Atom bombasının babası Robert Oppenheimer’ın hayatı

Robert Oppenheimer, 20. yüzyılın en önemli fizikçilerinden biri olarak kabul edilir. İkinci Dünya Savaşı sırasında ilk atom bombasının geliştirilmesinde liderlik yapan Oppenheimer, hem bilimsel hem de siyasi açıdan ilginç bir hayat sürdü.

Atom bombasının geliÅŸtirilmesinde önemli bir rol oynamış ve Manhattan Projesi’nin liderlerinden biri olmuÅŸtur. Ancak, bombanın kullanımı sonrasında yaÅŸananlar ve etkileri onu derinden etkilemiÅŸtir.

Atom bombasının Japonya’nın HiroÅŸima ve Nagasaki ÅŸehirlerine karşı kullanılmasının ardından, on binlerce insanın anında ölmesi ve daha sonra ortaya çıkan uzun vadeli saÄŸlık sorunları ve çevresel etkiler, Oppenheimer gibi birçok bilim insanını ve Manhattan Projesi çalışanını derinden sarsmıştır.

Oppenheimer, bombanın savaşın sonlandırılmasına katkı saÄŸlayacağı düşüncesiyle projede yer almıştı, ancak Japonya’nın teslim olmasının ardından yaÅŸanan yıkım ve insanlık dramı karşısında piÅŸmanlık duymuÅŸtur. Bu nedenle, atom bombasının kullanımı sonrasında bilimsel toplantılarda ve konferanslarda sık sık iç hesaplaÅŸmalar yapmış ve bu konuda üzüntüsünü dile getirmiÅŸtir.

İşte, atom bombasının babası olarak anılan Robert Oppenheimer’ın hayatı:

Zengin ve eğitimli bir aileden geliyordu. Oppenheimer, 22 Nisan 1904’te New York’ta dünyaya geldi. Babası Julius, Almanya’dan göç etmiş zengin bir tekstil tüccarıydı. Annesi Ella ise sanatçı eğilimleri olan eğitimli bir kadındı. Oppenheimer, Yahudi kökenli olmasına rağmen dindar bir ailede yetişmedi. Çocukluğunda çok kitap okuyan ve diller öğrenen Oppenheimer, Harvard Üniversitesi’ne girdiğinde zaten altı dil biliyordu. Bu diller arasında Fransızca, Almanca, Latince, Yunanca, Sanskritçe ve İbranice vardı.

Fizik alanında büyük bir yetenek gösterdi. Oppenheimer, Harvard’da kimya okumaya başladı ancak daha sonra fizik alanına yönelerek 1925’te lisans derecesini aldı. Daha sonra Almanya’da Göttingen Üniversitesi’nde Max Born’un yanında doktora yaptı. Kuantum mekaniği ve atom fiziği alanındaki çalışmalarıyla dikkat çekti ve Born-Oppenheimer Yaklaşımı gibi önemli katkılarda bulundu2. Bu yaklaşım, moleküler dalga fonksiyonlarının hesaplanmasında kullanılan bir yöntemdir. Oppenheimer, doktora sonrası araştırma için diğer Avrupa üniversitelerine de gitti ve Paul Dirac, Niels Bohr ve Wolfgang Pauli gibi ünlü fizikçilerle tanıştı.

Manhattan Projesi’nin baş bilim insanı oldu. Oppenheimer, 1936’da Berkeley’de Kaliforniya Üniversitesi’nin fizik bölümüne katıldı ve teorik fizik profesörü oldu. Öğrencileriyle birlikte nötron yıldızları, kara delikler, kuantum alan teorisi ve kozmik ışınlar gibi konularda araştırmalar yaptı. 1942’de Manhattan Projesi’nde çalışmak üzere işe alındı ve 1943’te ilk nükleer silahları geliştirmekle görevlendirilen New Mexico’daki Los Alamos Laboratuvarı’nın direktörlüğüne atandı. Liderliği ve bilimsel uzmanlığı projenin başarısında etkili oldu. Proje kapsamında iki tip atom bombası tasarlandı: uranyumdan yapılan silindir şeklindeki Little Boy ve plütonyumdan yapılan küresel şeklindeki Fat Man.

Ä°lk atom bombasının patlamasından sonra piÅŸmanlık duydu. Oppenheimer, 16 Temmuz 1945’te ilk atom bombasının Trinity testinde hazır bulundu. Patlamanın ardından Bhagavad Gita’dan bir alıntı yaptığını söyledi: “Åžimdi ölüm oldum, dünyaların yıkıcısı.” AÄŸustos 1945’te bu silahlar Japonya’da HiroÅŸima ve Nagazaki’ye atıldığında ise büyük bir üzüntü yaÅŸadı. Atom bombalarının insanlık tarihindeki etkileri ve etik sorunları nedeniyle Oppenheimer, sonraki yıllarda projedeki rolüyle ilgili tartışmalara maruz kaldı. Oppenheimer, bombanın savaşın sonlandırılmasına katkı saÄŸlayacağı düşüncesiyle projede yer almıştı, ancak Japonya’nın teslim olmasının ardından yaÅŸanan yıkım ve insanlık dramı karşısında piÅŸmanlık duymuÅŸtur. Bu nedenle, atom bombasının kullanımı sonrasında bilimsel toplantılarda ve konferanslarda sık sık iç hesaplaÅŸmalar yapmış ve bu konuda üzüntüsünü dile getirmiÅŸtir.

Siyasi duruşu ve kimliği de dikkate değerdir. Oppenheimer, sosyalist ve liberallerle ilişkisi olan bir bilim insanıydı. Manhattan Projesi döneminde komünistlerle ilişkisi olduğu suçlamaları ortaya çıkmış ve Soğuk Savaş döneminde hükümetin gözünde güvenilmez olarak görülmüştü. 1954 yılında yapılan bir güvenlik soruşturmasında, Oppenheimer’in güvenilirlik derecesi düşürülmüş ve daha sonra ABD’nin nükleer programlarından dışlanmıştır. Bu karar, Oppenheimer’ın bilim camiasından dışlanmasına ve itibarının zedelenmesine neden oldu. Ancak daha sonra birçok bilim insanı ve siyasetçi Oppenheimer’ın yanında yer aldı ve ona destek verdi.

Birçok ödül ve onur aldı. Oppenheimer, hayatı boyunca birçok ödül ve onur aldı. Bunlardan bazıları şunlardır: Enrico Fermi Ödülü (1963), Franklin Madalyası (1964), Atoms for Peace Ödülü (1969) ve Amerikan Fizik Derneği Başkanlığı (1967). Ayrıca Oppenheimer’ın adına birçok kurum, bina, ödül, madalya ve asteroit isimlendirildi.

Sigara içicisiydi ve gırtlak kanserinden öldü. Oppenheimer, sigara içicisiydi ve 1965’in sonlarında gırtlak kanseri teşhisi kondu. Sonuçsuz bir ameliyattan sonra, 1966’nın sonlarında başarısız radyasyon tedavisi ve kemoterapi gördü. 15 Şubat 1967’de komaya girdi ve 18 Şubat’ta 62 yaşında Princeton’daki evinde öldü. Bir hafta sonra Princeton Üniversitesi kampüsündeki Alexander Hall’da bir anma töreni düzenlendi. Ayine, aralarında Bethe, Groves, Kennan, Lilienthal, Rabi, Smyth ve Wigner’ın da bulunduğu 600 bilimsel, siyasi ve askeri ortağı katıldı.