Kuzu Partisi

Osmanlı-Türkiye politik yapısı,  çok partili sistemle tanışalı beri 112 yıl olmuş.  O dönemde siyasî parti/cemiyet ayrımı pek de net olmadığından -hoş, 13 Temmuz 1965 tarih ve  648 sayılı Siyasî Partiler Kanunu çıkana kadar da parti, dernek, cemiyet vb. arasındaki ayrımlar hiçbir zaman net olamayacaktır- 1908 Meşrutiyetini esas alarak hesap yapmıştım. İsteyen Osmanlı’da siyasî parti organizasyonlarının tarihini  İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin atası İttihad-ı Osmanî’nin kurulduğu 1889 tarihine (Fransız Devrimi’nin 100. Yılı) kadar götürebilir. Herhalde o zaman, 4-9 Şubat 1902’deki I. İttihat Terakki Kongresi ya da tam adıyla  I. Osmanlı Liberalleri Kongresi’nde cemiyetin bölünmesi ile ortaya çıkan Ahmet Rıza’nın Terakki ve İttihat Cemiyeti (İTC ismindeki iki kelimenin yerleri değiştirilerek ortaya çıkan yeni cemiyet) ile Kongrenin hamisi ve banisi Prens Sabahattin’in Teşebbüs-i Şahsî ve Ademi Merkeziyet Cemiyeti de ilk çok parti deneyimi olarak tarihlenebilir; neden olmasın?

Hangi tarihi alırsanız alın, Osmanlı’dan  günümüze çok partili siyasî hayatın kesintisiz bir süreç olduğunu, o gün kurulan partilerin bugün hala siyasî varlıklarını devam ettirdiklerini vb. söylemek güzel olurdu ama iyi biliyoruz ki gerçek bu değil.  Bu süreçte imparatorluktan cumhuriyete geçilecek, 1912’den 1922’ye kesintisiz savaşılacak, İttihat Terakki’ninki de dahil olmak üzere, birbirlerinden farklı tezahürlere, dinamiklere, uygulamalara vb. sahip olsalar da ana hatlarıyla her biri birer tek parti dönemi olarak adlandırılacak üç farklı tek parti döneminden geçilecek (geçiyoruz), darbelerden, o darbelerin askerî idare dönemlerinden, iktisadî krizlerden… geçilecek, geçilecek, geçilecek.

Cumhuriyet döneminde İkinci Dünya Savaşı sonrasında çok partili siyasî yaşama geçişin mihenk taşı ise, 18 Temmuz 1945’de Nuri Demirağ Tarafından kurulan Millî Kalkınma Partisi olacaktır.

Cumhuriyet Dönemi Siyasi Partileri kitabını hazırlarken, konu ile ilgili  kamu kurumu arşivlerinde partinin 18 Temmuz 1945 tarihinde açıldığına dair evrak ve bilgi fişleri bulmuştuk.[1] Emniyet Genel Müdürlüğü’nün tarihsiz, 30-641 nolu bilgi fişinde, yine  Emniyet Genel Müdürlüğü Güvenlik Dairesi Başkanlığı  tara­fından 31.01.1980 tarihinde hazırlanarak onaylanan Cumhuriyet Döneminden Bu Güne Kadar Ülkemizde Kurulan Siyasî Partiler listesi ile,  aynı kurumun 31.01.1983 tarihinde hazırlanarak onaylanan Cumhuriyet Döneminde Kurulan Siyasî Partiler listesinde  partinin kuruluşu ile ilgili olarak 18 Temmuz tarihi zikredilmektedir.  Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi’nde bulabildiğim iki belgede ve Naki Cevat Akkerman’ın  1950’de yayınlanan Demokrasi ve Türkiye’de Siyasî Partiler Hakkında Notlar isimli çalışmasında aynı tarih zikredilmektedir.

Nuri Demirağ 7 Temmuz’da partisini kurmak için İçişleri Bakanlığına başvurur. O zaman geçerli hukuka göre bir cemiyet/parti kuruluş dilekçesini verdiği anda değil, İçişleri Bakanlığı ona izin verdiği anda tüzel kişiliğe kavuştuğundan ve Bakanlık da Demirağ’a 18 Temmuz’da cevap verdiğinden  Millî Kalkınma Partisi’nin kuruluş tarihi olarak bu tarih öne çıkmaktadır.[2]  Nuri Demirağ adına açılan internet sitesinde ise  partinin kuruluş tarihi ile ilgili olarak şu ifade yer almaktadır: “Partinin resmi muamelesi 26/8/1945’te ikmal edilmiş olmakla birlikte, Nuri Demirağ ‘artik yeter’ sloganı ile 6/7/1945’te ortaya atılmış ve bir siyasi parti kurma teşebbüsüne fiilen o tarihte geçilmiştir.”

TUİK, Millî Kalkınma Partisi’nin  1946 seçimlerine de iştirak ettiğini not etse de partinin bu seçimlerde aldığı oy miktarı ile ilgili olarak bir bilgiye yer vermemiştir. Millî  Kalkınma Partisi Nuri Demirağ’ın vefatından sonra feshedilecektir.[3] Tarık Zafer Tunaya Siyasî Partiler’inde (1995:639,642-644), partinin “…devletçiliği reddettiğini, Cumhuriyet Halk Partisi’ni Rus taraftarı olmakla suçladığını ve dış politikada İslam Birliği ve Şark Federasyonu’nu” savunduğunu belirtmektedir. Akkerman (1950:44) da yukarıda zikredilen eserinde MKP’yi “…liberal, muhafazakâr bir sistem takip eden teşkilatlı bir partidir.” Şeklinde tanımlamaktadır.

Nuri Demirağ [4] 1886 yılında Sivas’ın Divriği’de doğmuş. Sivas Rüşdiye Mektebi’ni (Ortaokul) bitirmiş  Ziraat Bankasında memur olarak çalışmıştır. Maliye Bakanlığının sınavını kazanınca  İstanbul’a taşınmış 1918-1919 arasında Maliye Müfettişi olmuştur.

Tutumlu bir adam olsa gerek –ya da daha sonra başka siyasîlerimizin yaptığı/yapacağı gibi, oğulları Galip ve Kayı Alp Demirağ’ın sünnet takılarını biriktirerek ticarete atılmış da olabilir- bu işlerden tasarruf ettiği 56 altın (252 kağıt lira) ile Türk Zaferi adını verdiği bir sigara kağıdı çıkarmıştır. Tanrı yürü ya kulum demiş ve Demirağ’ın (Bu arada, Mühürdarzâde Nuri Bey’e “Demirağ” soyadının bizzat Atatürk tarafından verildiğini de not edeyim.) 252 lirası üç sene içinde 84.000 lira oluvermiş. Maşallah sigara kağıdı değil, bizzat para bassa bu kadar kâr edebilir miydi bilinmez ama devletle yakın teşriki mesai içinde olarak, devlet ihalelerine katılarak gittikçe büyüyecek olan Demirağ’ın ileride CHP’yi Rus ajanlığı ile suçlayacağını, ekonomiye devlet müdahalesini yanlış bulduğunu, liberal ekonomiyi savunduğunu da unutmadan hatırlatalım. Sahi üç yılda 252 lira nasıl 84.000 TL olur çözebilen var mı allasen?

Tabii bu 84.000 TL’de durduğu yerde durmaz, Demirağ her Türk liberali gibi devlet ihalelerine girmeye, müteahhitliğe  başlar ve TCDDY ihalelerine girer. Bu süreç hayat hikayesinde şöyle anlatılıyor:

“İlk Türk Demiryolu Müteahhidi, ilk kazmayı vurduğu yerden itibaren azminin ve imanın bütün kuvvetiyle ilerlemeye ve bütün geçtiği yerleri, demir ağlarla örmeye başladı. Fakat Nuri Bey’in muvaffakiyeti, Samsun’dan Erzurum’a kadar geçtiği yerleri demir ağlarla örmekten ibaret kalmadı. O büyük iddiasının tahakkukuna çalıştı. Samsun’dan başlayan ilk tahakkukuna müteaakip (Fevzipaşa-Diyarbakır) (Afyon-Antalya) (Sivas-Erzurum) (Irmak-Filyos) hatlarında 1012 kilometrelik demiryolu yaparken, diğer büyük inşaat işlerine de atıldı. Bursa’da Sümerbank’in Merinos, Karabük’te Demir ve Çelik, Izmit’te Selüloz, Sivas’ta Çimento fabrikalarıyla, Istanbul’da Hal binasını ve Eceabad – Hava soşesini de yaptı. Şunu da ilave etmek lazımdır ki Nuri Bey, bütün bu büyük eserlerinin önünde ve muhitlerinde, hayrat ceşmeler yapmayı unutmamıştı, nitekim bu ceşmelerin adeti kırk sekizi aşmıştır.”

Demirağ 1936 yılında havacılık sanayii ile ilgilenmeye başlar.  Besiktaş Barbaros Hayrettin İskelesinin yanında Tayyare Etüd Atölyesini kurar.  Bu tayyare atölyesi kısa bir sürede dev bir fabrika haline gelir. Maşallah Demirağ nereye elini atsa bereket fışkırtmaktadır.  Yeşilköy’de Elmas Paşa çiftliğini tayyare meydanı yapmak için satın alır ve 1000 X 1300 metre boyutlarında düz bir tayyare alanı yaptırır.

1937-1938 yılı içinde Türk Hava Kurumu 10 okul uçağı ve 65 planör siparişinde bulunur. İstanbul fabrikalarında yapılan ilk yerli Türk uçağı, 1941 yılı ağustosunda Nuri Bey’in doğduğu yer olan Divriği’ye uçarak gidip gelir.  Halkı da heyecanlandıran bu tür gösterilerin yararlı olduğunu düşünen Nuri Bey, Eylül ayında 12 uçaklık bir filoyu, Bursa, Kütahya, Eskişehir, Ankara, Konya, Adana, Elazığ ve Malatya rotasında uçurarak halka kendi tayyarelerimizle göklerimizi kendimizin koruyabileceğini göstermek ve onlara inanç vermek istemiştir. Nu.D.38 tipi yolcu ucağı, tamamen Türk mühendis ve işçilerinin ortaya çıkardıkları Türk tipi bir uçaktır. 6 kişilik yolcu ucağının çift pilot kumandası bulunmaktadır. Saatte 325 kilometre hız yapabilmekte ve 1000 KM uçabilmektedir. Türk Hava Kurumu, Nuri Demirağ’ın fabrikalarına sipariş vermiş olduğu bu uçakları almaktan vazgeçmiştir.

Yazının başlığı neden Kuzu Partisi? Demirağ’ın liberalizmi o kadar inandırıcıdır ki! basının ilgisini ancak, kâh Üsküdar’daki yalısında kâh farklı farklı mesire yerlerinde tertip ettiği kuzu partilerinde çekebilmektedir. Demirağ’ın o günlerde yalısında verdiği kuzu çevirme partilerine kaç entelin katıldığını ve bu entellerin partide viski içip içmediklerini bilmiyoruz. O nedenle, basın mensuplarının, partisinin adını da Kuzu Partisi olarak anmalarına neden olacak bu toplantıların daha sonraki yıllarda vuku bulacak (!)  “yalılarda viski içme” etkinliklerine ilham verip vermediğini de bilemiyoruz. Demin de söylediğim gibi, bugünün jargonuyla Demirağ’ın Garden Party’lerine katılan basın, Millî Kalkınma Partisi’ni de “Kuzu Partisi” olarak anmaya başlar. Bu konuda Demirağ’ın hakkını vermek, onun Türk liberalizmine yol gösteren bir lider olduğunun altını çizmek, onun açtığı yoldan giden Cem Uzan‘ın mitinglerinde ekmek arası döner dağıtmayı akıl ettiğini  belirtmek gerekiyor.

Keyifli pazarlar…


[1] B.C.A 19/071947, F.K.: 490.1.0.0. Y.N.: 847.351.2 Sayılı, B.C.A. 17.05.1946, F.K.: 490.1.0.0. Y.N.: 434.1803.3 Sayılı belgeler

[2] Partinin kurulması sebebiyle Başbakan Şükrü SARAÇOĞLU’na gönderilen telgrafla ilgili olarak Bkz.: B.C.A. 31.10.1945, F.K.: 30.1.0.0. Y.N.: 48.285.1. Sayılı belge. Partinin kuruluşunu takiben Genel Başkan Nuri DEMİRAĞ’ın İstanbul ga­zetelerine yaptığı tebligatla ilgili olarak Bkz.: B.C.A. 17.05.1946, F.K.: 30.1.0.0. Y.N.: 128.832.2. Sayılı belge. Partinin isminin başında “millî” sıfatını kullanabileceğine dair izin verilmesi ile ilgili olarak bkz.: B.C.A. 05.09.1945, F.K.: 30.18.1.2. Y.N.: 109.55.3 Sayılı belge. Partinin kuruluşunu takiben Genel Başkan Nuri DEMİRAĞ’ın İstanbul ga­zetelerine yaptığı tebligatla ilgili olarak Bkz.: B.C.A. 17.05.1946, F.K.: 30.1.0.0. Y.N.: 128.832.2. Sayılı belge. Partinin isminin başında “millî” sıfatını kullanabileceğine dair izin verilmesi ile ilgili olarak bkz.: B.C.A. 05.09.1945, F.K.: 30.18.1.2. Y.N.: 109.55.3 Sayılı belge.

[3] Bkz.: İstanbul Va­liliği 22.05.1958 Tarih, Em.Ş. 1.17670/24855 Sayılı ve B.C.A. 15.10.1946, F.K.: 30.1.0.0. Y.N.: 48.285.4. Sayılı belgeler.

[4] Demirağ’ın özgeçmişi için kendi adına açılan internet sitesindeki bilgilerden yararlanılmıştır.

Mete Kaan KAYNAR