Küresel Distopyanın Gladyatör Arenası

“Tanrı’nın piyasaları yaratmadığı belli. Ne Tanrı ne de Tarihin ruhu onu yarattı. Eğer onu biz insanlar yaratmışsak neden onu ortadan kaldırıp yerine daya iyi ve merhametli bir piyasa yaratmayalım? Neden dünya herkesin yoğun işbirliği içinde olduğu bir arı kovanı veya karınca yuvası gibi değil de herkesin ya öldüğü ya da öldürdüğü bir gladyatör arenası gibi olmak zorunda?” *

Ölmek ya da öldürmek zorunda olmadığımız bir dünya yaratmak imkansız mı? Küresel distopyanın gladyatör arenasında yaşarken, insani değerleri korumak mümkün mü? Sahi, Spartaküs’ten** bu yana ne değişti? Köleci toplumdan, çağdaş köleci topluma evrilirken teknoloji inanılmaz bir hızla gelişti. Bundan yirmi yıl öncesinde akıllı telefonlarımız bile yoktu. Şimdi dünyanın her yeriyle görüntülü sohbetler yapabiliyor ve yapay zeka kullanabiliyoruz. Yapay zeka hayatımızı kolaylaştırırken peki ya düşünme yetimiz? Düşünme yetimizi kaybetme riskiyle karşı karşıya değil miyiz? İnsanı diğer canlılardan ayıran en temel özelliklerden biri düşünme yetisi değil mi? Düşünme yetimizi kaybedersek neye dönüşürüz?

Kapitalist sistemle birlikte üretim araçları değişirken, daha medenileşen bir dünyaya yol alındı. Kapitalist sistemin en kabul edilebilir yanı, kadınların üretime katılması ve bunun sonucunda toplumsal yaşama dahil olmalarıydı. Bu süreç kadınların seçme ve seçilme hakkını elde etmesiyle, dünyanın tüm ülkelerinde farklı tarihsel kronolojilerde eşit yurttaşlık hakkını kazanmalarıyla ilerledi. Bu ilerleyiş öyle kolay olmadı tabi. Kadınların, kan ve can bedeli yürüttüğü mücadeleler sayesinde bu kazanımlar elde edildi. Kadınlar, tarih sahnesinde var olma savaşını, hayatın her alanında bedeller ödeyerek sürdürdüler. Siyasetten sanata, bilimden edebiyata, spordan eğitime… Yani yaşamda var olma savaşı! Erkek egemen dünyada kadın olmak, başlı başına eril dünya ile savaşın içinde olmaktır. Ne yazık ki, biz kadınlar bu savaşın içine doğuyoruz. Aile, ev, okul ve devlet tarafından kuşatılmış bir kadınlıkta, var olma mücadelesi yürütüyoruz. Bu gladyatör dünyasında yaşama 1-0 mağlup başlıyoruz. Ve tabi bu gladyatör dünyası, erkekler için de oldukça vahşi süreçler içeriyor. Bu yüzden, özgürleşme sürecimiz birbirimizden çok bağımsız ele alınamaz. Kadınların özgürleşme süreci, erkeği de prangalarından kurtaracaktır.

Mevsimler yıllara evrilirken, yıllar çağlara evrilirken, çağlar değişirken, uygar dünyanın medeni insanları bu gladyatör arenasından kurtulabildi mi? Küresel dünyanın distopyasında tekno-faşizm gelişirken, her şeyi kontrol altına almaya çalışan bu sistem, insanın özel alanına dalarken, mahremiyeti yok ederken, bu çağın gladyatör arenasında mücadeleyi nasıl sürdüreceğiz? Birbirimizle dövüşerek mi, birbirimizi yok ederek mi hayatta kalacağız? Biz birbirimizle yarış halindeyken, gladyatör arenasında birbirimizle dövüşürken, küresel emperyalizmin efendileri coşkuyla seyrediyor bu dövüşü. Küresel distopyanın efendileri pek eğleniyor bu dövüşü seyrederken, insanlar üzerinde deneyler yaparken… 

Peki, bu eğlenceye kim son verecek? 21. yüzyılın Spartaküs’ünü bekleyerek mi geçireceğiz ömrümüzü? Kim kurtaracak bizi küresel distopyanın gladyatör arenasından? Nasıl azad olacağız? Eski Roma’ da bir gladyatörün azad edilmesi için bir devlet yetkilisinin, onu tahta kılıçla (rudis) kutsaması gerekirmiş. Devletlü efendilerin bizi kutsayarak azad etmesini mi bekleyeceğiz? Tabi hayatta kalmayı başarırsak… Sahi, diyelim ki azad olduk, nereye gideceğiz? Avrupa, Amerika, Ortadoğu yahut Afrika… Nereye gitsek, küresel distopyanın gladyatör arenasından kurtulamayacağız. Taş çatlasa, loncalarımız değişir. 

“Oysa gerçekte savaşta kaçınılmaz hiçbir şey yoktur. Savaş istiyorsak savaşı seçebilir, barış istiyorsak aynı şekilde barışı tercih edebiliriz. Rekabet istiyorsak rekabeti seçebilir veya yoldaşça işbirliğine gidebiliriz.”*** 

Teknolojik gelişim, insanlığı kontrol altına alırken, insan bu gelişim karşısında aciz midir? Yahut 21. yüzyılın döngüsünün farkında mıyız? Balık suyun içinde yaşadığının farkında değildir derler. İnsanın robotlaştığı, robotların insanlaştığı (şimdilik fiziksel olarak) bu dünyada, tıpkı bir balık gibi yaşadığımız deryanın farkında olmadan mı yaşamaya devam edeceğiz? Küresel distopyanın gladyatör arenasında, usulca ekolojik döngümüzü mü yaşayacağız? Böyle bir döngü içinde sorgulanmayan yaşamlarda nereye varır insanlık?

İnsanlık bölgesel savaşlarda ve bunun sonucu olan kitlesel göçlerde, insani değer yargılarından hızla uzaklaşırken hangi mecralara savruluyor? Dünya siyasetinin otoriterleştiği, demokrasilerin artık vitrinlerde duran güzel bir çiçek olmaktan öteye gidemediği bu dünya, hızla yeni paylaşım savaşlarına yol alıyor. Demokrasilerin ön bahçesindeki güllerin içinden geçerken, gül kokusunun o muhteşem ferahlığı içimizi sararken, arkadaki kaktüslü bahçeyi sorgulamadan nasıl bir demokrasi inşa edeceğiz?

Farkındalığın getirdiği yılgın düşüşten hemen sonra kabul etmenin getirdiği sıçramayı yaşamaktan bahseder Zygmunt Baumon. Ve şöyle devam eder : “Onlar veya bizler hakkında bir şeyler okuyup ben ile ilgili bir şey keşfettiğinizde bilirsiniz.” 

Önce farkına varmak gerekiyor, içinde yaşadığımız dünyanın nesnel gerçekliğinin. Elbette, bu farkındalık süreci yorucu bir periyot izliyor. İçine düştüğümüz yorgunluk ve belki de karamsarlık bir süre sonra kabullenme sürecine evriliyor. Elbette, bu kabullenme sürecinin sonunda niteliksel bir sıçrayış gerçekleşecektir. Yeter ki o karamsar yorgunluk bizi teslim almasın.


Kaynaklar :

* Zygmunt Baumon –  “Sosyoloji Ne İşe Yarar?”

** Spartaküs : Roma Cumhuriyeti’nde yaşamış Trakyalı bir gladyatördür. Galyalı Crikus, Oenomayus ve Gannicus ile birlikte Üçüncü Köle Savaşı’nın kaçak köle liderlerinden biridir. Üçüncü Köle Savaşı, Roma Cumhuriyeti’nin karşılaştığı büyük çaplı köle savaşları arasında yer alır. Spartaküs hakkında bilinenler ve tarihsel söylentilerden kalan veriler bazen çelişkili ve güvenilir olmayabilir. Fakat eldeki bütün kaynaklar, Spartaküs’ün bir gladyatör ve başarılı bir askeri lider olduğunu doğrulamaktadır. ( Bkz – Wikipedia) 

*** Zygmunt Bauman – « Sosyoloji Ne İşe Yarar?”

Arzu TORUN
Latest posts by Arzu TORUN (see all)