Abdülhamit monarşisi ve İslam Birliği politikası-3

Abdülhamit’in, İslam Birliği politikasından sonraki iki temel projesinden biri Hamidiye Alayları’nın kuruluşu, diğeri de Aşiret Mektebi’nin açılışıydı. Hamidiye Alayları, 1887’de IV. Ordu (askeri tabirle Rus Cephesi) Komutanlığı’na getirilen Müşir Mehmet Zeki Paşa’nın girişimleriyle Rus Kazak Teşkilatı’ndan esinlenilerek 1890’da kuruldu. Hamidiye Alayları Ermeni Sorunu’nun çözümü için reform çabalarının gündemde olduğu bir zamanda kuruldu. Abdülhamit’in İslam Birliği politikasıyla örtüşen bu girişim Ayastefanos ve Berlin Anlaşmalarıyla başlayan Ermeni Reformu sürecine de uygun düşüyordu. Osmanlı devletinde uzun yıllardan beri mecburi askerlik yapmayan Arapların ve Kürtlerin Berlin Antlaşması’ndan sonra başlayan yeni siyasal, ekonomik ve sosyal koşullarda askere alınmasına başlandı. Hamidiye Alayları’nın kuruluşu için 1891’de çıkarılan Hamidiye Alayları’yla ilgili Nizamname’de bu durum vurgulandı. 53 maddeden oluşan Nizamname’nin gerekçesinde, “Memleketin düşmana karşı savunulması işinin herkesin görevi olduğu belirtilerek o güne kadar askere gitmeyen aşiretlerden Hamidiye Alayları’nın kurulması” öngörülmüştü. (1)

Nizamnameye göre, “Alaylar 4 bölükten az, 6 bölükten fazla olyacak, her alay en az 512, an fazla 1152 kişiden” oluşacaktı. Büyük aşiretlere bir veya birden fazla alay, küçük aşiretlere ise birkaç bölük kurma hakkı verildi. Hamidiye Alayları’na katılacak erkekler yaşlarına göre üç gruba ayrıldı. Birinci grup, 17-20 arası İptidaiye (başlangıç evresi), ikinci grup 20-32 arası Nizamiye (ilk askerlik evresi), üçüncü grup 32-40 yaş arası Redif (ikinci askerlik evresi) olarak sınıflandırıldı. Aşiretlerin ileri gelenlerinden devlete sadık olanlara albay rütbesi verilecek, ancak yardımcısı mutlaka nizami subay olacaktı. Alayların elbise, hayvan ve eyer takımlarını bizzat kendileri temin edecek, tüfek, cephane ve sancaklarını devlet verecekti. Nizamname’nin 19.maddesine göre alaylar, Türkmen,  Karakalpak, Kürt ve Arap aşiretlerinden seçilecekti. Kıyafetleri ise her aşiretin kendi geleneklerine uygun tek tip elbise olacak ve her alay mensubunun fark edilmesini sağlayacak isim, numara ve sembol olacaktı. Alayların subay ve erlerine verilecek maaş ve tayin bedelleri, terfi, disiplin ve teftiş usulleri savaş ve barış durumlarına göre ayrı ayrı tespit edilmişti. (2)

1891 yılı mayıs ayında Kürt aşiret liderlerini veya onların büyük oğullarıni İstanbul’a davet eden Abdülhamit, davete katılarak İstanbul’a gelen onlarca aşiret liderini huzuruna kabul ederek onları taltif etti. Yaklaşık bir ay İstanbul’da kalan aşiret liderleri Abdülhamit’in özel konukları statüsüne göre ağırlandı. Camileri ve türbeleri ziyaret eden konuklar, Abdülhamit’in Alay kurma isteğini kabul ederek memleketlerine memnun olarak döndü. Bu dönüş onların hem kendi aşiretleri ve hem de diğer aşiretlere karşı ayrıcalıklı ve önemli güç sahibi olmalarını sağladı. Bunun üzerine çağrıya uymayarak İstanbul’a gitmeyen bazı aşiret liderleri Müşir Zeki Paşa ve Padişaha dilekçeler gönderdi. Dilekçelerinde “Devlete bağlı, sadık ve itaatkar olduklarını” açıklayarak pişmanlıklarını dile getiren bu aşiret liderleri kendilerine de alay kurma izni verilmesini istedi. (3)

Özellikle devlete bağlı, küçük, zayıf, itaatkar ve Sünni aşiretlerin tercih edildiği Hamidiye Alayları kurulurken Abdülhamit, alaylara katılan aşiret liderlerine nişan, rütbe ve para ödülü verdi. Alaylara katılanlara devlete ve şeriata sadakat yemini ettirilerek her alaya bir yüzünde Kuran’ı Kerim’den bir ayetin, diğer yüzünde padişah tuğrasının bulunduğu kırmızı atlastan sancak ile beyaz ipek kumaşa yazılmış fermanlar verildi. Alaylı aşiretlerin diğer aşiretler üzerinde kısa sürede otorite kurması ve devletle doğrudan ilişkilenilmesinin yarattığı cazibe, alay kuran aşiretlerin sayısının hızla artmasını sağladı. Başlangıçta 36 alay kurulmuştu, ancak 1895 yılına gelindiğinde bu sayı 65’e ulaştı. (4)

Hamidiye Alayları’nın ilk örgütlenmesini 1891 yılı başında Erzincan’ı kendisine merkez yaparak çalışmalarına başlayan 4.Ordu Komutanı Müşir Mehmet Zeki Paşa yaptı. Alayların kuruluşu coğrafi alanlar ve aşiretlerin yoğun olduğu bölgeler seçilerek en uygun iki bölgeden başlatıldı. Birinci bölge, Erzurum, Van, Malazgirt, Hınıs ve Varto’nun olduğu Rusya ile sınır olan yerlerdi. İkinci bölge ise Mardin, Diyarbakır ve Urfa hattının kuzey kısımlarıydı. Alayların sayıları konusunda farklı görüşler olmasına karşın, 1996’ya kadar Erzincan, Dersim, Erzurum, Diyarbakır, Van, Malazgirt, Mardin, Urfa ve daha birçok yerde çok sayıda alay kuruldu. (5)

Alaylar için 1896’da pratikte çıkan sorunları gidermek amacıyla 121 maddelik ikinci bir Nizamname çıkarıldı. Bu Nizamname’de alayların “Hamidiye Hafif Suvari Alayları” olarak anılacağı, 4 alayın bir liva (tugay) olacağı ve gerektiğinde Erkan-ı Harbiye-i Umumi kararıyla alaylardan fırka (tümen) kurulabileceği belirtildi. Yeni nizamname ile alaylara katılan aşiretlerin vergi borçları silindi ve bu aşiretlere vergi muafiyeti getirildi. Alaylara tanınan bu “muafiyet ve mükafat”la alaylara katılım daha da cazip hale getirildi. Gerçekte doğru dürüst vergi vermeyen aşiretlere tanınan bu hak, devletin fiili duruma hukuki şekil vermek ve aşiretleri devlete yakınlaştırmak anlamına geliyordu. Ayrıca bu “muafiyet ve mükafat”lar ile savaşta ölenlerin ailelerine, gazi olanların kendilerine maaş bağlanması, ölen atın yerine at veya bedel verilmesi ve diplomalı subaylara emeklilik hakkı tanınması gibi özel haklar da verildi.

Nizamname’nin 115-121.maddelerinde alay ve bölüklere kadro yetiştirilmesi için aşiret ileri gelenlerin çocuklarının askeri okullarda okutulmaları sağlandı. Aşiret liderlerinin bulundukları bölgelerde meclis azalığı yoluyla mahalli idarelerde söz sahibi olmalarına imkan tanındı. (6) Nizamname’nin 10.maddesinde bu konuyla ilgili şöyle bir madde vardı: “Her aşiretten teşkil olunan alay nisbetinde yani beher alay için bir nefer hasebile beher sene lüzumu miktar atfal intihab ve Dersaadete celbolunarak süvari mektebinde bir müdded tahsilden sonra mülazımlak rütbesi ile memleketlerine ve alaylarına iade kılınacaktır.” (7)

Hamidiye Alayları’nın kuruluşu ile Kürt aşiretler, imparatorluğun askeri gücünün ayrılmaz bir parçası haline getirildi. Devlet bir yandan ordu yoluyla aşiretleri kontrol altında tutarken bir yandan da Hamidiye Alayları yoluyla Kürt aşiretleri o sırada yükselmekte olan Ermeni ulusal demokratik mücadalesine karşı kullandı. Yolsuzluğun ve istismarın ayyuka çıktığı bu dönemde devletin nizamnamelere uygun olarak denetim yapamaması, suç işleyen alay mensuplarına ceza verilmemesi gibi uygulamalar bazı aşiretlerin kendi çıkarlarına öncelik vermelerine imkan verdi. Bu bağlamda alaylara mensup aşiretler rakip aşiretler üzerinde baskı kurarak onların mallarını yağmalamalarına ve bulundukları bölgelerde eşkıyalık yapmalarına yol açtı. Daha da önemlisi binlerce Ermeni’nin sürgün ve katliamına katılan Hamidiye Alayları, aynı zamanda Ermenilerin mülklerine el koyarak büyük servetler elde etmelerini sağladı. (8)

“Hamidiye sistemi aracılığıyla devlete tabi olan aşiret reisleri istemeye istemeye taraf olmuş değillerdi; aksine aşiret ile devlet arasında kurulan, her iki taraf içinde karlı bu ortaklıktan büyük kazançlar elde ettiler. Sonuçta alaylarla yazılan aşiretlerin çıkarları hükümetinkilerle çelişmediği gibi, bilhassa Abdülhamit rejiminin bir kesimiyle -bizzat sultan ve başta Zeki Paşa olmak üzere sultanın destekçileri arasında- sıkı bir çıkar birliği de oluştu.” (9) Hamidiye Alayları hiçbir zaman kapatılmadı ve bazı revizyonlarla günümüze kadar devam etti. İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonra “Aşiret Hafif Süvari Alayları” adını aldı. Bu alaylar, İttihat ve Terakki iktidarı döneminde Birinci Dünya Savaşı ile Ermeni kıyımında, Bağımsızlık Savaşı döneminde ise Kemalistler tarafından Yunan Savaşı’nda kullanıldı.


Dipnotlar:

1) Osman Aytar, Hamidiye Alayları’ndan Köy Koruculuğuna, s.72, Medya Güneşi Yayınları-1992

2) Age, s.73

3) Age, s.57

4) Yrd.Doç.Dr. Bekir Biçer, Sultan II.Abdülhamid’ini Kürt Politikası, Türk Tarihi Makaleleri, 2 Kasım 2017)

5) Osman Aytar, Hamidiye Alayları’ndan Köy Koruculuğuna, s.59, Medya Güneşi Yayınları-1992

6) Age, s.79-80

7) Alişan Akpınar, Osmanlı Devletinde Aşiret Mektebi, s.39, Göçebe Yayınları, İstanbul-1997)

8) Yrd.Doç.Dr. Bekir Biçer, Sultan II. Abdülhamid’in Kürt Politikası, Türk Tarihi Makaleleri, 02 Kasım 2017

9) Janet Klein, Hamidiye Alayları, İmparatorluğun Sınır Boyları ve Kürt Aşiretleri, s.121, İletişim Yayınları-2014)

Şaban İBA