Kürt edebiyatının öncü isimlerinden Mehmed Uzun, ölüm yıl dönümünde Diyarbakır’da bir panel ve tiyatro gösterisiyle anıldı. Uzun’un sürgünde yazdığı eserlerin belleğe ve dilin özgürleşmesine katkısına vurgu yapılırken, edebiyatın direnişle kurduğu bağ yeniden hatırlandı.
Sürgünde Yazılan Bir Hafıza
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ve kentteki çeşitli kurumların düzenlediği anma programı, Mehmed Uzun’un hem bir yazar hem de bir hafıza taşıyıcısı olarak bıraktığı mirasa odaklandı. Moderatörlüğünü Esra Sadıkoğlu’nun yaptığı panelde konuşan Yazar Salih Koserî, Uzun’un sürgünde yazdığı altı eserin, hem memleket hasretinin hem de Kürt halkının kültürel belleğinin taşıyıcısı olduğunu vurguladı:
“Mehmed Uzun da sürgünde 6 eser çıkardı. Bunlarda hep ülke, Kürt ve Kürdistan’dan bahsetti.”
Sürgün, Uzun’un edebiyatında yalnızca kişisel bir deneyim değil; dilin ve belleğin politik bir alanı olarak şekillendi. Bu yönüyle onun yazarlığı, yasaklara ve baskılara rağmen kolektif hafızanın taşınmasına katkı sundu.
Dengbêjlik Geleneğinden Modern Edebiyata
Panelde söz alan Yazar Kenan Söylemez, Uzun’un edebiyatının merkezinde dengbêjlik geleneğinin bulunduğunu belirtti. Söylemez, yazarın sözlü anlatım biçimlerini modern bir anlatı diline taşıyarak edebiyatı hem içerik hem de biçim açısından zenginleştirdiğini ifade etti:
“Tüm romanlarında dengbêjlik önemli bir yer tutuyor. Dengbêjliğin dilini oluşturdu. Toplumun hafızasını açığa çıkaran bir tarzı vardı.”
Bu yaklaşım, Uzun’un eserlerini yalnızca edebi değil, aynı zamanda tarihsel bir belge niteliğine de taşıdı. Sözlü kültürle yazılı dil arasındaki köprü, edebiyatı direnişin bir formuna dönüştürdü.
Kürt Edebiyatına Öncülük Eden Bir İsim
Panelde konuşan bir diğer isim, Yazar Zülküf Ergün ise Uzun’un Kürt edebiyatına öncülük eden bir figür olduğunu vurguladı. Ergün, yazarın dil çalışmalarına olan yoğun ilgisinin, eserlerinin evrensel bir yankıya ulaşmasında belirleyici olduğunu söyledi:
“Romanlarına başlamadan önce yoğun bir araştırma yaptı. Kürt edebiyatı ve antolojisini yakalamak istiyordu. Dilin gelişimine büyük katkıları oldu.”
Mehmed Uzun’un Rojava’daki deneyimleri, dilin özgürleşmesine ve Kürt edebiyatının uluslararası alanda tanınmasına önemli katkılar sundu.
Sürgünün Tiyatrosu: “Sîrgûn – Rîşa Pûç”
Anma etkinliği, panelin ardından Çirokbêj Ayhan Erkmen’in tek kişilik tiyatro gösterimi “Sîrgûn – Rîşa Pûç” ile devam etti. Oyunda, Uzun’un ve dönemin diğer entelektüellerinin sürgün hikâyeleri anlatıldı. Bavul sembolüyle sahneye taşınan oyun; Cigerxwin, Celadet Elî Bedirxan, Osman Sêbrî gibi isimlerin yaşamlarını ve Şêx Seîd ile Agirî İsyanları gibi tarihsel kırılma anlarını hikâyeleştirdi.
Gösteride ayrıca, Kahire’de yayımlanan ilk Kürtçe gazete “Kürdistan” üzerinden dilin politikleşme süreci ve sürgünlük halinin tarihsel boyutları işlendi. Bu bölüm, Mehmed Uzun’un edebi mirasının politik bağlamını da sahneye taşıdı.
Mehmed Uzun Kimdir?
1945’te Siverek’te doğan Mehmed Uzun, 1980’li yıllarda Kürtçe yazdığı romanlar nedeniyle baskılara maruz kaldı ve İsveç’e sürgün edildi. Burada “Tu”, “Nar Çiçekleri”, “Rojek ji Rojên Evdalê Zeynikê” gibi eserlerini kaleme aldı. Modern Kürt romanının öncülerinden sayılan Uzun, dengbêjlik geleneğini çağdaş anlatıya taşıyarak Kürt dilinin yazınsal gelişiminde tarihsel bir rol oynadı. 2007 yılında hayatını kaybeden Uzun’un cenazesi Diyarbakır’da on binlerce kişinin katılımıyla toprağa verilmişti.
Bellek, Dil ve Direnişin Kesiştiği Nokta
Mehmed Uzun’un edebiyatı, yalnızca bir yazarlık pratiği değil; dilin yasaklandığı koşullarda belleği koruma, direnişi taşıma ve sürgünlüğü bir anlatı biçimine dönüştürme çabasıdır. Diyarbakır’daki anma, bu mirasın hem kültürel hem politik bir hatırlatması olarak anlam kazandı.