Ahlak Yoksa Yasalar Hiçbir İşe Yaramaz (Leges sine moribus vanae)

“Adalet, ahlakın kalemiyle yazıldığında kalplerde yer bulur.”

“Leges sine moribus vanae” (Ahlak yoksa yasalar hiçbir işe yaramaz) ifadesi, toplumların hukuki düzeninin, ahlaki temeller üzerine inşa edilmesi gerektiğini vurgular. Bu söz, yasaların etkinliğinin yalnızca metinlerdeki varlığıyla değil, toplumsal değerlerle uyumlu bir şekilde hayata geçirilmesiyle anlam kazandığını ifade eder. 

Ahlak, toplumların ortak değerlerini, normlarını ve doğru-yanlış algılarını şekillendiren bir yapıdır. Hukuk ise bu değerleri korumak, düzenlemek ve toplumda uyumu sağlamak için oluşturulan kurallar bütünüdür. Ancak ahlak ile hukukun ilişkisi, her zaman paralel bir çizgide ilerlemez. Hukukun etkili olması için, toplumda bu kuralların ahlaki temellerine olan inanç gereklidir. Örneğin:  

Bir toplumda yolsuzluk yaygınsa, yolsuzluğa karşı getirilen yasaların etkisiz kalması muhtemeldir. Bu, toplumsal ahlakın yasanın uygulanabilirliği üzerindeki doğrudan etkisini gösterir.  

Yasalar, ahlaki normlarla uyumlu olmadığında bireyler arasında meşruiyet kaybına uğrayabilir. Örneğin, bir otoriter rejimde uygulanan baskıcı yasalar, ahlaki temelden yoksun olduğunda, toplumda direnişe yol açabilir.  

Max Weber’in hukuki otorite anlayışına göre, yasalar yalnızca bir zorlayıcı güç olarak algılanırsa, toplumda uzun vadeli bir uyum sağlamakta zorlanır. Yasaların meşru kabul edilmesi için bireylerin:  

Yasaların adil olduğuna,  

Toplumsal düzeni sağladığına,  

Ahlaki değerlerle uyumlu olduğuna inanması gerekir.  

Eğer bu inanç kaybolursa, yasalar toplumda yalnızca baskı aracı olarak algılanır ve bireyler yasaların etrafından dolanmanın yollarını arar. Bu durum, toplumsal kaosa ve düzenin bozulmasına neden olabilir.  

Modern toplumlarda, sekülerleşme ve küreselleşme ile birlikte ahlak anlayışında farklılaşmalar yaşanmıştır. Geleneksel toplumlarda ahlak ve hukuk daha iç içeyken, modern toplumlarda bu iki yapı arasında bir ayrışma gözlemlenir. Ancak bu ayrışma, hukukun etkinliğini tehdit edebilir:  

Küreselleşen dünyada evrensel ahlak normlarının oluşması zorlaşmaktadır. Bu durum, uluslararası hukukun etkinliğini sınırlandırabilir.  

Modern bireyci toplumlarda, ortak ahlaki değerlerin azalması, yasaların bireyler tarafından sorgulanmasına yol açabilir. Örneğin, çevre yasalarının etkisiz kaldığı durumlar, toplumsal bilinç eksikliği ile ilişkilidir.  

Çözüm Önerileri

Ahlaki değerlerin bireylere küçük yaşlardan itibaren kazandırılması, yasaların toplumda daha kolay kabul görmesini sağlar.  

Yasaların hazırlanmasında toplumsal değerlerin dikkate alınması, yasal meşruiyeti artırır.  

Hukuk sisteminde şeffaflığın sağlanması, bireylerin yasaların ahlaki temellerine olan inancını artırır.  

“Leges sine moribus vanae” ifadesi, yasaların yalnızca yazılı metinlerden ibaret olmadığını, etkin olabilmesi için toplumsal ahlakla desteklenmesi gerektiğini vurgular. Ahlak ve hukuk arasındaki bu simbiyotik ilişki, toplumun düzeni ve bireylerin refahı için vazgeçilmezdir. Toplumda ahlaki değerlerin güçlendirilmesi, yasaların uygulanabilirliğini artırır ve daha adil bir düzenin kurulmasına katkı sağlar.

Arslan ÖZDEMİR