Özel Eğitim Kurumlarının kurslarına büyük ilgi: MEB Dışı Kurslarda 85 bin öğrenci eğitim görüyor

Türkiye’de eğitim sistemi, Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana laiklik ilkesi üzerine inşa edilmiştir. Laik eğitim, bireylerin dini inançlardan bağımsız olarak bilimsel ve evrensel değerler çerçevesinde eğitim almasını savunur. Bu anlayış, Türkiye’nin modernleşme sürecinde önemli bir rol oynamış ve eğitimde fırsat eşitliği, kalite ve erişilebilirlik gibi temel prensipleri benimsemiştir.

Ancak son yıllarda, dini kurum ve cemaatlerin eğitim alanındaki etkinliklerinin artması, laik eğitim anlayışı ile dini eğitim arasındaki dengeyi tartışmaya açmıştır. Eğitim uzmanı Alaaddin Dinçer’in Milli Eğitim Bakanlığı verilerine dayanarak yaptığı analize göre, MEB’e bağlı olmayan dini kurumların kurslarında eğitim gören öğrenci sayısının 85 bin 842 olduğu tespit edilmiştir. Bu durum, çocukların yüzde 26.12’sini temsil etmekte ve Türkiye’deki eğitim çeşitliliğinin bir göstergesi olarak öne çıkmaktadır.

Özellikle Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Kuran kurslarında öğrenci sayısının artışı, laik eğitim anlayışına yönelik bazı endişeleri beraberinde getirmektedir. 2023 yılı sonu itibarıyla, 4-6 yaş grubundaki öğrenci sayısının 1 milyon 531 bin 920’ye ulaşması, dini eğitimin yaygınlığını ve toplumsal etkisini göstermektedir.

Bu durum, laik eğitim sisteminin temel prensiplerinin korunup korunmadığı konusunda soru işaretleri yaratmaktadır. Eğitimdeki çeşitliliğin ve alternatiflerin artması, toplum için bir zenginlik kaynağı olabilir; ancak bu çeşitliliğin, laik eğitim anlayışının temel değerlerini zedelememesi ve eğitim kalitesini düşürmemesi esastır.

Dini kurumların eğitimdeki bu yükselişi, Türkiye’nin laik eğitim geleneğini sorgulamaya ve yeniden değerlendirmeye itmektedir. Eğitim politikalarının ve uygulamalarının, laiklik ilkesine sadık kalarak şekillendirilmesi ve dini kurumların eğitimdeki rolünün bu çerçevede değerlendirilmesi gerekmektedir. Eğitimde kalitenin ve çeşitliliğin korunması, gelecek nesillerin bilimsel düşünce yapısına ve evrensel değerlere sahip olmasını sağlamak için kritik öneme sahiptir.

Türkiye’nin laik eğitim anlayışı, tarihsel bir perspektiften bakıldığında, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinden itibaren başlayan modernleşme hareketlerinin bir ürünüdür. Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte, laiklik anayasal bir ilke olarak benimsenmiş ve eğitim sistemi bu doğrultuda şekillendirilmiştir. Laik eğitim, bireylerin dini inançlardan bağımsız olarak bilimsel ve evrensel değerler çerçevesinde eğitim almasını savunur ve bu, Türkiye’nin modernleşme sürecinde önemli bir rol oynamıştır.

Türkiye’de eğitim sistemi ve laiklik ilkesi arasındaki ilişki, hem tarihsel bir miras hem de sürekli bir gelişim sürecidir. Dini kurumların eğitimdeki artan etkisi, bu ilişkiyi yeniden değerlendirme ve dengeleri gözetme ihtiyacını ortaya koymaktadır. Eğitimde kalitenin ve çeşitliliğin korunması, gelecek nesillerin bilimsel düşünce yapısına ve evrensel değerlere sahip olmasını sağlamak için kritik öneme sahiptir.

NHY, Arya DEMİR