Dil, bir milletin hafızasıdır. Yüzyılların süzgecinden geçmiş, hayatın içinden damıtılmış her söz, geçmişten bugüne bir karakteri, bir durumu, bir gerçeği taşır. Deyimlerimiz, sadece kelimelerin bir araya gelişi değil, insan ruhunun derinliklerine tutulan aynadır. Ve ne yazık ki bazen, bu aynada pek de hoş olmayan yüzler belirir.
Deyimlerden yana zengin olan Türkçemiz ’den özel bir seçki yaptım sizlere. Okuyunca temayı ve sinmiş karakterleri anlayacaksınız. Bunlar zaman zaman belki bizim de bir parçası olduğumuz, zaman zamanda etrafımızda yoğun bulunan karakterler.
“Benden sonra tufan” diyenler mesela… Dünyayı kendi çıkarlarının çevresinde döndürüp, ardında enkaz bırakmaktan çekinmeyenler. Bir elle verdiğini ötekiyle alanlar, hesap kitap yaparak iyiliği bile menfaat çemberine hapsedenler. Gönül yıkanlar, gözden düşenler, hangi peygambere ümmet olacağını şaşıranlar… Her rüzgâra göre yön değiştirenler, kendi menfaatine uygun düşeni kutsallaştıranlar…
Bir de hem nalına hem mıhına vuranlar var. Taraf olmaktan korkup, her keseye uygun cümle kuranlar. Yüzünüze gülüp, ardınızdan kuyunuzu kazanlar. Onlar ipiyle kuyuya inilmez dediğimiz kimseler. Kırdığı ceviz bini aşanlar ise, ardında ne kadar gönül kırıklığı bıraktığını umursamayanlar. Kuzu postuna bürünenleri anlatmaya bile gerek yok, onlar her devrin insanı. Ve elbette küpünü dolduranlar, başkalarının emeğini hiçe sayıp kendi cebini düşünenler…
Lafla peynir gemisi yürütenler, mangalda kül bırakmayanlar… Büyük sözler eden ama icraatta bir adım atmayanlar. Mayası bozuklar, mızrağı çuvala sığmayanlar, yani gerçek yüzlerini gizleyemeyenler. Ocağımıza incir ağacı dikenler, her fırsatta hayatımıza zarar verenler. Ve en sonunda, takkesi düşüp keli görünenler… Gerçek yüzleri eninde sonunda ortaya çıkanlar.
Türkçemiz ne kadar zengin değil mi? Ama bu zenginlik, sadece kelimelerle değil, hayatın bizlere sunduğu insan manzaralarıyla da dolu. Deyimlerimiz, kâğıda dökülmüş bir halk vicdanı aslında. Ve biz, bu vicdana bakarak kimin kim olduğunu anlarız.
O yüzden yazıyı iki deyimle bitirelim, yukarıda saydıklarımız bizden uzak, Allah’a yakın olsunlar. Bizim yönümüz, iyiliğin, dürüstlüğün, samimiyetin olduğu tarafa dönük olsun. Çünkü biz biliriz ki; doğru söyleyeni dokuz köyden kovsalar da onuncu köyde baş tacı ederler.
Görsel linki:
https://www.neworld.com/blog/2018/to-disrupt-or-not-to-disrupt-that-is-the-question/
- Deyimlere Sinmiş Karakterler - 5 Şubat 2025
- Su Nereye Akar? - 24 Ocak 2025
- Kalbinde Ne Taşıyorsun? - 22 Ocak 2025