“Ne çok alçaktan uç, ne çok yüksekten!”, Daedalus*

Fırtınalara karşı ters kanat açan kır çiçeklerine 

Çocukken bilerek kuşları öldürdüğüm oldu. Karnımızı mı doyuracaktık, hayır. Ufacık saka kuşu, bir de bitbidi diye bir kuş vardı, mini minnacıktı, kuş lastiğiyle avlardık, taş değdi mi zaten paramparça olurdu. Bir de sattığımız evin damına çıkan merdivenlerin üstündeki çinko çatının arasına yuva yapan serçelerin yuvasına elimi sokar yumurtalarına bakmaya çalışırdım, o sırada yumurtalar avucumda kırılırdı. Bu meraktandı, neyi merak ettiysem artık bilmiyorum. Neden o küçücük müthiş renkleri olan saka kuşunu (bizim orada kınalı derler, kanatlarına kına yakmış gibi) avlardık ki, çok nadir olurlardı, ondan mı yoksa bir tür başarı mı? Başarı olamaz kime kendimizi kanıtlayacaktık ki?

Gençken kesilmesi gereken tavuk ve benzeri hayvanları da kestim. Canını aldım yani, can alırken acı vermemek önemliymiş onu öğrendim, tam yerine keskin bıçağı sürteceksin. Az daha büyüyünce artık hiçbirine kıyamaz oldum. Onlarca güvercinim var şimdi. Bir tanesinin kanadının birisine zarar gelse üzülüyorum. Kediler parçalıyor bazen. Kızıyorum kedilere, ama aç kedileri doyurmak için evden okula yemek götürüyorum. Can aldım yani sonuçta. İnsan canı alır mıyım? Almak istemem. İnsan ister bir karanfili koparsın isterse bir naneyi biçsin canı alır. Bir can alan başka bir canı da kolayca alabilir. Üstüne-üstelik bilerek isteyerek kendi canını alan başka bir canlı var mı bilmiyorum.

Carlo Saraceni – Caduta di Icaro (İkarus’un Düşüşü)

Bazı psikiyatrik hastalık gruplarına girenler can alır ve bunlar iflah olmaz dense de düzelebilir, emek her şeyin ilacıdır. İnsan bilerek isteyerek can alma derdinden kurtulduğunda, can almaya gerek kalmadığında, insan insanı sömürmediğinde ebedi huzura ve özgürlüğe kavuşma yolunda adım atmış olacaktır.

İnsan merkezli evren modelinden kurtulmadıkça, insan oğlu dünyadaki tüm canlı cansız varlığın kendi hizmetkarı olduğunu varsayar ve bu doğrultuda yaşamını devam ettirir. Tüm yapıp etmelerini kendine bir hak olarak görür. Kuşları da öldürür, ağaçları da keser en berbat işkenceyi de yapar kitlesel katliamlardan da vazgeçmez.

Her kimse o Ademoğlu, kurduğu barınağın etrafını işaretlemiş ve burası benim diyerek mülkiyet kavramının temelini attıysa cayır-cayır cehennemde yansın. Oysa insan on binlerce yıl bu kavram olmadan yaşayagelmiştir. Şimdi kuşların intikamı üzerimizde bir karabasan gibi hüküm sürmektedir.

Ya bu mülkiyet kavramını alt üst edeceğiz ya da bunun altında ezilmeye ve kaderimizi elimize almadan bu dünya denen cehennemde kavrulmaya devam edeceğiz.

Tozları sildim geleceksin diye

Evrimin bekçisi kelebekler gözleriyle seyre dalıyor geceyi
Sen başını çıkarıp pencerenden sessizce bakıyorsun
Bir duvarı parçalayıp alışılmadık şarkıları söylüyorsun
Alışılmadık ezgilerle halay başı oluyorsun

Demirden yapılmış maskeleri birer birer çıkarıyorsun
Çırılçıplak bir kardan adam gibi kalıyorlar gerisinde sözlerinin
İnatçı bir keçi gibi yollarına barikat kuruyorsun
Kim bilirdi ki bir ejderhanın ağzından çıkan ıslıklarda boğulacaklarını

Tuttun bir İkarus kuşunun kanatlarına bindin
Umudu tazeleyip fırından yeni çıkmış bir ekmeğin köşelerini ısırdın
Beyninden çıkan ışıklarla doğurdun geceyi
Ellerinde büyüdü güvercinler

Kaldırımın kenarında oturuyordum
Tozları sildim geleceksin diye
Bir rüzgara öncülük edip tüm yağmurları saldın saçlarıma
Saçlarım filizlendi, yeşerdi uzadı
Sarmaşıkların koynunda saçlarına kondu süresiz nefesim
Güneş görmemiş değerli taşlar gibi sevincimi büyüttü gözlerin

Not – Yunan mitolojisinde yer alan İkarus karakteri hikayesiyle pek çok kişiyi derinden etkilemiş ve düşünmeye teşvik etmiştir. Öyküsünün insanlığa ders veren bir yanı olmasının dışında, ölümü aslında insanlığa pek çok şeyin sorgulanması gerektiğini de hatırlatır.

Tevazu sahibi olmaması mıydı onu ölüme götüren, yoksa yersiz cesareti mi? Cesaret bir şeyleri başlatmak için birebirdir, ancak devamında hazin sonlar yaşanmaması için kontrollü olmak gerekir.

İkarus karakteri felsefenin ve dinlerin olmadığı bir dönemde, insanlara ders vermek konusunda önemli bir yere sahiptir. Günümüzde bile kıymetini bilenler açısından oldukça önemli bir yeri vardır.

İkarus’un hikayesi de insanlara cesaret, özgürlük, tevazu sahibi olma ve otokontrol üzerine derin bir düşünme dürtüsü olmuştur. Ayrıca sanat tarihi açısından bakıldığında bu mit, pek çok sanatçıyı da etkilemiş ve İkarus hakkında eserler üretilmesine vesile olmuştur.

Mitolojik hikayeler günümüzde insanlar tarafından basit birer hikayeler topluluğu gibi görünse de aslında döneminde insanlara, doğru insan olabilme ve özgür düşünce üzerine pek çok şey öğretmiştir.


(*) Platon’un Menon adlı diyaloğunda adı geçen canlı heykelleri meydana getiren
mimar, heykeltıraş. Kekrops, yani Attika’nın kral soyundan geldiği bilinen Atina’lı bir
zanaatkar ve sanatçıdır.

Kaynak : https://www.tarihlisanat.com/ikarus-yunan-mitolojisi/..

Levent ÖZBEK