Negativity Bias: Korku Dolu Manşetlerin Gölgesinde Umudu İnşa Etmek

Medya, modern insanın dünyayı algılama biçiminde hayati bir rol oynuyor. Ancak, medyanın negatif haberlere olan bağımlılığı, yani “negativity bias,” (olumsuzluk önyargı) toplumları giderek daha karamsar bir hale getirebiliyor. İnsan beyni, evrimsel olarak olumsuzluklara odaklanmaya eğilimlidir; tehlike ve tehditleri fark etmek, hayatta kalmak için kritik bir beceri olmuştur. Ancak bu doğal eğilim, günümüz medya ortamında, umutsuzluk ve eylemsizlik gibi zararlı sonuçlara yol açabiliyor.

Negatifliğe Olan Eğilim: Bir Tarihsel Perspektif

İnsanlık tarihine baktığımızda, krizlerin ve felaketlerin genellikle dikkat çektiğini görürüz. Bu, savaşlardan salgın hastalıklara kadar birçok durumda haklı bir endişe doğurmuştur. Örneğin, Orta Çağ Avrupası’nda veba salgını sırasında insanlar felaket hikayelerine o kadar odaklanmışlardı ki, bu durum dini dogmaların güçlenmesine ve bilimsel ilerlemenin duraklamasına neden oldu. Ancak, tarih boyunca ilerleme hikayeleri de aynı derecede önem taşımıştır.

Sanayi Devrimi’ni ele alalım. Bu dönemde işçi sınıfının kötü çalışma koşulları, çocuk işçiliği ve çevre kirliliği gibi sorunlar büyük ölçüde haklı bir şekilde eleştirildi. Ancak aynı dönemde, teknolojik yenilikler sayesinde yaşam standartlarında genel bir iyileşme sağlandı. Ortalama yaşam süresindeki artış, eğitim seviyelerindeki yükseliş ve demokratikleşme süreçleri gibi ilerlemeler de bu dönemin birer parçasıydı.

Bu tür olumlu gelişmelerin tarih kitaplarında sıklıkla gözden kaçırılması, bugünün medyasındaki benzer bir eğilimi yansıtıyor: Olumsuzluklar büyük puntolarla manşet olurken, iyileşme hikayeleri çoğu zaman küçük dipnotlarda yer alıyor.

Modern Dünyada Negativity Bias

Bugün medyanın olumsuza odaklanmasının altında yatan temel nedenlerden biri ekonomik kaygılar. Negatif haberlerin daha fazla dikkat çektiği, daha çok tık aldığı ve dolayısıyla reklam gelirlerini artırdığı biliniyor. Ancak bu ticari strateji, bireyler üzerinde ciddi psikolojik etkiler yaratabiliyor. Sürekli olarak felaketlere maruz kalmak, insanlarda kronik bir endişe hali ve eylemsizlik doğurabiliyor.

Örneğin, iklim değişikliği tartışmalarında çoğu haber, yaklaşan felaket senaryolarına odaklanıyor. Elbette bu, ciddi bir kriz; ancak yalnızca olumsuz yönlerin ele alınması, insanların çözüm odaklı düşünmesini engelleyebiliyor. Oysa ki yenilenebilir enerji alanındaki gelişmeler, ormansızlaşmayla mücadeledeki başarılar veya çevre dostu teknolojilerin yaygınlaşması gibi ilerleme örnekleri, bireyleri motive edebilir ve harekete geçirebilir.

Hikayelerimizi Yeniden Şekillendirmek

Negativity bias yalnızca medya kaynaklı bir sorun değil; bireylerin haber tüketim alışkanlıkları da bu döngüyü besliyor. İnsanlar genellikle kriz hikayelerine daha fazla ilgi gösteriyor ve bu, medyanın içerik stratejilerini doğrudan etkiliyor. Bu durumu değiştirebilmek için bireylerin daha bilinçli bir haber tüketim alışkanlığı geliştirmesi gerekiyor.

Tarih, bize kolektif çaba ve azmin dünyayı değiştirebileceğini defalarca kanıtladı. 20. yüzyılda çocuk felci aşısının geliştirilmesi, bu başarının çarpıcı bir örneğidir. Çocuk felci, milyonlarca insanı etkileyen bir hastalıkken, bilim insanlarının çabaları sayesinde neredeyse tamamen ortadan kaldırıldı. Benzer şekilde, kadınların seçme ve seçilme hakkı için verdiği mücadele, yıllar süren karamsarlığın ardından büyük bir toplumsal dönüşüm yarattı.

Bunlar gibi örnekler, dünyanın yalnızca krizlerden ibaret olmadığını hatırlatıyor. İnsanlık, karşılaştığı zorlukları çözme kapasitesine sahip bir türdür. Ancak bu kapasitenin daha görünür olması için, medyanın bu hikayeleri ön plana çıkarması gerekiyor.

Umudu İnşa Etmek

Daha umut dolu bir toplum inşa etmek için medya ve bireyler arasında karşılıklı bir değişim gerekiyor. Medya kuruluşları, yalnızca sorunlara odaklanmak yerine, çözüm ve ilerleme hikayelerine de yer vermeli. Eğitimciler, tarih derslerinde yalnızca savaş ve krizlerden değil, aynı zamanda barış süreçlerinden ve teknolojik ilerlemelerden de bahsetmeli.

Bireyler ise haber tüketiminde daha seçici olmalı, yalnızca olumsuz içeriklere odaklanmak yerine, olumlu gelişmeleri de takip etmeye çalışmalı. Böyle bir yaklaşım, hem bireysel hem de toplumsal olarak daha sağlıklı bir zihin yapısı geliştirmemize yardımcı olabilir.

Negativity bias, tarih boyunca varlığını sürdüren ve modern medya ile daha da derinleşen bir eğilimdir. Ancak bu, değiştirilemez bir gerçeklik değildir. Geçmişte yaşanan krizlere rağmen insanlık, çözüm odaklı çabalarla büyük ilerlemeler kaydetmiştir. Bugün de bu hikayeleri daha fazla ön plana çıkararak, toplumları harekete geçiren bir umut inşa etmek mümkündür.


Kaynakça

1.“Negativity Bias and Its Effects on Media Consumption,” Journal of Media Psychology, 2023.

2.“The Role of Fear in Historical Narratives,” History Today, 2022.

3.“Global Progress and Perceptions,” World Development Report, 2024.

4.“Media’s Impact on Climate Action,” Nature Communications, 2024.

5.“Cognitive Biases and Public Opinion,” Psychological Science in the Public Interest, 2023.