Gerçekle Bağlar Zayıflarken

Luigi Nicholas Mangione ismini hatırlıyor musunuz? Hatırlamayanlar çıkabilir, hatırlatalım. Mangione, Amerika Birleşik Devletleri’nde büyük yankı uyandıran bir cinayet davasının sanığı.

Cinayette hayatını kaybeden kişi ise ABD’nin en büyük özel sağlık sigortası şirketi UnitedHealthcare’in CEO’su Brian Thompson. Thompson, 4 Aralık 2024’te,  Midtown Manhattan’daki Hilton otelinin önünde sırtından vurularak öldürüldü.

UnitedHealthcare’in bir özelliği de var. ABD’nin özel sağlık sigortalarına dayalı sağlık sisteminin, tedaviye erişim açısından büyük zorluklar yaratıyor olması ve parası olmayanın tedaviye ulaşım imkanı bulunmadığı hususu, uzun yıllardır eleştiriliyor. Brian Thompson da bu tartışmaların merkezinde önemli bir yer edinmişti. Zira genel müdürlüğünü yaptığı şirket, sigorta ödemesi başvurularının yaklaşık üçte birini reddettiği iddia edilerek eleştiri yağmuruna tutuluyordu.

Bir cinayet söz konusu olduğunda aklımıza hemen sabıka kaydı kabarık, şiddete meyilli bir sanık profili gelse de Mangione bu profile uymuyor. Pennsylvania Üniversitesi’nde bilgisayar mühendisliği ve yapay zekâ üzerine eğitim almış, teknoloji sektöründe çalışmaya başlamış, Maryland eyaletinin tanınmış bir ailesinden geliyor, hayatının bir döneminde sörfle ilgilenmiş, diğer bir deyişle sporcu geçmişi de var.

Sörf konusunu not edelim çünkü bunun cinayet ile ilgili olma ihtimali bulunuyor. Mangione’nin kronik sırt ağrıları çektiği ve yaşadığı bir sörf kazasının omurga sorunları yarattığı biliniyor. Hatta, bu sıkıntılarının yaşam kalitesini etkileyecek seviyede olduğu belirtiliyor. Bazı iddialar, bu sorunların Mangione’nin sağlık sistemine duyduğu öfkeyi tetiklediği etrafında kümeleniyor.

İlgilinin, yaşadığı sağlık sorunları sırasında sigorta sektöründen gereken desteği alıp almadığı, bu durumun öfkesini artırıp artırmadığı bir muamma.

Cinayetten beş gün sonra Luigi Mangione, katil zanlısı olarak tutuklandığında üzerinden cinayette kullanılana benzeyen bir silah, sahte kimlik ve cinayetin neden işlendiğine dair el yazısıyla yazılmış notlar çıkıyor. Notlarda sigorta sektörüne yönelik “öfke” içeren, bazı kaynaklarda “aşağılayıcı” olduğu belirtilen ifadeler kullanıldığı söyleniyor.

Cinayet infialin yanında başka bir şey daha yarattı. Amerikan halkının bir bölümünden Mangione’ye destek gelmeye başladı. Mangione’nin avukatı, CNN’e savunmaya maddi katkı yapmak isteyen kişilerin kendisini aradığını söyledi. Sağlık sektöründen bir çalışan, zanlının tutuklandığı restoranda ona destek veren bir protesto düzenledi. Cinayet sonrası sağlık sistemini eleştirenler, hatta UnitedHealthcare’in CEO’sunun ölümün kutlayanlar oldu. Akıllara durgunluk verecek gibi gözükse de alışveriş sitelerinde, Mangione’ye destek amaçlı ürünler dahi çıkarıldı. Kısaca, bir çılgınlık hali hüküm sürmeye başladı.

Geçenlerde Luigi Mangione’nin duruşması vardı ve yukarıda bahsettiğimiz “akıllara durgunluk verecek” hikayeler duruşma sırasında “tavan yaptı”. Mahkeme salonunun önünü Super Mario karakteri gibi giyinmiş kişiler (Luigi’ye gönderme olarak), destekçiler, “kendi mücadelelerini onlar adına verdiği inancıyla” Mangione’yi kahraman addedenler ve meraklı izleyiciler doldurmuştu.

The New York Post’un haberine göre, bunların arasında en çok dikkat çeken isim ise pembe kıyafetler içindeki bir kadındı. Bu kadın gazetecilere heyecanla, Mangione’un yapay zekâ versiyonuyla evli olduğunu ve birlikte gelecekteki çocukları için isimleri bile seçtiklerini anlattı.

Bir katil zanlısını kahraman yerine koyarak sevmek, onun yapay zeka versiyonuyla evli olmak, gelecekte ondan çocuk sahibi olmayı hayal etmek ve bu çocuklar için isim seçmek.

Gerçekle bağların kopmak üzere olduğunu ortaya koyan net bir örnek.

Aslında bu durum bir süre önce bilgi işlem sektörünün önemli isimlerinden birisi, OpenAI’nin CEO’su Sam Altman tarafından da dile getirildi. Altman, uzun zamandır gündemde olan “ölü internet teorisi”ne dair dikkat çekici bir değerlendirmede bulundu. Bu teoriye göre, çevrimiçi dünyada gördüğümüz içeriklerin ve kullanıcıların büyük kısmı aslında yapay sistemler tarafından otomatik olarak oluşturuluyor; yani internetin canlı bir insan etkileşiminden çok, algoritmaların yönettiği bir simülasyona dönüştüğü iddia ediliyor. Geçmişte birçok kez çürütülmüş olsa da, son dönemde yapay zeka teknolojilerinin hızla yaygınlaşması ve X (önceki adıyla Twitter) gibi sosyal medya platformlarında botlarla mücadelede yaşanan başarısızlıklar, bu teorinin yeniden gündeme gelmesine ve daha ciddi biçimde ele alınmasına neden oluyor.

Diğer bir şekilde ifade etmemiz gerekirse, hayatımızın önemli bir bölümünü etkisi altına alan sosyal medya ve internet gerçekle ilgisi olmayan sanal bir ortam koyuyor önümüze. Konvansiyonel medyanın neredeyse etkisini yitirdiği ve insanların haber alma ihtiyacını internetten ve sosyal medyadan karşıladığı günümüz dünyasında, bu ne kadar büyük bir risk yaratıyor, söylemeye ihtiyaç var mı?

Bu uyarı birkaç sene önce Dünya Ekonomik Forumu tarafından da gündeme getirilmişti. 2023 yılı Global Riskler Raporu’nda yer alan bir risk, yani “yanlış bilgi ve dezenformasyon riski”, riskler arasına yeni dahil oluyor ve 2 yıllık gelecek perspektifinde en önemli riskler sıralamasında ilk sırayı alıyorken, 10 yıllık süreç içerisinde de ilk beş risk arasındaki konumunu koruyordu. Benzer bir şekilde, yapay zekâ teknolojilerinin yaratabileceği olumsuz sonuçlar, kısa vadede 34 risk arasında 29. sırada yer alırken, uzun vadede bu riskin 23 sıra birden yükselerek 6. sıraya yerleştiğini görebiliyorduk.

Yani işi geleceği görmeye çalışmak olan, dünya genelindeki sınırlı sayıda yönetici ve iş insanı, bunun hayatımızı allak bullak edebilecek bir risk olduğunu peşinen ilan ediyordu.

Gerçeklerle bağı neredeyse kopmak üzere olan insanlığın ne kadar kolay kandırılabileceği ve yönlendirilebileceğini tahayyül edebiliyor musunuz?

Tehlikenin farkında mıyız?

Özgün ÇINAR
Latest posts by Özgün ÇINAR (see all)