HTŞ’nin kontrolündeki bölgelerde yapılan Halk Meclisi seçimleri, milyonlarca Suriyelinin iradesi dışında şekillendi
ŞAM / İDLİB – Suriye’de Beşar Esad yönetiminin 53 yıllık iktidarının ve Baas Partisi’nin 61 yıllık hâkimiyetinin 8 Aralık 2024’te sona ermesinin ardından, ülkede ilk kez “yeni dönemin” Halk Meclisi seçimleri gerçekleştiriliyor. Ancak bugün yapılan seçimler, Suriye’nin büyük bölümünde meşruiyeti tartışmalı bir “gösteri” olarak değerlendiriliyor.
Cihatçı örgüt Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) kontrolündeki bölgelerde düzenlenen seçimler, milyonlarca Suriyelinin oy kullanma hakkının fiilen ortadan kaldırıldığı koşullarda yapılıyor. “Yüksek Seçim Komitesi” kararıyla yalnızca 11 vilayette sandık kurulurken, Süveyda, Rakka ve Haseke gibi bölgelerde seçimlerin “ilerleyen tarihlerde yapılacağı” açıklandı. Bu illerdeki milletvekili koltukları şimdilik boş bırakıldı.
Halk oylaması değil, “seçmen heyeti” oylaması
Suriye’deki sözde seçim süreci, doğrudan halk oylamasına değil, hükümetin belirlediği yaklaşık 6 bin kişilik “seçmen heyeti”ne dayanıyor. Heyet üyeleri, HTŞ’nin gözetiminde oluşturulan listelerden adayları oyluyor.
Yeni sistem kapsamında Halk Meclisi’nde 210 milletvekili görev alacak. Bunların 140’ı seçmen heyetinin belirlediği isimlerden, kalan 70’i ise HTŞ lideri Ebu Muhammed el Colani (Ahmed el Şara) tarafından doğrudan atanacak. Colani, aynı zamanda seçim kurullarının oluşumunu da kendisine bağlı alt komiteler üzerinden denetliyor.
Toplam 50 seçim bölgesinde 1.578 aday yarışıyor. Kadın adayların oranı yüzde 14’te kalırken, adaylık süreci 28 Eylül’de sona erdi; kısa süren seçim kampanyaları ise 3 Ekim itibarıyla tamamlandı. İlk sonuçların gün içinde açıklanması, kesin sonuçların ise 7 Ekim’de ilan edilmesi bekleniyor.
“Otoriterliğin yeniden üretimi”
Suriye muhalefeti ve insan hakları kuruluşları, söz konusu seçimlerin halkın iradesini yansıtmadığını ve yürütmenin yasama üzerindeki denetimini daha da pekiştirdiğini belirtiyor.
Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), seçimlerin “kapsayıcı bir toplumsal sözleşmeye dayanmadığı” gerekçesiyle meşruiyet taşımadığını bildirdi. SOHR açıklamasında, “Hiçbir serbest ve adil seçim, farklı etnik, dini ve siyasi bileşenleri dışlayarak gerçekleştirilemez” ifadelerine yer verildi.
Suriye Ulusal Koalisyonu da seçimlerin “otoriterliğin yeniden üretimi” anlamına geldiğini belirterek, “Bu süreç parlamentoyu sembolik bir yapıya dönüştürmekte, gerçek temsiliyeti ortadan kaldırmaktadır” değerlendirmesinde bulundu.
Kürtler, Aleviler ve Dürziler reddediyor
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi (Rojava), HTŞ öncülüğündeki seçimleri “tek taraflı bir mizansen” olarak nitelendirdi. Rojava yönetiminden yapılan açıklamada, “Tüm etnik ve siyasi bileşenleri dışlayan herhangi bir seçim süreci başarısızlığa mahkûmdur” denildi.
Süveyda’daki Dürzi toplumu da seçimleri boykot ederek, Şam’daki yönetimin bu süreci “otoriter bir kontrol mekanizmasına dönüştürdüğünü” vurguladı. Dürzi liderler, bölge halkının seçimlere katılmayacağını ve sonuçları tanımayacağını açıkladı.
Aynı şekilde, Suriye ve Diaspora’daki Alevi İslam Yüksek Konseyi de seçimleri “meşruiyetten yoksun bir atama girişimine kılıf” olarak değerlendirdi. Konsey açıklamasında, “Bu süreç, halkın iradesini değil, silahlı bir yapının çıkarlarını temsil ediyor” denildi.
“Seçim değil, siyasal mühendislik”
Uzmanlar, Suriye’deki bu yeni seçim sisteminin demokratikleşme değil, mevcut güç ilişkilerinin yeniden tahkimi anlamına geldiği görüşünde. Ortadoğu siyaset uzmanları, HTŞ’nin kontrol ettiği bölgelerde yürütülen bu süreci “siyasal mühendislik” olarak niteliyor.
Ankara Üniversitesi’nden Ortadoğu Araştırmaları Uzmanı Dr. Emre Yalçın’a göre, “HTŞ, seçim kavramını bir meşruiyet aracı olarak kullanıyor. Bu seçimler, Suriye’nin yeni bir başlangıçtan çok, otoriterliğin farklı bir biçim altında devamı anlamına geliyor.”
- NHY/ Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, ANHA, North Press Agency, Reuters, Al-Araby Al-Jadeed