CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, EPDK’nın alacağı bir kararla 2026’dan itibaren yıllık elektrik faturası toplamı 8.000 TL’yi ve yıllık tüketimi 3.000 kWh’yi aşan konut abonelerinin sabit tarifeden çıkarılarak piyasa bazlı değişken tarifeye geçirileceğini öne sürdü. Yavuzyılmaz, tüketimi Ekim–Aralık üçgeninde azaltmanın aboneleri “tuzaktan” kurtaracağını savunuyor.
EPDK Kararı ve “Sabit → Değişken” Tarifeye Geçiş İddiası
CHP’li Deniz Yavuzyılmaz, sosyal medya paylaşımında Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) birkaç ay içinde karara bağlayacağı düzenlemeye dikkat çekti. Yavuzyılmaz’a göre düzenleme, 2026’dan itibaren uygulanmak üzere; 2025 yılı içinde toplam elektrik tüketimi 3.000 kWh’yi ve/veya toplam fatura 8.000 TL’yi aşan konut abonelerini sabit fiyat tarifesinden çıkarıp, piyasa takas fiyatına bağlı değişken tarifeye almayı öngörüyor.
Yavuzyılmaz paylaşımında somut örneklerle olası fatura artışlarını da hesapladı: aylık 250 kWh tüketimi olan bir abonenin mevcut 662 TL’lik faturası 2026’da 1.483 TL’ye çıkabileceği; 973 TL’lik faturanın 2.137 TL’ye, 1.128 TL’lik faturanın 2.462 TL’ye yükselebileceği iddia edildi. Bu artışlar sırasıyla yaklaşık %118–%124 oranlarında zammı işaret ediyor.
Neden “tuzak”? Kimleri hedefliyor, kim zarar görecek?
Yavuzyılmaz bu düzenlemeyi “halk düşmanlığı” olarak nitelendirdi ve yurttaşları uyardı: “Tedbir almak için son 2,5 ay” diyerek Ekim–Kasım–Aralık aylarındaki tüketimi düşürmenin, 2025 toplamını 8.000 TL’nin altında tutmak açısından hayati olduğunu savundu.
Eleştirinin özü şu: Sabit tarifeden çıkarma, tüketiciyi piyasadaki spot/takas fiyatlarının dalgalanmasına maruz bırakır. Spot piyasalar mevsimsel talep, arz kısıtları veya enerji ticaretindeki jeopolitik risklerden hızlıca etkilenir; sonuç olarak fatura oynaklığı artar ve öngörülebilirlik azalır. Bu politika, sabit tarifeden faydalanan hanehalklarının mali güvenliğini zayıflatabilir.
Somut etki: Hanehalkı bütçelerine yansıması
Yavuzyılmaz’ın verdiği örnekler, uygulanması halinde orta gelirli hanehalklarının elektrik maliyetlerinde dramatik artışlar yaşanabileceğini gösteriyor. Örnekler üzerinden çıkarılacak başlıca sonuçlar:
- Aylık 250 kWh tüketen hane (mevcut 662 TL) örneğinde %124’e varan bir artış öne sürülmüş; bu, enerji maliyetinin neredeyse iki katına çıkması anlamına geliyor.
- Daha yüksek fatura grubunda benzer oranlarda artışlar, düşük ve orta gelirli hanelerin enerji erişimini ve bütçesini belirgin biçimde zorlayabilir.
Bu senaryolar, enerji tüketiminde tasarrufa yönelmenin yanı sıra sosyal yardım mekanizmalarının güçlendirilmesi, sübvansiyon hedeflemesinin gözden geçirilmesi ve kademeli tarifelendirme gibi koruyucu politikaların gerekliliğini gündeme getiriyor.
Hükümet/Kurum cephesi: Neler sorulmalı?
Yavuzyılmaz’ın iddiası, EPDK ve ilgili bakanlık açısından bir dizi şeffaflık ve hesap verebilirlik sorusunu gündeme getiriyor:
- Böyle bir düzenleme gerçekten planlanıyor mu? Varsa yürürlük tarihi ve kapsamı nedir?
- Hedeflenen tasarruf ve piyasa istikrarı gerekçeleri nelerdir? Yapısal ekonometrik analizler ve etki değerlendirmeleri açıklandı mı?
- Dezavantajlı hanehalkları için ilave koruma mekanizmaları (sosyal tarifeler, doğrudan destek, kademeli uygulama) öngörülüyor mu?
- Değişken tarifeye geçişin tüketici bilgilendirmesi, şeffaflık ve itiraz süreçleri nasıl işletilecek?
Bu soruların yanıtları, düzenlemenin gerçekte “piyasa verimliliği” mi, yoksa geniş halk kesimlerinin faturasını artıran bir politika mi olduğunu anlamak için kritik.
Yurttaşlara pratik öneriler ve muhalefetin çağrısı
Yavuzyılmaz’ın çağrısı net: 2025 yılı son çeyreğinde (Ekim–Kasım–Aralık) tüketimi düşürerek yıllık tüketimi 3.000 kWh’nin ve faturayı 8.000 TL’nin altında tutmak, 2026’daki olası değişken tarifeye yakalanmamak için alınabilecek önlemler arasında yer alıyor. Ancak bireysel tasarruflar, yapısal riskleri gidermez; kamu politikası müdahalesi gereklidir.
Muhalefet açısından bu iddia hem acil bir savunma kampanyası hem de düzenlemenin engellenmesi veya iyileştirilmesi için siyasal bir argüman niteliği taşıyor: tarifelerin korunması, kademelendirme ve sosyal koruma mekanizmelerinin hayata geçirilmesi talep edilebilir.
Şeffaflık, sosyal koruma ve enerji politikası tartışması yeniden açıldı
Deniz Yavuzyılmaz’ın uyarısı, enerji politikalarının gündelik hayatı nasıl doğrudan etkilediğini ortaya koydu. Eğer iddia edildiği gibi sabit tarifeden çıkarma planı varsa, bu hem sosyal adalet hem de enerji güvenliği perspektifinden kapsamlı bir değerlendirme gerektirir. Devlet kurumlarının şeffaf bilgi sağlama yükümlülüğü ve korunması gereken hanehalkları için koruyucu tedbirler tartışmanın merkezine yerleşmeli.
NHY / Deniz Yavuzyılmaz (@yavuzyilmazd) sosyal medya paylaşımı;