Eğitim emekçisinin çaresizliği

Dünya Öğretmenler Günü sesiz sedasız geçirildi. Pek çok ülkede 1994’ten beri her yıl 5 Ekim günü UNESCO’nun tavsiyesiyle Öğretmenler Günü olarak kutlanıyor. 5 Ekim, 1966 yılında Paris’te gerçekleşen “Öğretmenlerin Statüsü Hükümetlerarası Özel Konferansı”nda UNESCO temsilcileri ile İLO tarafından “Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi”ni kabul edilişinin yıldönümüdür. Türkiye’de ise 12 Eylül askeri yönetiminin 1981’de aldığı bir kararla 24 Kasım resmiyette “Öğretmenler Günü” olarak kutlanmaktadır. 24 Kasım 1928, Atatürk’ün “Millet Mektepleri Başöğretmenliği”ni kabul ettiği gündür.

Zamlar ve giderek artan hayat pahalılığı öncelikle sabit gelirli olan memurun, öğretmenin, işçinin ve emeklinin yaşamını etkiliyor. Ücretlerin yapılan zamlar her zaman enflasyonun altında kalan bu kesim ya ikinci işler yapıyor veya kredi kartlarının yarattığı borç batağında yaşamını sürdürmeye çalışıyor.

Çocuklarımızı emanet ettiğimiz ve onları geleceğe hazırlayan eğitim emekçileri olan öğretmenlerin durumu daha vahim. Yaptıkları işin niteliği nedeniyle belki de herkesten daha fazla ücret alması gereken öğretmenlerin diğer ülkelerdeki meslektaşları ile karşılaştırılması durumun ne kadar eşitsiz olduğunu gösteriyor.

Araştırmalara göre öğretmenlerin yüzde 52’si kredi kartına, yüzde 52’si bankaya, yüzde 22’si esnafa, yüzde 25’i şahıslara borcu var. Öğretmenlerin yüzde 32’si ise annesinden ve babasından maddi destek alıyor. Borçla geçinmek zorunda kalan öğretmenlerin yüzde 25’i ek iş yapıyor ve sinema, tiyatro gibi sosyal aktivitelere katılamıyor, tatile gidemiyor.

Eylül ayında açıklanan yoksulluk sınırı 4,960 TL. Öğretmenlerin aylık maaşı temmuz ayında gelen zamla 3,699 TL. Özellikle büyükşehirlerde kira ücretleri öğretmenlerin aldığı maaşın yarısını buluyor. Taşımalı eğitim de öğrenciler kadar öğretmenlerin de sorunu. Öğretmenlik yaptıkları köylerde lojman bulunmaması nedeniyle ilçelerde barınan öğretmenler her gün okullarına gitmek için kilometrelerce yol kat ediyor. Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yetiştirme ve Eğitimi Genel Müdürlüğü’nün resmi verilerine göre bu ücretler dünyanın birçok ülkesinden geride bulunuyor. Sözgelimi ABD, Almanya, Avustralya, Çin, Fransa, Hindistan, İngiltere, İsrail, Japonya, Rusya gibi ülkelerdeki öğretmenlerin maaşları Türkiye’den daha yüksektir.

Birgün Gazetesi’nden Mustafa Kömüş’ün haberine göre, 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından ilan edilen OHAL KHK’si ile toplam 33 bin 965 öğretmen ihraç edildi. Bu ihraçların hangi hukuki kritere göre yapıldığı belli değil. Tamamen istihbarat raporlarına bağlı olarak birçok devrimci ve demokrat öğretmen sadece iktidara muhalif oldukları için ihraç edilerek görevlerinden uzaklaştırıldı. 2016 yılında OHAL KHK’si ile getirilen sözleşmeli öğretmenlik sistemiyse göreve yeni başlayan öğretmenler için adeta kabus olmuş durumda.

Öğretmenlerin en büyük sorunu atanmamaktır. Şu an Türkiye’de ataması yapılmayan öğretmen sayısı 400 bini geçiyor. Ataması yapılmayan öğretmenler bazen simit satarak, bazen inşaatlarda çalışarak, garsonluk yaparak ya da şanslılarsa ücretli öğretmenlik yaparak geçinmeye çalışıyor. Eğitim Sen’in verilerine göre 45 atanamayan öğretmen intihar etti. AKP’nin işbaşına geldiği 2002’de 60 binlerde olan ataması yapılmayan öğretmen sayısı şu anda 400 bini geçmiş durumda. Öğretmenlere mülakat uygulaması ile de liyakat tamamen ortadan kalktı. Öğretmen mülakatında tek kriter, komisyon tarafından “uygun” görünmesi.

Eğitim ve öğretim sisteminin geldiği bu aşamada, her yıl öğretmenler gününde Atatürk’ün “Öğretmenler ümid-i vatan sizdedir” sözlerinin tekrarlanmasının bir anlamı yok. Çünkü gelecek hayalleri yıkılmış ve hatta hayattan bezmiş bir öğretmen kuşağı var. Artık bilimsel, eşit, laik ve çağdaş bir eğitim yok. Öğretmenler eskisi gibi devlet ve toplum katında saygı görmüyor. Çağdaş eğitim sistemi öylesine yozlaştırıldı ki, öğretmenler kendi geleceklerinden bile emin değilken, çocuklarımızı nasıl eğitsinler?

Şaban İBA