Üç kıtaya sürülen şair: “Bertolt Brecht”

Yazıklar olsun kurtarıcı bekleyenlere! 
Bertolt Brecht

Kurtarıcı beklemek,  geçmişten günümüze gelen bir hastalıktır. Sürü psikolojisi sendromu olsa gerek. Tarihin her döneminde büyük kitleler, acizliğin, çaresizliğin ve sığınma isteğinin yansıması psikozu sonucu bir sığınma yeri arar hale gelmiştir. Sınıfsal açıdan irdelendiği zaman yoksul ve çaresiz kitlelerin örgütlenemeyişi, kültür ve eğitimsizlik sonucu kendilerini kurtaracak bir kurtarıcı beklentisi içine girmişlerdir. Sömürülen, hor görülen kitlelerin gücü, sistemi değiştirmeye yetmediği durumlarda kurtarıcı bekler. Beklediği kurtarıcı gelmeyince de kendisini sömüren, ezen ve katleden efendisine kurtarıcı diye sığınır. Kölenin efendisinden beklentisi ne olursa olsun, kendi çabasıyla elde edemeyeceği düşüncesi bu bağlılığı güçlendirir. Bunda din kurumunun da etkisi olmuştur. Dinler, durumun vahameti ne olursa olsun, yönetenlere ve devlete bağımlılığı telkin eder. Bertolt Brecht, Hitler Faşizmi’nde kitlelerin bu caniyi nasıl bir kurtarıcı olarak gördüğünü fark etmiştir. Yani kendi katiline kitlelerin sığınma zorunluluğunu…

*

Bertolt Brecht, Faşizmin, uluslararası sermayenin en kanlı ve katliamcı rejimini gördüğü için de kapitalizmle ilgili tahlili tiyatro oyunlarına kadar taşımıştır. “Kapitalizme karşı olmadan faşizme karşı olanlar; danayı kesmeden onun etini yemek isteyen insanlara benzer. Danayı yemek isterler ama kan görmeyi sevmezler. Kasap eti tartmadan önce ellerini yıkarsa tatmin olurlar. Barbarlığı ortaya çıkaran mülk ilişkilerine karşı değillerdir, yalnızca barbarlığa karşıdırlar. Barbarlığa karşı seslerini yükseltirler, hem de bunu aynı mülkiyet ilişkilerinin yayıldığı ancak kasapların eti tartmadan önce ellerini yıkadığı ülkelerde yaparlar.” [1] Brecht, yaşamı boyunca faşizmle mücadele etmiş, sürgün hayatını yaşamış, halktan, demokrasi, barış ve kardeşlikten yana emperyalist savaşlara karşı çıkmış, şiirler, tiyatro oyanları yazmış, anti-faşist kişiliğiyle zengin bir aileden gelmesine rağmen kendisini halktan biri olarak görmüş, Hitler faşizmine karşı şiirler yazmış, tiyatro oyunlarını sergilemiş aydın bir kişidir. Sürgün hayatını yaşadığı üç kıtada da Marksist kişiliğini gerek sahnede ve gerekse yazılarında ortaya koymuştur. Bir Nazım Hikmet gibi, bir Pablo Neruda gibi, bir Vladimir Mayakovski gibi, bir Jorge Luis Borges gibi dünya edebiyatına yön veren gerçekçi-toplumcu edebiyat akımının ilk temsilcilerindendir.

Bu yazımızdı Bertolt Brechtin yaşam öyküsü, edebi kişiliği hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum.

Yaşamı

Asıl adı Eugen Berthold Friedrich Brecht olarak bilinen ünlü şair, 10 Şubat 1898 tarihinde Almanya’nın Augsburg, Bavyera’da muhafazakâr bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. “Eugen” olarak bilinen Brecht, daha sonra “Berthold” adını kullandı. İki emperyalist paylaşım savaşını yaşayan Brecht, 16 yaşında lise öğrencisiyken Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı patlak verdi. 1917’lerde Almanya’da yükselmeye başlayan milliyetçilik ve “Anavatan için ölmek onurludur” sloganının boş kafaların rağbet ettiği içi boş bir burjuva ideolojisi olduğunu belirterek savaşa karşı tavrını ortaya koymuştur. Henüz lisedeyken bu söylemleri nedeniyle okuldan atılması bile gündeme gelmişti. Münih’teki üniversitede doğa bilimi, tıp ve edebiyat okulunu okurken askere alındı ve Ausburg askeri hastanesinde sıhhiye eri olarak görev yaptı. 1919 yılında derslere girmediği gerekçesiyle kaydı silindi.

1919 yılında oğlu dünyaya geldi. Oğluna, çok sevdiği ve etkisinde kaldığı şair Frank Wedekind’in adını verdi. 1921 yılında felsefe eğitimine başladı, ancak bir yıl sonra yarıda bırakmak zorunda kaldı.

Oğlu Frank Wedekind, II Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda doğu cephesinde görev aldı. 13 Kasım 1943 tarihinde Rusya Porchow’da, ordu sinemasına yapılan bir bombardıman sonucu öldü. Brecht, 1920’de annesini kaybetti. 1924 yılında Berlin’e yerleşti. Politik düşünceleri Alman Komünist Partisi ile uzluşmadığı için üye olmadı, düşüncelerini 1926 yılından itibaren epik tiyatroda geliştirmeye çalıştı. Daha sonra müzikal drama çalışmaları ile tiyatronun gelişmesine yardımcı oldu.

Sürgün yılları

1933 yılının başlarında Adolf Hitler’in iktidara gelişi ile “Tedbir” adlı oyunu, polis tarafından yasaklandı. Oyunda görev alanlar ile oyunu sahneye koyanlar hakkında “vatana ihanet” suçlamasıyla mahkemeye verildiler. 27 Şubat 1933 tarihinde çıkarılan Reichstag yangını nedeniyle ertesi günü ailesi ve arkadaşlarıyla birlikte Berlin’den sürüldü. Bu tarihten itibaren uzun sürgün yılları başlamıştır. Brecht’in sürgün yılları, üç kıtaya yayılmış ve on beş ülkeyi aşmıştır. Çekoslovakya, Avusturya, İsviçre, Fransa, Danimarka, İsveç, Sovyetler Birliği Finlandiya ve Amerika Birleşik Devletleri, sürgün yıllarının bazı duraklarıdır. Yazar Karin Michaelis’in davetine uyarak beş yıl boyunca Danimarka Skovsbostrand’a yerleşti. Aynı yılın Mayıs’ında eserleri Naziler tarafından yakılarak 1935 yılında vatandaşlıktan ihraç edildi. 1938 yılında Paris, Prag ve Amsterdam’daki gazetelere makaleleri yayınlandı. [2] 1939 yılında Danimarka’dan ayrılarak Stockholm’de bir çiftlik evine yerleşti. 1940’ta Helsinki’ye geçti. Brecht sürgünde hükümete, devlete ve topluma açık eleştiri getirmemekle birlikte kendi inançları doğrultusunda inceden ve kimseye zarar vermeden eleştiriler getirdi.

1941 yılında ailesiyle birlikte Moskova Üzerinden Sibirya Ekspresi ile Vladivostok üzerinden Amerika’ya gitti. Senarist olarak çalışmak istediyse de isteği gerçekleşmedi. Amerika’da politika ile uğraşması imkânsız hale gelmişti. Sürgün yıllarında gerçekleştirdiği tek tiyatro gösterisini 9 Eylül 1943 tarihinde Zürih Tiyatrosu’nda “Galilei’nin Yaşamı”nı konu alan gösteriyle gerçekleştirdi. İsviçre’nin dışında hiçbir ülke Brecht’i kabul etmedi. Burada da ancak bir yıl kalabildi. Batı Almanya’ya girmesine izin verilmedi. Tiyatro oyunlarını İsviçre’de Devlet Tiyatrosu’nda sahneledi. 1947 yılında, “Amerika’ya Karşı Etkinlik Soruşturma Komisyonu” tarafından sorgulandı. Ekim 1948’de Alman Demokratik Cumhuriyeti başkenti Berlin’e geçti. Burada bulunduğu süre içinde oyunlarını sergileyebildi.

12 Ekim 1950 tarihinde Avusturya vatandaşlığına kabul edildi. Aynı yıl içinde “Alman Sanat Akademisi”ni diğer sanatçı ve aydınlarla birlikte kurdu. Burada hayranlık duyduğu yazarların oyunlarını sahneledi.  Aynı yılda Almanya Birleşik Sosyalist Partisi (SED)’in sosyalizmin inşası için görev aldı. Aynı yıllarda sanatta biçem tartışmaları hız kazandı. Ancak Brecht, teorik tartışmalara katılmadı. İzleyicilerin beklentisi olan Tiyatro ile uğraşıyordu. 7 Ekim 1951 tarihinde Demokratik Alman Cumhuriyeti birinci sınıf Devlet Ödülü’ne layık görüldü. 1953 yılında PEN Yazarlar Kulübü (Doğu-Batı) başkanı, 1954 yılında da Alman Sanat Akademisi Başkan Yardımcılığı’na seçildi. Bir yıl sonra da Savaş Alfabesi’ni yayınladı. Yaşamının son zamanlarında çok çalışıyordu. Diğer yönetmenlerin yazdığı oyunların tümünde görev alarak yardımcı olmaya çalışıyordu. Brecht, 1955 yılında Stalin Barış ödülüne layık görüldü.

1956 yılının Mayıs’ında “Galilei” oyunun provaları sırasında hastalandı. Berlin’deki Charité hastanesine yatırıldı. Dinlenmek amacıyla 1956 yaz aylarını Berlin’den 50 km. ötede bulunan göl civarında geçirdi. 12 Ağustos 1956 günü kalp krizi geçirdi. 14 Ağustos gecesi Berlin’deki evinde hayata veda etti. 17 Ağustos günü başta sevenleri olmak üzere, büyük kalabalık eşliğinde, politikacıların, sanat ve kültür camiasının katılımı ile toprağa verildi. Törende hiçbir konuşma yapılmadı. Mezarı, onur mezarlığı statüsündedir.

Sanat ve edebiyat anlayışı

Sosyalist düşünce ile devrimci mücadelenin yükseldiği 1970’lerde şiirleri okunan, kitapları aranan ve oyunları izlenen yazarların başındadır Bertolt Brecht. Eserleri uluslararası alanda saygı ile kabul görmüş ve ödüllendirilmiş bir ustadır.

İlk şiirleri 1914’te yayımlanan, okulda “enfant terrible” (dehşet çocuk) olarak tanınan, tiyatro merakına rağmen tıp ve edebiyat okuyarak yaşamını; oyun yazarı, tiyatro kuramcısı, dramaturg, yönetmen, epik tiyatronun kurucusu ve baş temsilcisi, [3] diyalektiğe dayalı uyarlanan tiyatro türünün öncüsü, şiir, hikâye, roman yazarı, estetik ve toplumcu gerçekçi sanatın önde gelen büyük değeridir Bertolt Brecht. Bilindiği gibi “Epik Tiyatro”nun diğer adıyla diyalektik tiyatronun geliştirilmesindeki amaç, insanları düşündürmek, izleyicinin aklını kullanarak bir karara varmasını, harekete geçmesini sağlamaktır. Brecht, dünyanın değişmesinden; insanların fırsat eşitliğine, düşünce özgürlüğüne sahip olduğu, adil bir düzenin kurulmasına yönelik sanatın oluşumunda öncü bir karakterdi.

Makalelerin ve edebiyata ilişkin görüşlerin tutulduğu bu notları, aynı zamanda “Edebiyat ve Sanat Yazıları”nda da görüyoruz. Sanata ve edebiyata bakışındaki netliği, daha çok yayınlanmamış olan bu notlarda mevcuttur. Genç yaşta sosyalist düşünceyle tanışan Brecht’i anti-faşist kişiliğini gerek tiyatro oyunlarında ve gerekse şiirlerinde, yazılarında tanıma olanağını buluyoruz. Gerçi bunu gizlemeyen Brecht’in anti-faşist kişiliği yaşamı boyunca sahnelerde, çalışma günlüklerinde, edebiyat alanında da hissettirmiştir. 1920’ler Marksizm’i öğrendiği yıllardır. Diyalektik düşüncenin tiyatroya uyarlamanın temelini bu yıllarda atmıştır. Tarihsel materyalizmden hareketle diyalektik tiyatroyu kuran Brecht, toplumsal ilişkileri sınıfsal perspektiften inceleyen ekonomik, politik, toplumsal ve kültürel illüzyonu tiyatrolardan kaldırmak için yıllarca çalışmıştır. Ayrıca “Çalışma Günlükleri” adı altında notlar tutmuş, sanat ve edebiyat alanındaki birikimleri bu yıllarda gelişmeye başlamıştır. Bu yıllarda devrimci, sosyalist ve komünist sanatçılar gibi Sovyetler Birliği’nden esen rüzgârın etkisiyle “sanatta büyük atılım” sonucu tanıştığı Mayakovski, Eisenstein, Lissitzky, Tretyakov, Meyerhold, Vertov ve diğer sanat ve edebiyat alanında üstatlardan etkilenmiştir. Yalnız o değil, Avrupa’da sosyalizm rüzgârının etkilediği sanat ve edebiyat alanındaki tüm yetkinler bu rüzgârdan etkilenmişlerdir. Mayakovski 1929 tarihine kadar sıklıkla Berlin’e geliyordu. Eisenstein 1930’larda, yine aynı yıllarda Meyerhold ile tanıştı. Hepsi de Brecht’in epik tiyatrosunun müdavim konukları gibiydi.

Eskiye karşı mücadele eden ve hep yeniyi bulmaya çalışan bir sanat anlayışına sahipti. Eski ile yeninin çatışmasını, proletarya ile burjuvazi arasındaki niteliksel farka benzetirdi. Burjuvazinin tüm çabalarına rağmen, Brecht sunulan imkanlarla ilgilendirmiyordu, umursamıyordu. Onu sadece proletarya ilgilendiriyordu. Çünkü yeni, yükselen sınıfın saflarında aranmalıdır. Burjuva sanat ve edebiyatı, miadını doldurmuştur. Her ne kadar kapitalist sisteme hizmet eden ve “kokuşmuş burjuva tiyatrosu” olarak adlandırdığı Max Reinhardt’ın tiyatrosunda bir süreliğine dramaturg olarak çalıştıysa da sanat ve edebiyat alanında benimsediği görüş ve düşüncesinden en küçük bir taviz vermedi. “Edebiyat ve Sanat Yazıları”nda bunu açık bir şekilde dile getirmişti. “Her halükârda burjuvazinin ‘düşünce’ tarihindeki o dev deliğin dolgusu olmadık, olmayacağız. O, hiçbir zaman doldurulamayacak da ve en azından bize düşen rolü söylemek gerekirse, bunu daha da genişletmek için çalışmaktır. Bütün o idesiz ve çaresiz avam takımı gün batmadan şunu anlayacak: Düşüncelerin yeniliğinin bir ölçütü varsa eğer, o da, köhneleşmiş burjuvazinin bunu anlayamayacağıdır.” [4] Sanat ve edebiyatta yararlılık ilkesini ön planda tutuyordu. Yararlılık vurgusu, burjuvazinin estetik anlayışına karşı bir tepki kavramıdır. Brecht’in bu anlayışı, estetiğe karşı oluşu anlamına gelmiyordu. Tam aksine, estetik her zaman yeninin ayrılmaz bir parçasıdır. Tiyatro oyunlarında Marksist estetik ilk kez Brecht zamanında uygulama alanını bulmuştu. Bununla birlikte sanatta burjuva idealist yaklaşıma karşı da mücadele etmiştir. “Sanat sanat içindir”, “sanata özgürlük” türü sloganlaştırılan burjuva sanat anlayışının karşısında durdu. Biçimliğe karşı mücadelede kendisini halktan soyutlayan, halkla kendi arasında gizli ya da açık mesafe koyan sanatçılara da karşıydı. Bu tür sanat anlayışı burjuvaziye hizmetten öteye gidemiyordu. Sanatçı, halkla bütünleşmiş, onun parçası olmuş kişi olmalıdır. Burjuvaziyi temsil eden yazarların insanlığı mı, yoksa burjuvaziyi mi temsil ettikleri konusuna da değinerek “büyük burjuva yazarları, aynı anda hem burjuva hem de insan oldukları için, yani çelişki dolu kişiler oldukları için, hem insanlığı hem de burjuvayı temsil ederler, burjuvaziyi de insanlık bütününün üyeleri olarak…” [5] demiştir.

Çaresizlik, yoksulluk ve felaket içinde kıvranan insanlık motifi, kopmuş, yabancılaşmış ve karasaban çökmüş gibi ezilen ve hor görülen kitleler üzerinedir ilk şiirleri. Bu da ilk evreye denk gelmektedir. Şiirleri içgüdüseldir. Diğer bir deyişle denetim dışı güçlerin baskısını anlatır. Brecht’in ilk evredeki dünya anlayışını kavrayabilmek için, o dönemdeki yaşam koşullarına, toplumsal, politik ve ekonomik durumuna ve dünyanın o dönemi kapsayan panoramasına bakmak gerekir. Değerli hocamız merhum Özdemir Nutku’nun 2016 tarihinde kaleme aldığı “Yazar Bertolt Brecht’in oluşumu ve anlamı” adlı makalesinde yazdığı gibi ilk evre 1870 Fransız-Prusya Savaşı’na kadar gider. Çünkü savaşlar sonucunda Almanya’nın ekonomik, toplumsal ve siyasal yapısı değişmiş, yoğun bir sanayileşme sürecine girilmiştir. Çığ gibi büyüyen proletarya kendisini hissettirmeye başlamış, köylerden kentlere baş döndürücü güçler başlamış, 14 yaşından küçük çocuklar ve kadınlar düşük ücretlerle çalıştırılmış ve sonuçta 1875 yılındaki toplumsal patlamaya neden olmuştur.

Brecht’in ikinci evresindeki edebiyat ve sanatı belli bir disiplin kavramını ön plana çıkarmıştır. Bu da 1930’lara denk gelmiştir. Bu evrede tiyatrodaki oyun karakterleri üreticiler ve emekçilerdir. Konuların ağırlığı, üretim ilişkilerinin belirlendiği dönemi kapsamaktadır. Üçüncü evrede Akıl-duygu çatışması evresidir. Bilinçaltı güdüleri ve akıl yoluyla denetleme ve sürtüşme Brecht’in esas temasıdır. Bu evre ilk evreden tamamen ayrılmıştır. Bu evrede aynı zamanda ikinci evredeki duygusallığın yanlışlığını da dile getirir ve der ki: “bu bozuk düzende duygusallık insanı genellikle yıkıma götürdüğü halde, temelde insanın iyi yanıdır, öte yanda bu bozuk düzende (burjuva-kapitalist düzen), akılcı tutum, toplum içinde insanın ayakta kalabilmesinin bir koşuludur. [6]

Brecht’in epik anlayışı, aynı zamanda nesnelliğe vurgu yapan ve öznel duyguların boşalımlara karşı da akılcılığı üstün kılan bir sanat anlayışıdır. Akıl ve duygunun çatışmasını diyalektik bir bütünlük içinde inceleyerek, olgunluk evresinde nesnelliği mutlaklaştıran epik anlayıştan diyalektik anlayış biçimine geçmiştir. Bu olgu şiirlerine de yansımıştır. Dolayısıyla sanat anlayışına göre estetiği epik değil, Marksist’tir. Lirik, epik ve onu tamamlayan dramatik alan bir bütün içinde sunulmuştur.

Yoğun geçen çalışmaların ardından geriye 60 ciltlik çalışma dosyaları, 50’nin üstünde tiyatro oyunu, 2300 şiir, 3 roman, şarkılar çok sayıda roman fragmanı, 150’den fazla nesir, çok sayıda makale, kısa hikâye ve konuşma metni, günümüze kadar yaşamaya devam etmiştir, edecektir. Aradan geçen 64 yıla rağmen, sınıf mücadelesindeki kararlı direnci, sanatsal estetiği, iradesi dışında dünya edebiyatında en çok kendisinden söz ettirmesi, bizlere gurur veriyor. Ülkemizde yetişen onun gibi edebiyat ve sanat dünyasında yetişmiş değerli ustalarımızla birlikte Brecht’i saygıyla anıyoruz.

Brecht’ten bir şiir

HALKIN EKMEĞİ

 (Çeviri: A. Kadir, Asım Bezirci)

Bilin: Halkın ekmeğidir adalet.
bakarsınız bol olur bu ekmek,
bakarsınız kıt,
bakarsınız doyum olmaz tadına,
bakarsınız berbat.
Azaldı mı ekmek,başlar açlık,
bozuldumu tadı, başlar hoşnutsuzluk boy atmaya.

Bozuk adalet yeter artık!
Acemi ellerle yuğurulan, iyi pişirilmemiş adalet yeter!
Yeter katıksız, kara kabuklu adalet!
Dura dura bayatlayan adalet yeter!

Bolsa insanın önünde ekmek, lezzetliyse,

gözler öbür yiyeceklere yumulsada olur.
Ama her şey bollaşmaz ki birdenbire…
Bilirsiniz, nasıl bolluk doğurur ekmek:
Adaletin ekmeğiyle beslene beslene.

Ekmek her gün nasıl gerekliyse nasıl,
adalet de gerekli her gün,
hem o, günde bir çok kez gerekli.

Sabahtan akşama dek, iş yerinde, eğlencede,
hele çalışırken canla başla,
kederliyken, sevinçliyken,
halkın ihtiyacı var pişkin, bol ekmeğe,
günlük, has ekmeğine adaletin.

Madem adaletin ekmeği bu kadar önemli,
onu kim pişirmeli, dostlar, söyleyin?

Öteki ekmeği kim pişiren?

Adaletin ekmeğini de
kendisi pişirmeli halkın,
gündelik ekmek gibi.

Bol, pişkin, verimli.

Eserleri  [7]

Kurgu

  • Sn Keuner Hikayeleri ( Geschichten vom Herrn Keuner)
  • Kuruşluk Roman ( Dreigroschenroman, 1934)
  • Bay Julius Caesar Business Affairs ( Geschäfte des Herrn Julius Sezar’ı Die , 1937-1939, bitirilemedi, 1957 yayınlandı)

Oyun

  • “İncil 3 sahnelik bir oyun” (Die Bibel. Drama in 3 Scenen) Yılmaz Onay tarafından Türkçeye tercüme edildi).
  • Baal Yılmaz Onay tarafından Türkçeye çevrildi.
  • Gecede Trampet Sesleri (Trommeln in der Nacht) Yılmaz Onay tarafından Türkçeye tercüme edildi.
  • Düğün. Küçük Burjuva Düğünü olarak da adlandırılır. (Die Hochzeit, auch Die Kleinbürgerhochzeit) Yılmaz Onay tarafından Türkçeye tercüme edildi.
  • Şeytan Kovma (Er treibt einen Teufel aus) Yılmaz Onay tarafından Türkçeye tercüme edildi.
  • Karanlıkta Işık (Lux in Tenebris) Yılmaz Onay tarafından Türkçeye çevrildi.
  • Dilenci veya Ölü Köpek (Der Bettler oder Der tote Hund) Yılmaz Onay tarafından Türkçeye tercüme edildi.
  • Balık Avı (Der Fischzug) Yılmaz Onay tarafından Türkçeye tercüme edildi.
  • “Ova” (Prärie) Yılmaz Onay tarafından Türkçeye tercüme edildi.
  • Kentlerin Vahşi Ormanında (Im Dickicht der Städte) Yılmaz Onay tarafından Türkçeye tercüme edildi.
  • İngiltere’li İkinci Eduard’ın Yaşamı (Leben Eduards des Zweiten von England. //Çev: Yalçın Baykul)
  • Anibal (Hannibal)
  • Adam Adamdır (Mann ist Mann) 1926 ve 1938 versiyonları Yılmaz Onay tarafından Türkçeye tercüme edildi.
  • Egoist Johann Fatzer’in Çöküşü (Untergang des Egoisten Johann Fatzer)
  • Jae Chicago Kasabı (Jae Fleischhacker in Chicago)
  • Mahagonny
  • Mahagonny Kentinin Yükselişi ve Düşüşü (Aufstieg und Fall der Stadt Mahagonny)
  • Üç Kuruşluk Opera (Die Dreigroschenoper)
  • Lindberg’in Uçuşu (Der Flug der Lindberghs – Ozeanflug)
  • Kabullenmenin Baden Öğretisi (Das Badener Lehrstück vom Einverständnis)
  • Evet diyenle Hayır diyen (Der Jasager. Der Neinsager)
  • Tedbir (Die Maßnahme)
  • Mezbahaların Kutsal Johanna’sı (Die heilige Johanna der Schlachthöfe) Yılmaz Onay tarafından Türkçeye tercüme edildi.
  • Ekmekçi Dükkanı (Der Brotladen)
  • Kural Dışı Kural (Die Ausnahme und die Regel)
  • Ana (Die Mutter)
  • Yuvarlak Kafalar Sivri Kafalar (Die Rundköpfe und die Spitzköpfe) Yılmaz Onay tarafından Türkçeye tercüme edildi.
  • Küçük Burjuvanın Yedi Ölümcül Günahı (Die sieben Todsünden der Kleinbürger) Yılmaz Onay tarafından Türkçeye tercüme edildi.
  • Jakob Gehherda’nın Gerçek Yaşamı (Das wirkliche Leben des Jakob Gehherda)
  • Horasyalılar Kuriasyalılar (Die Horatier und die Kuriatier) Yılmaz Onay tarafından Türkçeye tercüme edildi.
  • Carrar Ananın Silahları (Die Gewehre der Frau Carrar) Yılmaz Onay tarafından Türkçeye tercüme edildi.
  • Goliath
  • Reich’in Korku ve Sefaleti (Furcht und Elend des Dritten Reiches) Yılmaz Onay tarafından Türkçeye tercüme edildi.
  • Galilei’nin Yaşamı (Leben des Galilei)
  • Dansen
  • Demirler Kaç Para? (Was kostet das Eisen?)
  • Cesaret Ana ve Çocukları (Mutter Courage und ihre Kinder)
  • Lukullus’un Sorgulaması (Das Verhör des Lukullus) (Radyo skeci)
  • Sezuan’ın İyi İnsanı (Der gute Mensch von Sezuan)
  • Puntila Ağa ve Uşağı Matti (Herr Puntila und sein Knecht Matti) Yılmaz Onay tarafından Türkçeye tercüme edildi.
  • Arturo Ui’nin Önlenebilir Yükselişi (Der aufhaltsame Aufstieg des Arturo Ui)
  • Simone Machard’ın Yüzleri (Die Gesichte der Simone Machard)
  • Şvayk İkinci Dünya Savaşında (Schweyk im Zweiten Weltkrieg)
  • The Duchess of Malfi ( John Webster’dan uyarlama )
  • Kafkas Tebeşir Dairesi (Der kaukasische Kreidekreis) Yılmaz Onay tarafından Türkçeye tercüme edildi.
  • Uyarlama Sophokles – Antigone
  • Komün Günleri (Die Tage der Commune)
  • Uyarlama Jakob Michael Reinhold Lenz – Lala (Der Hofmeister)
  • Uyarlama Gerhart Hauptmann – Kunduz Kürkü ve Kızıl Horoz (Biberpelz und roter Hahn)
  • Uyarlama William Shakespeare – Coriolanus

Uyarlama Anna Seghers – Jan Darc Davası Rouen 1431 (Der Prozess der Jeanne d’Arc in Rouen 1431)

Turandot veya Aklayıcılar Kongresi (Turandot oder Der Kongreß der Weißwäscher)

Uyarlama Moliere – Don Juan

Davullar ve Trompetler (Pauken und Trompeten) (George Farquhar’dan uyarlama)

Teorik çalışmalar

  • Modern Tiyatro Epik Tiyatro(dur)i (1930)
  • Threepenny Dava ( Der Dreigroschenprozess (1931 yazıldı, 1932 yayınlandı))
  • Değişimler Kitabı (aynı zamanda fragmanı Me-Ti, 1935-1939 yazılı)
  • Sokak Sahne (; 1950 yayınlandı 1938 yazıldı)
  • Popüler ve Gerçekçi (1938 yazıldı; 1958 yayınlandı)
  • Bir Yabancılaşma Etkisi üretir Oyunculuk Yeni Bir Tekniğin Kısa Açıklama (; 1951 yayınlandı 1940 yazıldı)
  • Tiyatro için kısa Origanum (1948 yazıldı “Kleines Organon für das Tiyatrosu”; 1949 yayınlandı
  • Messingkauf Diyalog ( Diyalog aus dem Messingkauf, 1963 yayınlandı)

Şiir kitapları

Şiir Derlemeleri

  1. 1. Bert Brecht ve Arkadaşlarının İcra Edilmeye Uygun Şarkıları (Lieder zur Klampfe von Bert Brecht und seinen Freunden)
  2. 2. Kasideler (Psalmen)
  3. 3. Bertolt Brecht’in Dua Kitabı (Bertolt Brechts Hauspostille)
  4. Augsburg Soneleri (Die Augsburger Sonette)
  5. 5. Üç Kuruşluk Opera’nın Şarkıları (Die Songs der Dreigroschenoper)
  6. 6. Şehirde Oturanların Okuma Kitabından (Aus dem Lesebuch für Städtebewohner)
  7. 7. Devrim Hikâyeleri (Geschichten aus der Revolution)
  8. Soneler (Sonette)
  9. İngiliz Soneleri (Englische Sonette)
  10. Koro için Şarkı Sözleri (Lieder Gedichte Chöre)
  11. Hitler – Koro Şarkıları (Hitler-Choräle)
  12. 1 Çin Şiirleri (Chinesische Gedichte)
  13. Çalışmalar (Studien)
  14. Svendborg Şiirleri (Svendborger Gedichte)
  15. Margarete Steffin Şiirleri (Steffinsche Sammlung)
  16. Hollywood Ağıtları (Hollywoodelegien)
  17. Sürgün Şiirleri (Gedichte im Exil)
  18. Savaş Alfabesi (Kriegsfibel)
  19. Alman Taşlamaları (Deutsche Satiren)
  20. Çocuk Şarkıları/Yeni Çocuk Şarkıları (Kinderlieder/neue Kinderlieder)
  21. Buckow Ağıtları (Buckower Elegien)
  22. Bakır Alımı Oyunu Şiirleri (Gedichte aus dem Messingkauf)

[1] Bertolt Brecht, Hakikati Yazmak, Beş Zorluk, 1935

[2] https://tr.wikipedia.org/wiki/Bertolt_Brecht

[3] Brecht, 1996, S.s. 104-105 “Sanat Üzerine Yazılar”, Çev. K. Şipal,

[4] Edebiyat ve Sanat Yazıları, cilt 1, sayfa 15

[5] Yağız Yılmaz, “Ya hep beraber ya hiçbirimiz!” Bertold Brecht, (Arsız Sanat 22 Ekim 2019)

[6] Prof. Dr. Özdemir Nutku, Yazar Bertolt Brecht’in oluşumu ve anlamı (Aydınlık, 30 Kasım 2016)

[7] Bertolt Brecht – Bertolt Brecht (tr.qwe.wikipedia)

 

 

 

Mazhar ÖZSARUHAN
Latest posts by Mazhar ÖZSARUHAN (see all)