Türkiye’nin Savaş hukuku

Aylardan beri savaş çığırtkanlığı yaptınız. Sınıra askeri yığdınız. Açık ve net olarak müdahaleden söz ettiniz. Ardından içi hukuk yollarını yerine getirerek MGK’den Bakanlar Kurulu’na tavsiye kararı çıkarttınız. “Bir gece ansızın gelebiliriz” diyerek şimdi de saldırıya hazırlanıyorsunuz. Ancak bu işin uluslararası savaş hukukunu hesaba katmıyorsunuz. Afrin, hala Suriye devletinin toprakları içinde bulunan bir yer. Buraya yapılacak askeri bir saldırı, işgal veya ilhak uluslar arası hukukta Suriye devletine karşı savaş açmak anlamına geliyor. Nitekim Suriye Dışişleri Bakanı, herhangi bir saldırı halinde savaş hali hükümlerini uygulayacaklarını, hava sahasının ihlali durumunda anında yanıt vereceklerini vurguladı. Buna rağmen Afrin’e saldırı kararlığını sürdüren Türkiye, Rusya İran ve ABD’den icazet bekliyor. ABD Dışişleri Bakan sözcüsü dün yaptığı açıklamada Türkiye’yi uyararak bu saldırıdan vazgeçmelerini söyledi. Rusya ve İran ise sessizliğini sürdürüyor

Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 2. maddesinin 4. fıkrasında, “Tüm üyeler, uluslararası ilişkilerinde gerek herhangi bir başka devletin toprak bütünlüğüne ya da siyasal bağımsızlığa karşı, gerek Birleşmiş Milletlerin Amaçları ile bağdaşmayacak herhangi bir biçimde kuvvet kullanma tehdidine ya da kuvvet kullanılmasına başvurmaktan kaçınırlar” ifadesi yer almaktadır. Yani bu maddeye göre kuvvet kullanma ve kuvvet kullanma tehdidinde bulunma yasaklanmıştır. BM ilkelerine göre oluşan “BM Düzeni”; 1.Bütün üyelerin egemen eşitliği. 2.Uluslararası uyuşmazlıkların uluslararası barışı, güvenliği ve adaleti tehlikeye düşürmeyecek şekilde, barışçı yöntemlerle çözülmesi. 3.Uluslararası ilişkilerde bir devletin diğer bir devletin ülke bütünlüğüne veya siyasal bağımsızlığına karşı ya da BM’nin amaçlarına aykırı herhangi bir şekilde kuvvet kullanmaktan veya kuvvet kullanmak tehdidinde bulunmaktan çekinmeleri temeline dayanmaktadır. (M. Yasin Aslan, TBB Dergisi, Sayı 79, 2008)

Buna karşın Türk hukukunda, 2941 sayılı Seferberlik ve Savaş Hali Kanunu’nun 3. maddesinde savaşın bir tanımının yapıldığı görülmektedir. Söz konusu yasa hükmüne göre savaş; “Devletin bekasını temin etmek, milli menfaatleri sağlamak ve milli hedefleri elde etmek amacıyla, başta askeri güç olmak üzere, Devletin maddi ve manevi tüm güç kaynaklarının, hiçbir sınırlamaya tabi tutulmadan kullanılmasını gerektiren silahlı mücadeledir” şeklinde tanımlanmıştır. 12 Eylül askeri darbe hukukuna göre hazırlanarak 8 Kasım 1983 tarih ve 18215 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan bu kanundaki savaş tanımı, kendisini savunma amacının sınırlarını aşan ve saldırı savaşını da içerebilecek bir anlayışı çağrıştırmaktadır. Üstelik bu hüküm, gerek uluslararası hukuka ve gerekse silahlı kuvvetlerin kullanılmasını uluslararası hukuka uygunluk şartına bağlayan Anayasa’nın 92/1 maddesine açıkça aykırı düşmektedir. “Savaş hali ilanı ve silahlı kuvvet kullanılmasına izin verme” başlığını taşıyan Anayasanın 92.maddesi şöyledir: “Milletlerarası hukukun meşru saydığı hallerde savaş hali ilânına ve Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası antlaşmaların veya milletlerarası nezaket kurallarının gerektirdiği haller dışında, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yabancı ülkelere gönderilmesine veya yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunmasına izin verme yetkisi TBMM’nindir.” AKP hükümeti OHAL ve KHK’leri de bu “Seferberlik ve Savaş Hali” anlayışına dayanarak uygulamakta, CHP ve MHP’de bu hukuksuz durumu görmezden gelerek, hükümete onay vermektedir.

Savaş, Arapça “Harp” sözcüğünün Türkçesidir. Britannica Ansiklopedisi’nde savaş, “Yaygın kullanımı itibariyle politik gruplar arasında belirli bir sürede ve yoğunlukta devam eden çatışma” olarak tanımlanmakta, ancak Sosyal Bilimlerde bir çatışmanın savaş olarak kabul edilebilmesi için bazı ilave hususların var olması gerektiği belirtilmektedir. Bu bakımdan savaş kavramının belirleyici özellikleri şöyle sıralanmıştır: 1. Savaş kuvvet kullanma hâlidir. 2. Savaş düşmanca bir tutum ve/veya eylem içerir. 3. Savaş hukuki bir durum yaratır 4. Savaşın faili devlettir.” Bu temel belirleyiciler ışığında savaş da şöyle tanımlanmıştır: “Devletler veya devlet grupları tarafından, millî güç unsurlarının tamamının veya bir kısmının kullanılması suretiyle icra edilen ve taraflarca savaş niteliği kabul edilen, kuvvet kullanılmasını içeren, düşmanca niyet ve/veya eylemdir.” (Ali Bilgin Varlık, Savaşı Tanımlamak: Terminolojik bir Yaklaşım, Avrasya Terim Dergisi, 2013, 1(2): 114-129)

Şaban İBA