Fransa’da Demokrasi Krizi mi?

Tarihin direngen şehirlerinden biridir Paris.Tıpkı anka kuşu gibi defalarca yansa, yakılsa da küllerinden kendini yeniden yaratan bir şehir. Kadim ve bilge bir şehir. İnsanlığın acılarını, var olma mücadelesini, düşünsel ilerleyişini, aydınlanmayı taşır yüreğinde.

Bu bilge şehir bugünlerde yine yanmakta. Paris sokakları ateşler altındayken, demokrasiye dair yeni tartışmaların sesi yükseliyor. Demokrasinin beşiği olarak görülen Fransa ‘da, demokrasi krizi mi yaşanıyor? Sandrine Rousseau (EELV- Yeşiller) ; “Beşinci Cumhuriyet’in sonuna gelindiği” yorumunu yaparken, birçok siyasi yapıdan ve medya kuruluşlarından “referandum” çağrısı  yapılıyor. Örneğin, Marianne dergisinin yazı işleri ekibi, ülkenin içinde bulunduğu çıkmazdan demokratik bir çıkış yolu bulmak için referandum çağrısı  yaptı. Fransa’nın eski başbakanı (François Hollande döneminin) Bernard Cazeneuve’da referandum çağrısında bulundu. Bernard Cazeneuve, “emeklilik reformuna son vermek” için RIP – Référendum d’Initiative Partagée (Ortak Inisiyatif Referandumu) uygulanması çağrısını yaptı.

“Réforme Des Rétraites”, Emeklilik yasasına karşı, Ocak ayında başlayan grevler, gelinen aşamada bir sokak hareketine ve sosyal harekete dönüştü. Bu yasaya gore emeklilik yaşı, 62’den, 64’ e yükselecek. Bu yasaya karşı protestolar, Paris, Marseille, Bordeaux, Lille, Strausbourg ve ülke genelinde kitlesel katılımlarla haftalardır sürüyor. Grev ve mitinglere milyonlarca insan katılıyor.

Emeklilik yasasına karşı başlayan protestoların odağına demokrasi tartışması nasıl geldi? Bu politik çıkmaz nasıl başladı? Özellikle bu hafta demokrasi tartışmaları oldukça hararetli bir hale geldi. Ve hatta inanılmaz bir politik gerginlik altında devam ediyor. Fransa siyaseti adeta sert bir fırtınanın ortasında diyebiliriz.

Bu sürecin nasıl geliştiğini kısaca özetlemeye çalışayım. Senato, emeklilik reformunun son halini 193 kabul, 114 aleyhte oyla kabul ettikten sonra Ulusal Meclis’te, Anayasa’nın 49.3 maddesinin uygulanması gündeme geldi. Anayasa’nın, 49.3 maddesi nedir? Bu maddeye göre, Hükümet, yasayı oylama yapmadan yürürlüğe koyabilme yetkisine sahip. Demokrasi tartışmaları tam da bu noktadan patlak verdi, alevlendi. Başbakan Elisabeth Borne, Ulusal Meclis’te 49.3’ün uygulanacağını açıklayınca politik krizin ipleri gerildi. Meclis’te birçok milletvekili “La Marsaillais”i (Fransa ulusal marşı) yüksek sesle söyleyerek  protestoya başladı. Bu kararın ardından halk, Ulusal Meclis’in önünde toplandı. Ve sokakları tutuşturan bu sosyal hareket böylece başlamış oldu.

Hükümet’in 49.3 maddesini uygulama kararının ardından ise, aşırı sağcı RN (Ulusal Birlik) Grup Başkanvekili Marine Le Pen “Bu bir demokratik darbe” yorumunu yaparak meclise gensoru önergesi vereceklerini açıkladı. Bu arada bu gensoru önergesi meselesi biraz karmaşık. Şayet gensoru önergesi Meclis gündemine gelirse, hükümetin istifasına giden bir süreç dahi yaşanabilir.

Diğer yanda Fransız Komünist Partisi Genel Sekreteri Fabien Roussel’da “Bu artık sadece isçiler için değil demokrasi için de mücadale” yorumunu yaptı. Muhalefet partileri genel anlamda bu kararı “demokrasiye saldırı” olarak yorumluyor.

Demokrasi tartışmalarının ortasında bir başka tartışma ve kaygı da dile getiriliyor. Bu süreç aşırı sağın güçlenmesine yol açabilir mi? Nitekim böyle bir riskin oldugunu belirtmek lazım.

Beşinci Cumhuriyet, bir dönüm noktası mı yaşıyor? Demokrasinin tarihsel sürecinde farklı bir aşamaya geçme isteminin sancısı mı yaşanıyor? Bu soruların cevabı, Fransa’daki mücadele süreci, kendi yolunda ilerlerken belki de daha belirgin hale gelecek.

Fransa’da önümüzdeki sürecin nasıl şekilleneceğine dair net yorumlar yapmak için biraz bekleyip, gelişmeleri takip etmekte fayda var. Lakin, birkaç gündür yaşananlar gösteriyor ki, Fransa’da bile demokrasinin fay hatları kırılgan olabiliyor. Fransa demokrasisi tarihi günler yaşıyor, bu gayet açık. Bu süreci iyi gözlemleyip, sonuçlar çıkartmak gerekecek.