Neden insanlar kriz durumlarında sıklıkla saldırganlaşıyor?

Son zamanlarda, sosyal medyada ve günlük hayatta giderek artan bir nefret söylemi sorunuyla karşı karşıyayız. Nefret söylemi, belirli bir gruba, ırka, cinsiyete, dine veya cinsel yönelime karşı ayrımcı, hakaretamiz veya tehditkar ifadelerdir. Nefret söylemi, sadece söz konusu gruplara değil, toplumun bütününe zarar verir.

Peki neden insanlar kriz durumlarında sıklıkla saldırganlaşıyor? Bu sorunun cevabı, kültür, psikoloji ve sosyoloji alanlarında yapılan araştırmalarda bulunabilir.

Psikolojik açıdan bakıldığında, nefret söyleminin arkasında çeşitli faktörler yatmaktadır. Bunlardan biri, öfke ve korku gibi olumsuz duygulardır. Özellikle pandemi, ekonomik kriz, siyasi kutuplaşma gibi belirsizlik ve tehdit yaratan durumlarda, insanlar daha fazla stres altına girer ve kendilerini savunmaya alırlar. Bu durumda, farklı olanlara karşı düşmanlık beslemek, kendi kimliklerini güçlendirmek ve kontrol hissini yeniden kazanmak için bir mekanizma haline gelebilir.

Bir diğer faktör ise, bilişsel yanlılıklardır. Bilişsel yanlılıklar, gerçekliği algılama ve yorumlama şeklimizi etkileyen zihinsel eğilimlerdir. Örneğin, onay yanlılığı, kişinin kendi görüşlerini destekleyen bilgilere daha fazla önem vermesi ve karşıt bilgileri görmezden gelmesi anlamına gelir. Bu yanlılık, insanların kendi gruplarına ait olmayanlara karşı önyargılı olmasına ve onları tek tip olarak görmesine neden olabilir. Benzer şekilde, kayıp aversiyonu yanlılığı, kişinin sahip olduğu şeyleri kaybetmekten çok korkması ve bunu önlemek için her türlü eyleme girişmesi demektir. Bu yanlılık da, insanların değişime direnç göstermesine ve statükoyu korumak için başkalarını suçlamasına yol açabilir.

Sosyolojik açıdan bakıldığında ise, nefret söyleminin arkasında toplumsal yapı ve kültür de rol oynamaktadır. Toplumda var olan eşitsizlikler, ayrımcılıklar, adaletsizlikler ve çatışmalar, insanların hoşnutsuzluk ve huzursuzluk duymasına neden olur. Bu durumda, bazı gruplar kendilerini mağdur olarak görürken, bazı gruplar da kendilerini üstün olarak görür. Bu iki uç arasında bir gerilim oluşur ve nefret söylemi bu gerilimi körükler. Ayrıca, toplumun değerleri, normları ve inançları da nefret söylemine etki eder. Bazı toplumlarda hoşgörü ve çoğulculuk gibi değerler ön planda iken, bazı toplumlarda milliyetçilik ve muhafazakarlık gibi değerler baskındır. Bu değerler de insanların farklı olanlara karşı tutumlarını belirler.

Kültürel nedenler: Nefret söylemi, insanların kültürel farklılıklara, çeşitliliğe veya çokkültürlülüğe uyum sağlamakta zorlandıkları zaman da ortaya çıkabilir. Bu durumlarda, insanlar kendi kültürlerini, inançlarını veya geleneklerini savunmak için başkalarını eleştirmek veya reddetmek isteyebilirler. Nefret söylemi, insanların kendi kültürlerinin üstünlüğünü vurgulamak veya başka kültürleri asimile etmek istedikleri zaman da kullanılabilir. Nefret söylemi, insanların kendi kültürlerinin değerlerine uygun olmayan davranışları cezalandırmak veya yasaklamak istedikleri zaman da görülebilir.

Nefret söyleminin nedenleri ne olursa olsun, sonuçları hep zararlıdır. Nefret söylemi, toplumda kutuplaşmaya, ayrışmaya, şiddete ve ayrımcılığa yol açar. Nefret söylemi, bireylerin psikolojik sağlığını, sosyal ilişkilerini ve yaşam kalitesini olumsuz etkiler. Nefret söylemi, demokrasiyi, insan haklarını ve barışı tehdit eder.