Adam, Pazar sabahı kalktığında haftanın yorgunluğunu çıkarmak için eline gazetesini aldı ve keyifli bir ifadeyle gün boyunca miskinlik yapıp evde oturacağını düşünürken küçük oğlu yanına gelerek sinemaya ne zaman gideceklerini sordu. Baba, oğluna söz vermişti, o hafta sonu onu sinemaya götürecekti, ama dışarıya çıkmayı hiç istemiyor ve bir bahane uydurması gerekiyordu. Birden, gazetenin promosyon olarak dağıttığı dünya haritası gözüne ilişti ve dahiyane bir çözüm bulduğunu düşünerek haritayı küçük parçalara ayırıp oğluna, eğer bu haritayı düzeltebilirse onu sinemaya götüreceğini söyledi. Çocuk, elinde parçalanmış haritayla odasına giderken adam kıs kıs güldü, oğlunun haritayı yeniden düzenlemesi imkânsızdı.
On dakika sonra oğlu yeniden yanına geldi ve “Haritayı düzelttim, hadi artık sinemaya gidelim” dedi. Adam önce inanamadı, ancak hatasız bir biçimde birleştirilen haritayı gördüğünde hayretler içinde kalarak oğluna bunu nasıl yaptığını sordu. Çocuk, “Bana verdiğin haritanın arkasında bir insan resmi vardı” dedi ve ekledi: “İnsanı düzelttiğim zaman dünya da kendiliğinden düzeliverdi…”
Dünya, bin yıllardır farklı ideolojilerle yaratılmış yönetim ve inanç sistemlerine sahne olmuştur. İçlerinde, teoride çok mantıklı olanlar da vardır, lakin uygulamalar fiyasko ile sonuçlanmıştır. Çünkü, tüm o sistemler en önemli gerçeği, insan doğasını gözardı etmişler; baskının ve dayatmanın insan psikolojisi üzerindeki olumsuz etkilerini hiçe saymışlardır. Bu uğurda milyonlarca insan ölmüş, öldürülmüş, savaşlar, iç savaşlar, katliamlar, ihtilaller yaşanmıştır. Kimileri ülkelerini terk etmek zorunda kalmış, yıllar boyu sürgünde olmanın acısıyla kavrulmuşlardır.
Güç tutkusu, insanoğlunun en tehlikeli niteliklerinden biridir; çünkü güç, kirlenmeye çok müsait bir kavramdır; beraberinde iktidar olma hırsını, hükmetme arzusunu da getirir… Güç derdinde olanlar, bunu elde etmek için insanların manevi değerlerini kullanmaktan bile çekinmezler ve bunu yaparken kendilerini de o değerlere sahipmiş gibi gösterirler. Oysaki, manevi varlıklarını gerçekten hisseden kişiler için güç, iktidar, hırs, para gibi kavramların hiçbir hükmü yoktur. İktidar olma hevesi içinde halkın vicdanıyla oynayan ve bunu politik bir görüş haline getirenler ise, gerçekte kendi çürümüşlüklerini dışa vururlar. Başka bir deyişle, insanı çürüten iktidar değildir, o sadece içerilerde hep var olan çürümüşlüğü ortaya çıkarır. İktidarın kendisi nötrdür; iyi bir adamın elinde bir kutsamaya dönüşürken, kötü bir adamın elinde bir lanet haline gelebilir.
Bugün, ülkemizin içinde bulunduğu kaosun da nedeni budur. Gerek iktidarda olanlar, gerekse muhalefeti oluşturanlar hırs ve açgözlülük içindedirler. Ülkeleri için çalıştıklarını söyleseler bile aslında tek amaçları kendi güç arzularını tatmin etmektir. Yıllar boyunca pek çok politikacı gelip geçmiştir sahneden ve görüşleri farklı bile olsa hepsi aynı oyunu oynamışlardır. Halk kurban rolünü sürdürürken, onlar egolarını şişirmişlerdir.
Antik Yunan döneminde yazılan tiyatro eserlerinde, yazarların çok sık başvurduğu, deus ex machina adı verilen bir yöntem vardır. Hikayenin gidişi karmaşık, içinden çıkılamaz bir hal aldığında ve artık yazarın üretebileceği ilginç bir çözüm kalmadığında başvurulan bu yöntemde bir anda mitolojik tanrılar ortaya çıkarak olaya müdahale eder; ölmesi gerekeni öldürür, kurtarılması gerekeni kurtarırlar. Yani mucizevi bir durum yaratırlar ve böylece yazar da izleyiciler de rahatlarlar. Yaşadığımız ortamda ne yazık ki deus ex machina gibi bir yöntem ve kurtarıcı tanrılar yok. Gücün, paranın ve büyük oyunların döndüğü bir çağdayız. Kitlesel eylemlerin de etkisi çok uzun sürmüyor, güç peşinde koşanlar bu eylemleri de kendi yöntemleriyle bastırıyor. Geriye tek çare kalıyor : Kişinin kendi kudreti ve iradesi! Kulağa çok zayıf gelse de gerçek değişim aslında böyle gerçekleşiyor. Bireysel anlamda başlayan bu farkındalık ve gelişme, zaman içinde bir kelebek etkisi oluşturacak denli büyük değişimler yaratabiliyor.
Deus ex machina ve birdenbire ortaya çıkan tanrılar çağlar öncesinde kaldı… Zaman, “İnsanı düzelttiğim zaman dünya da kendiliğinden düzeliverdi” diyen çocuk gibi düşünmenin zamanı.
- İnsanlık Adına Utanıyorum - 25 Temmuz 2024
- Zihinsel Obezite - 20 Haziran 2024
- “Hayatımı Yazsam Roman Olur” - 25 Mayıs 2024