tv100 yönetimi, gazeteciler İsmail Küçükkaya ve Ebru Baki ile yollarını ayırdı. Ayrılık kararının, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun mektubunun yayında okunmasının hemen ardından gelmesi dikkat çekti. Bu gelişme, sanatçılara yönelik uyuşturucu operasyonları ve yaklaşan İmamoğlu davası bağlamında, iktidarın medya ve kültür alanında “sessizlik kuşağı” yaratma hamlesi olarak yorumlanıyor.
Beklenmedik Karar: İki Program Birden Kaldırıldı
tv100 yönetimi, 08.00–10.00 saatleri arasında yayınlanan “YeniGün” programının sunucusu İsmail Küçükkaya ve 10.00–12.00 aralığında ekrana gelen “Para Manşet” programının sunucusu Ebru Baki ile yollarını ayırdı. Kanalın her iki programı da yayından kaldırma kararı aldığı öğrenildi.
İsmail Küçükkaya, Halk TV’den ayrıldıktan sonra 29 Eylül’de tv100 ekranlarına geçmiş; ilk programında CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i konuk etmişti. Ebru Baki ise Kasım 2024’te Sözcü TV’den ayrılarak tv100’e transfer olmuştu.
Medyascope’un haberine göre kanal yönetiminin, programların beklenen reyting performansına ulaşamaması gerekçesiyle bu kararı aldığı ileri sürüldü. Ancak zamanlama, reyting açıklamalarından daha fazla soru işareti yaratıyor.
İmamoğlu Mektubu ve Olası Kriz
Ayrılık kararının, Küçükkaya’nın yayında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun mektubunu paylaşmasının hemen ardından gelmesi dikkat çekti. Gazeteci ve eski CHP Milletvekili Mustafa Balbay, bu sabahki programa katılarak İmamoğlu’nun cezaevinden gönderdiği mektubu Küçükkaya’ya iletmişti.
Küçükkaya, mektubun fotoğrafını sosyal medya hesabından da paylaşmıştı. tv100 yönetiminin kararının arkasında bu mektubun yarattığı bir kriz olup olmadığı resmen açıklanmasa da, kulislerde bu ihtimal yüksek sesle dile getiriliyor.
Sanatçılara Operasyon ve Dava Takvimi: Tesadüf mü?
Gazetecilere yönelik bu hamle, son günlerde sanatçılara yönelik uyuşturucu operasyonları ve gözaltılarla birlikte ele alındığında, daha geniş bir tabloya işaret ediyor. Önümüzdeki günlerde İmamoğlu davasının görülmeye başlanacak olması, farklı toplumsal kesimlerden gelebilecek muhalif seslerin kademeli olarak “etkisizleştirilmek istendiği” yönünde yorumlara neden oluyor.
Medya alanında etkili gazetecilerin yayından çekilmesi, kültür-sanat dünyasında ise kriminalizasyon üzerinden baskı kurulması, iktidarın dava süreci öncesi kamuoyu denetimini sınırlama stratejisi olarak okunuyor. Bu durum, Türkiye’de yargı süreçleriyle medya alanındaki baskı mekanizmalarının giderek daha görünür biçimde iç içe geçtiğini ortaya koyuyor.
Eleştirel Seslere Dar Alan
İmamoğlu davası yalnızca bir hukuk meselesi değil; aynı zamanda kamusal tartışma alanını daraltan politik bir atmosferin de parçası. Ana akım medyada eleştirel pozisyon alabilecek gazetecilerin işlevsizleştirilmesi, bu atmosferi daha da keskinleştirebilir. Küçükkaya ve Baki gibi isimlerin ani biçimde yayından alınması, iktidar açısından “gürültüsüz bir dava süreci” inşasının habercisi olarak görülüyor.