Nedense insanların gölgelerine basmak beni hep korkutmuştur. Çünkü bunu yaptığımda o gölgenin, elinde kılıçla bana meydan okuduğunu hissederim. Eminin bunu hepiniz yaşamış ve hissetmişsinizdir. Onun için hepimiz günlük yaşamımızda aslında karşımızdaki insanlarla değil onların da çoğu zaman farkında olmadıkları gölgeleri ile savaşıyoruz.
Gölgemiz bizim karanlık yanımızdır. Bizimle her yere gelen ve biz farkında olmadan her durumda ya da belli durumlarda verdiğimiz savunma tepkilerimizdir.
Yani hayatımızı çoğu zaman gölgemize teslim eder ve onun bizi yönetmesine izin veririz bu bazen kolayımıza da gelebilir çünkü beynimiz daha çok kolay şeyleri sever ve karmaşadan kaçar. Aynı şey ruhsal, bedensel ve görsel açlıklarımız için de geçerlidir. Aslında bunların arkasında da yine gölgemiz vardır ve bunlar da karmaşayı sevmez o an sahip olmak ve doymak ister. Biz de koşa koşa mağazalara, estetik merkezleri vb. koşarız ve bir bakmışız ki bunları daha doyurmadan gölgemiz başka bir maceranın peşine düşmüş.
Sahi sizce niye bu kadar uydum aklıyız ya da öyle miyiz? Karanlıkta kaybolan bir gölgenin peşinden durmadan oradan oraya koşup el yordamıyla onu doyurmaya çalışıyoruz. Öyle sanıyorum ki bunu körlükten dolayı yapıyoruz. Çünkü kendi gölgemizi ya da gölgeli alanlarımızı görmüyoruz ya da görmek istemiyoruz. Oysa kör olduğumuz halde başkalarına ışık olmaya çalışıyoruz ve aslında bunu yaparak onları da körleştiriyoruz.
Matta İncili, 15. Bölümde “… Onlar, körlerin kör kılavuzlarıdır. Eğer kör köre kılavuzluk ederse, her ikisi de çukura düşer.” Denir.
Aslında hepimizin durumu Pieter Bruegel’in, Matta İncil’indeki uçuruma doğru yürüyen “Körler” tablosundan farklı değil. Ya da Hans Christian Andersen’in, “Gölge” adlı masalından.
Andersen, bu masalda, kuzeyli, kibar, utangaç ve bilgili bir genç adamdan söz eder. Adam, güney seyahati sırasında konakladığı yerde penceresinin odasından bakar ve balkonda güzel bir kızın çiçekleri suladığını görür ama kızla konuşmaya cesaret edemez. Çünkü adam çok fazla utangaçtır ve kendi gölgesinden gidip kızla konuşmasını ister. Adamın gölgesi gider ve çok uzun bir süre gelmez.
Adam bu arada kendisine yeni bir gölge edinir ve yurduna geri döner. Aradan uzun zaman geçer adamın bilgisi ve görgüsü artar ve hiç başarılı olamaz. Adam orta yaşa yaklaştığında gölgesi ona geri döner. Adam hemen sorar gölgesine; “Sokağın karşısındaki eve gittin mi?” diye, gölgesi; “A tabii” der ve her şeyi gördüğünü iddia eder; ama bu sadece gölgenin böbürlenmesidir. Adam daha da sıkıştırmaya başlayınca gölge; “Eğer kızın yaşadığı odaya kadar gitseydim, ışık beni yok ederdi” der.
İşte hepimizin körlüğü de aslında gölgemizle yaşamayı bilememek ve onunla yüzleşmekten kaçınmaktır. Çünkü evcilleşmek yani başka biri ile aynı hikâyede dört kişi olarak yaşamak bize zor geliyor. Birbirimize ve gölgelerimize tahammül edemiyoruz. Ondan sonra da çıkıp kör halimizle “”körlere kılavuzluk edip onlarla birlikte uçurumun dibini boyluyoruz.
Aslında bunu yaşamın bütün alanlarında yapıyoruz. Siyasette eğitimde, sosyal yaşamda, yüz yüze ilişkilerde varın siz sayın. Tıpkı “”körün filin kuyruğunu tutup fil budur demesi gibi. Biz de sadece “körün” yaptığı gibi kendi dışımızdaki dünyayı olduğumuz yerden tanımlıyoruz oysa içimizde de bir dünya var ve orası gölgenin krallığını kurduğu dünyadır. Bizi güçsüz bırakan ve bize zavallılık hissi veren ilk örneklerin siluetlerinin hepsi de oradadır.
Aslında duyum, duygu, davranış ve bilişlerimizi yönlendiren, bu gölgeler krallığıdır. Bu krallığın koruyucuları, bazen Timur, bazen büyük İskender bazen de Adolf Hitler’dir… Bunlar bize bir hayal kırıklığı olduğumuzu ve ancak onlar, onların gölgeleri ile özdeşim kurduğumuz zaman mutlu olabileceğimizi söyleyen gölge krallarıdır.
Onun için bir fıçı içinde yaşayan Diyojen’in bu krallığın koruyucularından olan Büyük İskender’e “Gölge etme, başka ihsan istemem” demesi boşuna değildir. Sonuç olarak ister, Pieter Bruegel’in “körleri” gibi uçuruma doğru gidin, ister Andersen’in masalındaki gölgesinin onu terk ettiği adam gibi olun, ister Diyojen gibi olun! Bu sizin hayatınızdır. Ama arada bir dönüp gölgenizi yoklayın derim.
- Öfke! - 28 Kasım 2018
- Kayıp! - 13 Kasım 2018
- Beden imgesi - 4 Kasım 2018