İri kıyım bir kurt köpeği, sinsice ağaçların arasında ilerliyordu. Uzun bir süredir uzaktan izlediği dişinin yanına gitmek ve üzerine atlamak için dayanılmaz bir istek duyuyordu. Bu güzel yaratığa karşı hissettiği arzu son raddedeydi. Onu düşünmek bile tahrik etmeye yetiyordu. Aralarında bir, iki adımlık bir mesafe kaldığında gerilerek dişinin üzerine atladı ve çırpınmalarına aldırmadan, şehvetten gözü dönmüş bir halde arkasına geçip tecavüz etmeye başladı. İşini bitirdikten sonra ise kaçmaya çalışan köpeğin boynuna dişlerini geçirdi ve bir, iki saniye içinde onu öldürüp ormanın derinliklerine doğru koşmaya başladı. İçinde müthiş bir hırs ve lider olma arzusu vardı. Bu arzuyla bir ordu kurmaya ve civardaki bölgelerde yaşayan insanlara saldırmaya karar verdi. Gerekirse yandaş toplamak için rüşvet bile verebilirdi. Bunları hayal ettikçe daha da vahşileşiyordu.. Bir an durdu, başını yukarıya kaldırdı ve tüm azametiyle havladı. Güç, güzel şeydi.
Siz hiç bu şekilde düşünen, hisseden ve yaşayan hayvanlar gördünüz mü? Ben ne gördüm ne de duydum, aynen dualite içinde düşünen bir kedi, müslüman bir koyun, hristiyan bir domuz, ırkçı bir bir fil, komünündeki ahlak anlayışına göre başka komünleri yargılayan bir penguen görmediğim ve duymadığım gibi… Onlar, saçma sapan inanç sistemleri geliştirmeyen, bu dünyada yaşadıkları koşullara uyum sağlayan, ihtiyaçları kadarıyla yetinen, egolarını süperegoya dönüştürmeden, sadece hayatta kalabilmek için kullanan varlıklardır. Tüketen ve sömüren insanoğlundan çok farklıdırlar. Kavramlarla kirlenmemiş dünyalarında doğanın bir parçası olarak yaşar, anlam arayışları içinde boğulmadan “olan”a olması gerektiği gibi karşılık verirler. İşte bu yüzden onların aleminde organize suçlara, sapkınlığa, sapıklığa yer yoktur.
İnsanı hayvandan ayıran en önemli özelliğin “düşünmek” olduğu söylenir hep. Oysaki, düşünceler zihnin ürünüdür ve zihin süperegonun hakimiyetindedir. Güç arzusu, hırs, ezmek, yok etmek, rekabet, sömürmek, hükmetmek gibi kavramlar hep zihinde oluşur. “Bir”lik duygusunu yok eden, ayrımcılığı yaratan, insanın doğayla bağlantısını kopartan tüm oluşumlar zihinden kaynaklanır.
Çok eskilere gitmeden, sadece 1900’lü yıllarda yaşananlara göz attığımızda gerçek tüm açıklığıyla ortaya çıkar. Korku, aç gözlülük, hırs ve güç arzusunun yarattığı koşullar yüzünden şu son yüz yılda dünya adeta cehenneme dönmüştür. Ülkeler arası savaşlar bir yana, pek çok ülkede çıkan iç savaşlar ve ihtilaller yüzünden de bir dolu insan hayatını kaybetmiş, soykırımlar yaşanmıştır… Kölecilik, işkenceler ve dini ya da ideolojik nedenlerle yayılan şiddet eylemleri “normal” kabul edilir olmuştur. İnsanlar, doğal felaketlerden daha çok zarar verir hale gelmişlerdir birbirlerine. Bombalar, makineli tüfekler, alev makineleri, zehirli gazlar icat edilmiş, nükleer denemeler yapılmış, dünya nüfusunu azaltmak için virüsler üretilmiştir.
21.yüzyılın başlarında daha da artan bu çılgınlık, diğer yaşam formlarına ve gezegene uygulanan şuursuz şiddetle ayyuka çıkmış; oksijen ormanları, bitkiler ve hayvanlar giderek tükenmeye; nehirler, okyanuslar ve hava önlenemez bir biçimde kirlenmeye – şuurlu olarak kirletilmeye- başlamıştır.
Kendi sonunu hazırladığının farkında bile olamayacak kadar duyarsızlaşmış olan insanoğlu, zaman içinde bireysel hayatında da asla tatmin olmayan arzularının peşinden koşmaya devam etmiş, gelişen teknolojilerin ve tüketime dayalı ekonomilerin döner çarkları arasında yaşamayı seçmiştir.
Kısacası, dünya üzerinde yaşadığı ortama ve kendi türü de dahil olmak üzere tüm canlılara bu denli zarar veren başka bir varlık daha yoktur.
İşte bu zihniyetle uygulamaya konulacak olan Hayvan Yasası; hesaplanmış, kurgulanmış menfaatlerin ötesinde, insan merhametsizliğinin ve kibrinin göstergesidir. Çok daha vicdanlı, duyarlı ve akılcı çözümler yaratmak yerine katliam yapmayı tercih eden bu anlayışın getireceği sonuç insanlık adına tarihe geçecek kara bir lekedir.
Doğada her şey bir denge üzerine kurulmuştur. O denge bozulduğunda zincirleme reaksiyonlar oluşur. Şimdi kendinizi farelerin cirit attığı şehirlerde, pirelerin ve kenelerin mutasyona uğrayıp çoğaldığı ortamlarda yaşamaya hazırlayın.
- İnsanlık Adına Utanıyorum - 25 Temmuz 2024
- Zihinsel Obezite - 20 Haziran 2024
- “Hayatımı Yazsam Roman Olur” - 25 Mayıs 2024