2024-2025 eğitim öğretim yılı, Türkiye’nin eğitim sisteminde köklü değişikliklerle birlikte mevcut sorunların daha da derinleştiği bir döneme işaret ediyor. Yaklaşık 20 milyon öğrenci ve 1,2 milyon öğretmenin bu yıl karşılaşacağı zorluklar, eğitimdeki temel problemleri gözler önüne seriyor.
Yeni eğitim öğretim yılında uygulamaya konulan Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, eğitimde laiklik ve bilimsellikten uzaklaşarak, siyasi propagandalara yer veren bir içeriğe sahip. Bu modelin, eğitimdeki nesnel ve bilimsel anlayışı zayıflatacağı ve eğitimi iktidarın ideolojik araçlarından biri haline getireceği eleştirileri var. Eğitimciler, bu değişikliklerin eğitim kalitesini olumsuz etkileyeceğini belirtiyor.
Öğretmenlik Mesleği Yasası da önemli bir tartışma konusu. Bu yasa, eğitim fakültelerinin işlevini yitireceği ve iktidara yakın öğretmenlerin yetiştirilmesini öngörüyor. Ekim ayında görüşülecek olan yasa, Milli Eğitim Akademisi’nin kurulmasını öngörerek öğretmen adaylarına “öğretmenlik mesleğine hazırlık eğitimi” vermeyi planlıyor. Ancak akademinin iktidara yakın kişiler tarafından yönetilmesi, liyakat sorunlarını daha da derinleştirebilir.
Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) son bir yılda 12 çocuğun ölümüne neden oldu ve bu merkezler, çocukları sermaye sahiplerine ucuz iş gücü olarak sunmanın bir aracı haline geldi. Yeni dönemde, 9’uncu sınıfta sınıf tekrarına kalan öğrenciler de bu merkezlere yönlendirilecek. Çocuk işçi yaşı ortaokul seviyesine indirgenirken, çocuk işçiliğin yaygınlaşması endişeleri artıyor.
Eğitim bütçesindeki azalma, eğitim alanındaki kaynak sıkıntısını derinleştiriyor. 2016 yılında genel bütçeden yüzde 13,3 pay alan eğitim bütçesinin, 2025 yılı için yüzde 10,8’e düşmesi öngörülüyor. Bu durum, eğitimdeki kalitenin daha da düşmesine neden olacak. Ayrıca, eğitimdeki dinselleştirme çabaları ve tarikatlarla yapılan protokoller, eğitim sistemini daha da gericileştirebilir.
Deprem bölgelerinde eğitim sorunları devam ediyor. Çadır ve konteynır okullarda eğitim gören çocukların durumu, hükümetin seçim vaatlerine rağmen vahim bir durumda. Eğitim-İş, bu bölgelerdeki eğitim koşullarının iyileştirilmesi gerektiğini vurguluyor.
Eğitim Sen ve Veli-Der gibi kuruluşlar, eğitimde kamusal anlayışın benimsenmesi, eğitim bütçesinin artırılması ve çocukların eğitim hakkının eşit şekilde sağlanması gerektiğini belirtiyor. Veli-Der, burs imkanı, ücretsiz servis uygulamaları, güvenli eğitim alanları ve her okula psikolojik danışman atanması gibi taleplerde bulunuyor.
Sonuç olarak, Türkiye’nin eğitim sistemi büyük bir kriz ve değişim sürecinde. Eğitimdeki bu köklü değişiklikler ve mevcut sorunlar, çocukların geleceğini ve eğitim kalitesini ciddi şekilde tehdit ediyor. Bu teminatın sağlanabilmesi için kapsamlı reformlar ve köklü değişimler kaçınılmaz görünüyor.