“İkinci Eksen Çağı, insanın teknoloji ve doğa arasında yeni bir vicdan inşa etme eşiğidir.”
Karl Jaspers’in tanımladığı ilk Eksen Çağı (M.Ö. 800–200) insanlık tarihinde bir “bilinç devrimi” yarattı. Bu dönemde, farklı coğrafyalarda birbirinden bağımsız olarak ortaya çıkan düşünürler, insanın evrenle, toplumla ve kendisiyle ilişkisini köklü biçimde yeniden tanımladılar.
Günümüzde ise benzer ölçekte bir dönüşümün eşiğinde olup olmadığımız sorusu, hem sosyologlar hem de felsefeciler tarafından tartışılıyor. Bu tartışma, “İkinci Eksen Çağı” hipotezi olarak biliniyor.
Sosyolojik olarak, büyük krizler ve sistemsel tıkanıklıklar, genellikle yeni düşünsel atılımlara zemin hazırlar. 21. yüzyılın başından itibaren yaşanan bazı dinamikler, yeni bir eksensel kırılma ihtimalini gündeme getirdi:
İnsanın doğayı sınırsız sömürülebilir bir kaynak olarak görme anlayışı sorgulanıyor. Yerine, ekosistem merkezli, “insan-doğa ortak kader” bilincine dayalı yeni etik yaklaşımlar gelişiyor.
Yapay zekâ, genetik mühendislik ve biyoteknoloji, insan tanımını kökten değiştirebilecek potansiyele sahip. Bu, “insan nedir?” sorusunu yeniden gündeme taşıyor.
Servet uçurumu büyüyor. Sosyal adalet, gelir paylaşımı ve temel hakların evrenselliği gibi meseleler yeniden tartışma konusu oluyor.
Savaşlar, ekonomik krizler ve iklim değişikliği kitlesel göçleri tetikliyor. Bu da ulus-devlet merkezli kimlik anlayışını sorgulatan çok kültürlü toplum tartışmalarını güçlendiriyor.
Bilgi bolluğu ve dezenformasyon çağında, hakikat kavramı erozyona uğruyor. Bu durum, bilgi ve doğruluk anlayışında radikal dönüşüm ihtiyacını doğuruyor.
Sosyolojik Benzerlikler: İlk ve İkinci Eksen Çağı
Yeni Eksen Çağı’nın Muhtemel Toplumsal Sonuçları
Doğayı, insan hakları gibi korunması gereken özne olarak tanımlayan yeni hukuk anlayışı.
Yapay zekâ, veri güvenliği ve algoritmik adaletin temel etik ilkelerinin küresel düzeyde belirlenmesi.
Vatandaşlık ve aidiyetin yalnızca ulus-devletle değil, küresel ve yerel ağ topluluklarıyla tanımlanması.
Tüketim merkezli yaşam yerine paylaşım ekonomisi, dayanışma ağları ve minimalizm gibi değerlerin yaygınlaşması.
Bilgi kirliliği karşısında, toplumsal güveni sağlayacak yeni epistemolojik modeller.
Birinci Eksen Çağı, insanın “ben” ile “evren” arasındaki bağını düşünsel düzeyde yeniden kurdu. İkinci Eksen Çağı ise, insanın “ben”, “teknoloji” ve “doğa” arasındaki ilişkiyi tanımlamak zorunda kalacağı bir döneme işaret ediyor.
Bu dönüşüm, kaçınılmaz olarak ahlak, siyaset, hukuk, ekonomi ve din anlayışlarını etkileyecek. Sosyolojik olarak bu, küresel bir değerler sisteminin inşası anlamına gelebilir.
Eksen Çağı, bir daha tekrarlanmayacak tekil bir olay mıydı, yoksa insanlık tarihinin döngüsel bir yasası mı? Bu sorunun kesin cevabı yok. Ancak günümüzdeki krizler, yeni bir eksensel dönüşüm için hem gerekli hem de zorlayıcı koşulları oluşturuyor.
İlk Eksen Çağı’ndan miras kalan eleştirel düşünce, evrensel ahlak ve anlam arayışı, bu sürecin yönünü belirlemede hâlâ elimizdeki en güçlü araçlar.
- 21. Yüzyılda Yeni Bir Eksen Çağı Mümkün mü? – Arslan Özdemir - 10 Eylül 2025
- Eksen Çağı ve Günümüze Etkileri - 3 Eylül 2025
- Suça Sürüklenen Çocuklar Yetişkin Gibi Yargılanamaz - 18 Ağustos 2025