Ukrayna sorunu ve Türkiye

Sovyetler Birliği’nin çöküşünden (1989-1992) bu yana, ABD ve diğer Batılı NATO ülkeleri ekonomik ve siyasi nüfuz alanlarını genişletme çabası içindeler. Eski Doğu Bloku ülkelerine ve Sovyet cumhuriyetlerine yayılmada son derece iştahlılar. Ekonomik çıkarlar ve siyasi güç alanları yaratma amacı açık olan bu yayılmacı politika, her seferinde demokrasi ve insan hakları söylemiyle gündeme gelmekte. Oysa yaşanan, klasik bir emperyalist yayılmadan başkaca bir şey değil.

Batıda Rusya’nın Ukrayna’yı işgale hazırlandığı haberleri giderek daha sık ve yaygın okunmaya başlandı. Batının olası bir işgale karşı önerisi, Ukrayna’nın acilen desteklenmesi, bunun da daha çok, daha hızla silahlandırması olarak sunuluyor.

Rusya Dışişleri Bakanı ve Kremlin Ukrayna’yı işgal etme gibi bir politikaları olmadığı söylese de, Ukrayna’nın hızla silahlandırılmasının güç dengelerini barıştan yana olumlu etkileyeceği ileri sürülüyor ve/veya öyle sunulması işlerine geliyor.

Bu soğuk savaş argümanı üzerinden ABD, Kanada, İngiltere ve Türkiye gibi NATO ülkelerinin cömert silah yardımlarında bulunduğunu görüyoruz. Almanya bir adım geride dursa da pastadan payını almak için ellerini ovuşturmaktan geri durmuyor.

Henüz resmen NATO üyesi olmayan Ukrayna konusunda NATO’nun bu denli “duyarlı” olmasının küçük bir ülkenin bağımsızlığını saldırgan bir büyük ülkeye karşı korumakla ilgili olmadığı, ABD ve AB emperyalist güç birliğinin yayılmacı çabası olduğu gözden kaçmıyor. Türkiye’de bir NATO ülkesi olarak durumdan kendince yararlanmaya çalışarak, silahlı, silahsız insansız hava araçlarını satmaya çalışıyor…

Batı yayılmacı hedeflerini haklı çıkarmak ve barışçı bir çözümden uzak durmak için, Rusya’nın geçmişte Çeçenistan, Osetya, Dağıstan, Suriye ve Libya’daki savaşları, Kırım’ın ilhakı ve Rus azınlığın Ukrayna’yı bölmek için kullanılması ve son olarak Rus askeri güçlerinin Kazakistan’daki sokak hareketine kanlı müdahalesini kullanıyor.

Hiç kuşkusuz, Putin, Lenin’in “uluslar hapishanesi” olarak tanımladığı emperyalist çarlık Rusya geleneğinin bir sürdürücüsü olarak karşımıza çıkıyor. Demokrasi, insan hakları ve küçük ulusların kendi kaderini tayin etmesinden yana olduğunu söylemek mümkün değil.
Ancak adil olmak gerekirse, Vietnam’dan Afganistan, Irak, Suriye’ye kadar uzanan uzun bir listede, ABD ve NATO müttefiklerinin dünyanın dört bir köşesinde küçük ulusların ve halkların bağımsızlığının dostu olmadığı gerçeğine tanıklık ediyoruz. Dünyanın her yerinde yerel sorunları kendi emperyalist planları için araçsallaştırdığını görüyoruz.

Türkiye bir NATO ülkesi olarak tercihini kaçınılmaz olarak Batıdan yana yaptı. Bu tercih, bölgede yaşanacak gerilim ve çatışmalardan en çok etkilenecek ülkelerin başında olacağını da garanti etmek anlamına geliyor.

Hasan KAYA
Latest posts by Hasan KAYA (see all)