Saat sabah 08:00, hücrelerindeki mahkumlar sayılmaya başlandı. Artık 60, 70 kişilik koğuşlarda değiliz ki “1, 2, 3…60” diye ip gibi dizilip kendimizi saydıralım. Görünmen yeterli gardiyana, zaten bir göz odada görülecek senden başka bir şey de yok. Sayımın ardından yatağımın ucundaki demir kapının mazgalı açıldı, “Mahkemen var hazır mısın?”, “Hazırım, hazırım, onlar hazır mı ama bilmiyorum gidince göreceğiz.” 3 dal sigara aldım yanıma, adliyenin nezaretinde çakmak bulursak tellendiririz diye. “Dosya alacak mısın yanına?” dedi gardiyan, “Yok” dedim boşvermişlikli, ne yapacaktım zaten dosyaları, en fazla ceza verir, döneceğim yer yine hapishane değil miydi sanki? “Haspinallah” dedim içimden, kollarımı sallayarak yumruklarımı sıkarak yürümeye başladım. Karşıdan Tayfun Kahraman’ın geldiğini gördüm, yine tıraşını olmuş, gömleğini giymiş, pırıl pırıl gülümsüyordu. “Tayfun abii” diye seslendim, “Ne yapıyorsun yine geldin değil mi?”, “Geldim abi geldim, ne yapayım, seni özledim”, “Özleme oğlum beni.” Gülmeye başladı Tayfun Kahraman, “Beni özleme” deyip hücresine giden koridora saptı eşlikçi gardiyanlarla.
Han kapısına vardığımda jandarma erlerine arattım kendimi, ardından bileklerimi uzattım demir kelepçeyi vurdurdum. Kafamı kaldırdım, tabutluk ring aracı değil de beyaz otobüsü gördüm. “Oh be” dedim, tabuta binmiyoruz, etrafı izleye izleye gideriz adliyeye. Adımımı attım otobüse, en arkadaki tek boş koltuğa oturdum, 20 kişi vardı, kimi uyuyor, kimi tellerle çevrili camdan dışarıyı izliyordu… Adli mahkumlardı yanımdakiler, mahkum mahkuma bakınca suç tipini anlarmış bir süre sonra, Toso Dayı söylemişti. Yüzlere bakınca mahkumların çoğunun 3 no’ludan olduğu anlaşılıyordu. Silivri’de 10 farklı hapishane bulunuyor, amaç suç tiplerine göre mahkumları ayırmak, uyuşturucu, yaralama, hırsızlık, silah, terör, örgüt hepsinin bir “no’lusu” var.
Çağlayan Adliyesinin -7’nci katına geldik, kapı açıldı, ikişer ikişer inip jandarmalara bağlanıp nezarete kapatıldık. Adliye nezaretleri tutukluların sosyalleşme alanlarıdır. Kimi suç ortağını, kimi hasmını bekler, kimiyse selam getirip selam götürür. Demir parmaklığın ardına 30,40 mahkum kapatıldık, herkes birbirini gözleriyle tartıyordu, “Acaba hasmım var mı” diye. Devir karışık, hiç tanımadıkları iki, üç aylık gençlik çetesi belki de kendilerini hasım ilan etmişti, bilmiyorlardı. Ancak mahkum mahkuma muhtaçtır, bunu da en iyi yine mahkumun kendisi bilir. Sigara vardı, ancak çakmak yoktu. Herkes ilk taşın atılmasını bekliyordu, sigarası olan sigarasının olduğunu, çakmağı olansa çakmağı olduğunu ilk gösteren olmak istemiyordu ta ki tuvaletin köşesinde bir mahkum sigarasını sahildeymiş gibi çıkarıp yakana kadar. Gardlar düştü, perdeler indirildi, 40 yıllık dostmuşçasına sigarası olanlar köşeye gidip olmayanlara ikram etmeye başladı. Tam o anda jandarma erleri içeri girip sigaraları topladı, ilk deneme atışı başarıyla geçildi, bir daha gelmezlerdi, hemen bir sigara yakıp dönmeye başladık sırayla. En son lisede hızlı hızlı sigara dönmüştüm.
“Sen neredensin”, “9 no’lu”, “Allah allah, nasıl başkanlar da orada değil mi?”, “Evet”, “Ne iş yapıyorsun”, “Gazeteciyim”, “Yaş kaç”, “29”, “Evli misin”, “Yok”, “Nerede oturuyorsun”, “Dostum çat çat soruyorsun sorguda gibiyim”, “Ne bileyim hızlı hızlı cevap veriyorsun, ben de aklıma geldikleri soruyorum o yüzden.” Gülmeye başladım karşımda yeni tutuklu uyuşturucu harmanı mahkum vardı, neden sorulara kitlendiği de belliydi, yeni tutuklu olduğu için yoksunluğu üzerinden atamamıştı. Aynı soruları bu kez ben sormaya başladım, kahkahalara boğuldu. “9 no’luyu” duyan da yanımıza gelmiş, İmamoğlu’nu, hücre tipini soruyordu, “İyi de mi tek, gerçi delirir insan orada”, “Televizyon var mı”, “Konuşmadan kafayı yersin”, “Başkanları gördün mü”… Nezaret duman altıydı, kimi daltonlardan, kimi uyuşturucudan, kimi bahis çetelerindendi. Hepsinin ortak fikriyse, “hadi bizi anladık, gazeteci, belediye başkanı, milletvekili, sizin ne işiniz var hapiste?” idi.
- “Özleme oğlum beni” - 19 Ekim 2025
- Yeniden “Baba Evi” - 11 Ekim 2025
- Sizi Unutmayacağım, Sizi Ölümsüzleştireceğim - 4 Ekim 2025

















