Haklıların mahkum edildiği bir ülkede, bütün doğruların yeri cezaevidir.
Henry David Thoreau
Geçen bölümü özetlersek:
- UNESCO verilerine göre en fazla beyin göçünü veren ülkeler arasında 11. Sıradayız.
- Türkiye iyi yetişmiş beyinlerinin yaklaşık % 59’u geri dönmüyor.
- TÜBİTAK Bursiyerlerinin dönmeme oranı % 21.
- Yurt dışına 2002 verilerine göre 50.000 iken 2014 itibariyle her yıl 90.000 öğrencimiz gidiyor.
- 2017 verilerine göre yurt dışına göç eden genç beyinlerin sayısı 253.640’tır.
- Üniversite öğrencilerinin % 80’i geleceğini yurt dışında görüyor.
- Yurt dışından ülkeye dönen genç beyinler mutlu değil ve önemli bir bölümü geri dönüyor.
- Yurt dışında ortalama yıllık üniversite maliyeti 20.000 dolardır.
- Yurt dışındaki 90.000 öğrencinin 50.000 bini 5 yıllık eğitim sonunda (Doktora veya Lisans/yüksek lisans) dönmeme/beyin göçünün maliyeti 5 milyar dolar civarındadır.
- Bu miktar, gelişmiş ülkelere karşılıksız hibe edilmektedir.
….. diye bahsetmiştik.
Türkiye’den beyin göçünü ele alan ilk araştırmalar 1960’ların sonu ile 1970’lerin başında yapılmaya başlanmıştır. Ancak, beyin göçü olgusuna asıl ilginin 2001 tarihine damgasını vuran ekonomik kriz ile başladığını söyleyebiliriz. . Türkiye’nin en fazla beyin göçü veren 34 ülke arasında 24. sırada yer alması düşündürücüdür.
2007 sonrasında, halkın büyük kesimlerinin yükselen sessiz çığlığı, politik bir zemine taşınamamıştır ya da taşınmasına izin verilmemiştir. O günden bugüne her bir sessiz çığlık için Türkiye insanı gerek siyasal iktidarın ve gerekse emrindeki medyanın “terör örgütü” ve “terörist” yakıştırmasına maruz kalmıştır. Siyasal otorite nezdinde yasal bir siyasal parti için 6 milyon “terörist” üretilerek korku kültürünün yerleşmesi sağlanmıştır. Bu kültürün yerleşmesinde siyasal otoritenin marifetini bir kenara bırakırsak, en büyük destek uluslararası finans kapitalizminden ve onun emrindeki yerli burjuvaziden gelmiştir. Çünkü bu kurum Marshall yardım planından günümüze hep üst akıl olmuştur.
Korku kültürü topluma bulaştı mı, toplumsal korku haline gelmesi kaçınılmazdır. Nitekim toplumsal ilişkiler bir yerde dinamitlenmiştir. Güven ortamı giderek toplumsal ayrışmalara yerini bırakmıştır. Başta muhalefet olmak üzere toplumun temel dinamikleri olan sendikalar, sivil toplum kuruluşları, toplumun elit kadrosu olan aydınlar bu iklimin ortadan kaldırılması ya da dağıtılması için hiçbir adım atamamıştır. Bu ortamın sürmesi demek, elimizden özgürlüğümüzün çalınmasına izin verilmesi demektir. Ancak son zamanlarda görülen işçi direnişlerinin başlı başına bu iklimi dağıtacak güçte olmasına rağmen önderlik edecek siyasal yapının olmaması bu tür girişimi etkisizleştirmiştir. Konunun dağılmaması için “Korku İklimi”ni bir başka bölümde etraflıca ele alacağız.
Akademisyen ve kalifiye göçünü körükleyen nedenlerden bazıları
- Tek adam rejiminin getirdiği baskı ortamı,
- Ekonomik kriz,
- Altyapı ve teknolojik yetersizlik,
- Bilim insanlarına ve pozitif bilime önem verilmemesi,
- Özgür ve demokratik çalışma ortamından yoksun bırakılması,
- Tatmin edici iş ve ücretin sağlanamaması,
- Yaşam standartlarının düşük olması,
- Bilim insanının kendi ülkesinde mülteci gibi hissetmesi,
- Bilim insanına tahammülsüzlük algısının yaratılmış olması,
- Akademik yükselmede adam kayırmacılığı,
- Gelecek endişesi ve belirsizlik,
- Mesleki gelişim ortamının sağlanamaması,
- Bürokratik engeller ve kurumların sağlıklı işlemeyişi,
- Düşük mesleki gelir,
- Siyasal baskı, huzursuzluk,
- Sosyal güvensizlik
- İş kurmada maddi destek ve finansman eksikliği,
- Toplumsal ve kültürel yaşamın doyurucu olmaması,
- Objektif ve rasyonel bir istihdam politikasının olmayışı,
- Göç edilen ülkede ücretlerin yüksek olması ve diğerleri…
Araştırmalar, yetişmiş kalifiye ve akademisyenleri yurt dışına iten en önemli faktörlerin başında, sosyal ve politik nedenler yer almaktadır. Politik nedenlerin başında baskıcı rejimin getirdiği olumsuzluklar ve belirsizlikler yer almaktadır.
Ayrıca yurtdışında kalma süresi uzadıkça, ülkeye geri dönme eğilimi de güçleşmektedir. Çünkü yurtdışında kalma süresinin uzaması, muhatap ülkede yaşam intibakını güçlendirdiği gibi, anavatana olan bağların zayıflamasına da yol açmaktadır.
Hiç şüphesiz ki 140.000 kişinin işinden atıldığı, 50.000’den fazla kişinin de göz altına alındığı bir ortamda akademilerin etkilenmemesinin mümkün olduğunu düşünmek büyük bir yanlışlıktır. OHAL kapsamında 122 üniversiteden 6.000’den fazla akademisyenin kanun hükmünde kararnamelerle işinden atıldığı, politik düşünceleri nedeniyle “terörist” diye yaftalanan bilim insanın ihraç ve tutukluluğu, pasaportlarına el konularak, yurt dışında iş arayışlarının engellenmesi, tarihin hiçbir döneminde görülmeyen yargının siyasallaşması sonucu araştırma ve akademik kariyer için yurt dışında bulunan bilim insanlarımızın ülkeye geri dönüşünü de güçleştirmiştir. 15 Temmuz tartışmalı darbe girişiminin hemen ardından 2.341 akademisyen, “terör” bahanesiyle ihraç edilmişti. Uluslararası Eğitim Enstitüsü, üniversitelere tarihin hiçbir döneminde görülmemiş çok başvuru ile karşı karşıya kaldıklarını bildirmiştir. Başvuruların % 65’inin Türkiye’den olduğu kaydedilmiştir. Bugün siyasal otoritenin, dünyada neden 500 üniversite arasına giremiyoruz sorusunu önce kendisine sorması gerekmektedir.
Aşağıdaki verilerle birlikte (9 Temmuz 2018 itibariyle) ihraç edilen Akademisyen sayısı 6.018’e yükselmiştir. Bunun dışında kapatılan veya birleştirilen üniversitelerden dolayı 5.490 akademisyen işsiz kaldı. 11 Ocak 2016 tarihinde Barış Bildirisi’ne imza atan akademisyen sayısı 1.128’dir. Takip eden haftalar içinde bu sayı 2.212’ye yükseldi. 16 Ocak 2016 tarihinde imza atan 1.128 Akademisyen jet hızıyla hukuksuz bir şekilde ihraç edildi. Müteakip sürelerde ihraç edilenlerin toplam sayısı 6.018’ye yükseldi.
2016 itibariyle ihraç edilen Akademisyenlerin, 834’ü Profesör, 1.021’i Doçent, 1.462’si Yardımcı Doçent, 466’sı Öğretim Görevlisi, 440’ı Araştırma Görevlisi, 468’i imzalayan, 1.311’i İdari Personeldir.
Yurt dışına göç eden Akademisyenlerle ilgili herhangi bir istatistik tutulmamıştır.
Yurt dışında eğitim gören gençlerimizin büyük çoğunluğu bu tabloya baktığı zaman çok sevdikleri Türkiye’ye dönmek istemeyecekleri kesindir.
- Irkçılık - 31 Aralık 2022
- Azgelişmişlik Üzerine (3) - 26 Kasım 2022
- Azgelişmişlik Üzerine (2) - 12 Kasım 2022