değil, mitolojik olduğuna ikna etmiş durumda. Tüm bu belirsizlikler, kutsal metinlerin bir halkın kimliğini inşa etme sürecinde nasıl işlevselleştirildiğini gösteriyor. Burada, Tevrat’taki Musa’nın anlatısı, tarihsel bir kişi olmaktan çok, bir halkı ideolojik olarak birleştirme işlevi gören kurgusal bir çerçeveye dönüşüyor.

Modern Siyasetin Gölgesinde Bir Figür

Musa, yalnızca dini metinlerde değil, modern ulus devletlerin ve ideolojik hareketlerin de sıkça başvurduğu bir sembole dönüşmüştür. Amerikan iç savaşında köleliğe karşı mücadelede, Güney Afrika’da apartheid’e direnişte, hatta günümüz İsrail siyasetinde bile Musa figürü, haklılık ve kurtuluşun meşruiyet kaynağı olarak kullanılmaktadır.

Bu tür kutsal figürlerin politik araçsallaştırılması, tarihsel kişilikleri değil, onların temsil ettiği ideolojik formları güncel siyasetin hizmetine sunar. Tam da bu nedenle, Musa’nın tarihsel gerçekliği sorusu yalnızca akademik değil, aynı zamanda politik bir sorudur. Onun kim olduğu kadar, kim adına konuştuğu da tarihin sessizliğinde kaybolmuş gibidir.


Kaynak:

“The Historical Evidence for the Existence of Moses.” Biblical Archaeology Society, 2024.