Ulusların kendi kaderini tayin hakkı

Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı (UKKTH) ilk kez İkinci Enternasyonal’in 1896 Londra Kongresi’nde kabul edildi. Kapitalizmin sömürgecilik siyasetinin eleştirildiği bu kongrede alınan karar şöyleydi: “Kongre, tüm ulusların kendi kaderini tayin hakkını tam olarak savunduğunu ve şu anda askeri, ulusal veya başkaca despotizmin boyunduruğu altında acı çeken her ülkenin işçilerine duyduğu sempatiyi dile getirir. Bütün ülkelerin işçilerini, birlikte uluslar arası kapitalizmi alt etmek ve uluslararası sosyal demokrasinin dengelerini gerçekleştirmek için tüm dünyanın sınıf bilinçli işçilerinin saflarına katılmaya çağırır.”

İkinci Enternasyonal’in 1900’de Paris’te yapılan Üçüncü Kongresinde Rosa Luksemburg’un hazırladığı raporunun sonucu olarak yeni bir karar alındı. Bu karara göre, sosyalist partiler, sömürgelerdeki askeri hareketler için kredi verilmesi konusunda meclislerde yapılan teklifleri reddedeceklerdi. Bu kararda ayrıca gençler, barış lehinde propaganda yapmaya da çağrılmışlardı. O zamanlar revizyonist ve reformist eğilimlerin şiddetle etkisinde kalan İkinci Enternasyonal giderek yozlaşmaya başladığı için, alınan önemli kararlar ya kağıt üzerinde kaldı ya da proletaryanın devrimci amaçlarına aykırı tutumlar alınmaya başlandı.

1907 Stuttgart Kongresinde ise, sömürgecilerin “uygarlaştırıcı bir rol oynadığını ileri sürenlere karşı Lenin ve Bolşevikler mücadele etmişti. Bu kongrede Lenin’in savaşla mücadele etmek ve emperyalist savaşın iç savaş haline dönüştürülmesi önerisi kabul edildi. Ancak bu önemli karar da kâğıt üzerinde kaldı ve hayata geçirilemedi. 1910 yılında toplanan Kopenhag Kongresi’nde, sosyalist partilerin askeri krediler lehinde oy vermesini önleyen ve ayrıca silahsızlanmanın gerçekleştirilmesi ve savaş anlaşmazlıklarının hakemliğe başvurularak çözümlenmesi için karar alındı.

1914’de Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı patlak verdiği zaman İkinci Enternasyonal proletaryanın devrim ve sosyalizm amaçlarından uzaklaştı, anavatan savunması tezleriyle şovenist ve milliyetçi bir çizgiye düştü. Bu nedenle savaş siyaseti içinde eriyip giden ikinci enternasyonale bağlı partilerden birçoğu daha önce alınan kararlardan döndü ve her biri kendi burjuvazilerinin çıkarlarını savunmaya başladı. Bu dönemde emperyalist savaşa karşı direnen ve oportünistlere karşı mücadele eden Bolşevik partisi ve Lenin oldu.

Lenin’in Mart-1916 yılında, yani devrimin hemen arifesinde “Sosyalist Devrim ve Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı” başlıklı ve 9 madde halinde ortaya koyduğu Marksist yaklaşımın temelini oluşturan bu tezler, 19 Temmuz-7 Ağustos 1920 günlerinde toplanan Üçüncü Enternasyonalin İkinci Kongresi’nde benimsenerek evrensel tezler haline geldi. Komünist Üçüncü Enternasyonalin ilk 4 kongresinde kabul gören bu tezler, sonraki süreçte devrim, demokrasi ve sosyalizm amacından sapmayan Marksistler için yol gösterici oldu.

Bu bağlamda sol ve sosyalist partilerin iki temel görevinden biri, ulusların kendi kaderlerini tayın hakkı için ilkeli ve tutarlı bir mücadele, ikincisi de aynı devlet içindeki (veya uluslararası plandaki) bütün ulusların proleterlerinin sınıf mücadelesinde ortak çıkarları gereği sürdürecekleri ilkeli ve tutarlı ittifaktır. İşçi sınıfı bunu başaramadığı durumlarda işçi ve emekçi hareketi burjuvazinin dümen suyuna girer. Bu olumsuz durum, işçi sınıfını enternasyonalizme değil, sosyal şovenizme götürür.

Çok uluslu bir ülkede işçilerin birliğinin gerçekleşmesi, dayanışma ve örgütlenme biçimleri her iki işçi hareketinin niteliğine bağlıdır. Bu konunun siyasal bir program olarak ele alınışında temel ilke, yalnızca ezilen ulusun işçileriyle ittifak kurmak değil, aynı zamanda ezilen ulusun, ulusal baskı ve sömürüye karşı olan tüm ulusal ve demokratik güçleriyle ittifak ve dayanışmadır.

Çeşitli ulusların işçi hareketlerinin örgütlenmesini ve bunlar arasındaki sınıfsal çıkarlara dayalı birliğin ve dayanışmanın biçimini somut tarihi şartlar, coğrafi konum, ekonomik ve sosyal yapı, işçi hareketinin niteliği, ülkenin gelişkinlik derecesi, ortaya çıkan devrimci durumlar vb konumlar belirler. Bu dayanışmanın, en basit politik destekler, eylem birlikleri ve örgütsel birliklere kadar varan çeşitli biçimleri vardır.

Şaban İBA
Latest posts by Şaban İBA (see all)