Suriye’deki Büyük Oyun: Türkiye’nin Rolü ve Küresel Satranç

Suriye, yıllardır süren çatışmalar ve dış müdahalelerle bölgesel ve küresel güçlerin çıkar çatışmalarının merkezinde yer almaya devam ediyor. Son dönemde Halep’teki çatışmalar, yalnızca yerel güçlerin değil, Rusya ve Batı bloğunun birbirine karşı hamle yaptığı bir stratejik oyun alanına dönüşmüş durumda. Bu sürecin en dikkat çeken noktalarından biri ise Türkiye’nin artan etkisi ve pozisyon değişikliği.

Rusya-Batı Çatışması ve Suriye Cephesi

Ukrayna’daki savaşın yarattığı stratejik gerilim, Batı ile Rusya arasında Suriye’de yeni bir rekabeti tetikledi. Rusya, Beşar Esad rejimine verdiği desteği sürdürüyor; ancak Ukrayna’daki askeri ve ekonomik yük, Moskova’nın Suriye’deki nüfuzunu korumasını zorlaştırıyor. Batı, özellikle İngiltere ve Fransa öncülüğünde Suriye’de yeni bir cephe açarak Rusya’nın gücünü sınamayı hedefliyor. Halep’te İslamcı grupların ani ilerleyişi, Rusya’nın zayıflayan pozisyonunu ortaya koyarken, Batı’nın bölgedeki stratejisini daha agresif bir çizgiye taşıdığına işaret ediyor.

Batı’nın bu hamleleri, Orta Doğu ve Afrika’daki dengelerle de bağlantılı. Fransa’nın Çad’daki nüfuz kaybı ve Rusya’nın Wagner gibi unsurlarla bölgede güç kazanma çabası, Batı’nın Suriye’de Moskova’yı zayıflatma girişimini hızlandırıyor. Bu süreçte, Suriye yalnızca bir savaş alanı değil, aynı zamanda bir prestij mücadelesine sahne oluyor.

Türkiye’nin Batı ile Yakınlaşması

Türkiye’nin son dönemde ABD, İngiltere ve Fransa ile daha uyumlu bir politika izlediği gözlemleniyor. Özellikle Suriye’deki Kürt bölgeleri üzerindeki pazarlıklar, bu işbirliğinin önemli bir unsuru. Türkiye’nin, Kürt güçlerinin bazı bölgelerden çekilmesi karşılığında Batı bloğu ile sınırlı bir ortaklığa evet dediği yönündeki iddialar, bu yakınlaşmanın bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Ankara, bu hamle ile hem sınır güvenliğini sağlamayı hem de Batı’nın desteğini kazanmayı hedefliyor.

Ancak bu durum, Rusya-Türkiye ilişkilerinde yeni bir gerilim hattı yaratabilir. Moskova, Ankara’nın Batı ile yakınlaşmasını stratejik bir tehdit olarak algılayabilir ve Suriye’deki işbirliğini yeniden değerlendirebilir. İki ülke arasında süregelen hassas denge, bu yeni süreçle birlikte daha kırılgan bir hale gelebilir.

Küresel ve Bölgesel Dengeler

Suriye’deki savaşın son dönemde kazandığı yeni boyut, yalnızca bölgesel aktörleri değil, küresel güç dengelerini de etkiliyor. Türkiye’nin, Batı bloğu ile ortaklığı ve Kürt bölgelerine yönelik politikası, hem bölgesel çıkarlarını koruma çabası hem de uluslararası arenada daha güçlü bir konum elde etme girişimi olarak okunabilir.

Rusya, Ukrayna’daki savaş nedeniyle zayıflarken, Batı’nın Suriye üzerinden Moskova’ya karşı yeni cepheler açma çabası, Orta Doğu’daki dengeleri daha karmaşık hale getiriyor. Türkiye’nin bu süreçte hangi denklemin içinde yer alacağı, sadece kendi geleceği değil, bölgedeki güç dağılımı açısından da kritik bir rol oynayacak.

Sonuç: Belirsizlikler ve Yeni Dengeler

Suriye’deki gelişmeler, küresel güçlerin çıkar çatışmalarıyla şekillenmeye devam ediyor. Türkiye’nin Batı ile artan işbirliği ve bu süreçteki kazanımları, Rusya ile ilişkilerde yeni bir dönemin kapısını aralayabilir. Ancak bu tür dinamiklerin uzun vadede bölgedeki istikrarı nasıl etkileyeceği ve Türkiye’nin bu büyük oyun içinde nasıl bir pozisyon alacağı hala belirsiz. Orta Doğu’nun bu satranç tahtasında, dengeler her an değişebilir ve sonuçları hem bölgesel hem de küresel ölçekte hissedilebilir.