Bu yazının ilhamı bir arkadaş ortamında, su gibi akıyor muyuz? Akabiliyor muyuz? Akmak istiyor muyuz? Sorularını arka arkaya soran ve bu soruların üzerinde derin düşünme gerekliliğini ortaya çıkaran bir can dost oldu. Suyun sembolik anlamı üzerinden yardımseverliği, farkındalığı ve başkalarına hizmet etmenin önemini öyle güzel hissettirdi ki… Onun ilhamı ve coşkusu bu satırlara karıştı. Ve bu yazı ile birlikte benim sorularım da ortaya çıktı.
Su, yaşamın temel kaynağı. Su, yalnızca bir madde değil; aynı zamanda yaşamın, değişimin ve sürekliliğin evrensel bir metaforu. “Su gibi akıyor muyuz?” sorusu, derin bir sorgulamayı beraberinde getiriyor. Hayatımızın akışı ve amacı ne? Akmak istiyor muyuz? Su gibi olmak istiyor muyuz?
Hayat, su gibi akmayı başarabilenler için bir armağan. Su, yalnızca kendisi için var olmaz; hayat verir, tazeler, yeniler, besler, arındırır.
Peki biz, su gibi akabiliyor muyuz? Kendi yolumuzda durmadan ilerleyip, geçtiğimiz her yere bir can, umut ve hayat taşıyor muyuz? Başkalarına dokunarak onların hayatlarına değer katabiliyor muyuz? Bencilce bir varoluş yerine, etrafımıza hizmet eden bir akışın parçası mıyız?
Hangi su olmayı seçiyoruz? Durağan mıyız? Akıyor muyuz? Ve nereye akıyoruz?
Kendi hayatımıza baktığımızda, suyun hangi haliyle özdeşleşiyoruz? Bir su birikintisi gibi küçük ve kısıtlı mı yaşıyoruz? Yoksa bir çağlayan gibi enerjimizi hayatın içine mi katıyoruz? Bir göl gibi dingin ama sınırlı mı kalıyoruz? Yoksa bir nehir gibi kıvrılarak engelleri aşıp ilerliyor muyuz? Ya da bir yağmur gibi herkese eşitçe dokunan, yenileyen ve toprağa rahmet olabilen bir su muyuz?
Hayatta kim olduğumuz, suyun hangi halini seçtiğimize bağlı. Bir su birikintisi gibi durgun kalmak da mümkün, bir nehir gibi coşup sınırları aşmak da. Ama önemli olan şu: Akıyor muyuz? Nereye akıyoruz?
Her su, bir denize, bir göle ya da bir okyanusa ulaşır. Peki bizim akışımız nereye? Kendi hedeflerimize mi? Başkalarının hayatlarına mı? Daha büyük bir amaca mı? O amaç ne? Yolculuk nereye?
Su gibi akmak, sadece bir yere ulaşmak değil; aynı zamanda yolculuğun kendisinde anlam bulmaktır. Yolda arınmak, yolda iyileşmek ve yolda iyileştirmek…
Ve can alıcı bir soru daha; Kimler için akıyoruz? Su, yalnızca kendi yolunda akmaz; geçtiği her yere hayat taşır. Hizmet eder. Ne bir karşılık bekler ne de bir övgü. Bizler de su gibi kendi yolculuğumuzda hem kendimizi hem de başkalarını besliyor muyuz? Başkalarına dokunuyor muyuz? Dokunduğumuz hayatlarda bir fark yaratıyor muyuz? Ailemize, içinde yaşadığımız topluma sevgi ve destek sağlıyor muyuz? Çevremize bir iyilik dokusu yayabiliyor muyuz?
Hayata hizmet, su gibi doğal ve karşılıksız olmalıdır. Hizmet etmek, sadece bir eylem değil, aynı zamanda bir bilinç halidir. Ancak bunu yaparken bir soru sormak gerekir: Farkında mıyız? Yaptığımız şeyin kime ve neye hizmet ettiğini biliyor muyuz? Hayatımıza, başkalarına ve dünyaya ne kattığımızı fark ediyor muyuz? Eğer farkında değilsek, fark etmek istiyor muyuz? Eğer bu farkındalık ve bilinç düzeyini yakalayabilirsek, yaşamlarımızın daha derin bir anlamla dolacağını hissedebiliyor muyuz?
Unutmayalım, hayat bir akıştır ve bu akışta, kim olduğumuz kadar, nasıl bir iz bıraktığımız ve kime dokunduğumuz da önemlidir. Su gibi olmak, yalnızca hareket etmek değil, hayat taşımak, arınmak yenilenmek ve her daim bir yeni bir yol bulabilmek demektir.
Çocukken rahmetli anneanneme su vermeyi çok severdim. Verdiğim sudan ilk yudumu alır ve her zaman, hiç sektirmeden, “su gibi aziz ol evladım” derdi. Hem onun sevgi dolu bakışı hem de bu dileğin hissiyatını yaşamak çok hoşuma giderdi. Bir gün dayanamayıp sordum. Su gibi aziz olmak ne demek? Biraz durdu, düşündü ve dua eder gibi dudaklarından şu sözler döküldü. “Eğer su gibi aziz olursan sen de yaşamın vazgeçilmezi olursun”.
Çocukluğumda çok etkilendiğim bu cevabın derinliğini yarım asrı geçen bir ömür ve yaşanmışlıklar sonrasında şimdi daha iyi anlıyorum. Su gibi aziz olmak, yaşamın özünü kucaklamak; engellere takılmadan, korkusuzca akmaya cesaret etmek demekmiş.
Su, korkusuzca akar; taşları aşar, yollarını bulur ve sonunda kendi denizine kavuşur. Su, değişimden korkmaz. Bazen yağmur olur, bazen kar, bazen buz ve bazen de buhar olur. Tıpkı su gibi, yaşam da cesaret isteyen bir yolculuk. Akmaya cesaret ettiğimizde, korkularımızı geride bırakır, varoluşun gücünü keşfederiz. Kendi yolumuzda ilerlerken, yalnızca kendimizi değil, dokunduğumuz her şeyi de dönüştürürüz. Çünkü su gibi olmak, yalnızca bir yolculuk değil; aynı zamanda bir yaşam armağanıdır.
Kim için, kimler için akıyoruz? Kimlere ulaşıyoruz? Sorularının farkındalığı ile hayatımıza dokunan sularla birleşerek, her damla da bir cana can katarak yaşamın vazgeçilmezi olmaya var mısınız?
Görsel Bilgisi: Yapay zekâ tarafından oluşturulmuştur.
- Deyimlere Sinmiş Karakterler - 5 Şubat 2025
- Su Nereye Akar? - 24 Ocak 2025
- Kalbinde Ne Taşıyorsun? - 22 Ocak 2025