İPA Başkanı Buğra Gökçe’den Cezaevinden “İçerden Dışarıya Notlar”: “195 Gün sonra İlk Kez Çimen Kokusu Aldım”

Gökçe: “Beyaz adam sadece dolar yeşilini biliyor, oysa çimen kokusunu, doğayı unutmak insanın kendini unutmasıdır”

İstanbul Planlama Ajansı (İPA) Başkanı Doç. Dr. Buğra Gökçe, tutuklu bulunduğu cezaevinden kaleme aldığı “İçerden Dışarıya Notlar” dizisinin yeni yazısında, doğaya duyduğu özlemi ve “çimen kokusu” üzerinden yaşamın anlamını anlattı. Gökçe’nin “Çimen Kokusu” başlıklı denemesi, sade bir gözlemden yola çıkarak betona, doğa tahribatına ve insanın yaşamla bağının kopuşuna uzanan derin bir düşünsel çağrı niteliğinde.

“Avluda yürürken birden orman kokusu gibi geldi burnuma”

Gökçe yazısına, cezaevinde geçirdiği bir sabah yürüyüşünü anlatarak başlıyor:
“Bir önceki gece iyi uyuyamamış olmaktan dolayı dün gece biraz fazla uyudum. Sabah spora birazcık gecikmeli çıktım. Spora çıktım derken avlumu kastediyorum. Çevresi 20 adım tel çit ve örgüyle sınırlı gökyüzü 22 metrekarelik çamaşır iplerinin iyice sarktığı geniş, avlumu!”

Yürüyüş sırasında hissettiği “garip” bir huzur duygusunun kaynağını kısa süre sonra fark ettiğini söylüyor:
“Sanki İPA’da orman içinde yürüyorum. Ya da bir park içindeymişim gibi… Sonra dikkatlice havayı içime bir daha çekince anladım ki burnuma mis gibi bir çimen kokusu geliyor. Muhtemelen hiç görmediğim cezaevi çevresinde yakında bir yerde çimenlik bir alan var. Ve muhtemelen bu sabah o çimlerde bir biçme operasyonu yapıldı.”

Bu kokunun onu bambaşka bir yere, doğaya, özgürlüğe taşıdığını belirten Gökçe, “195 gün sonra ilk kez çimen kokusu aldım. Bu ne güzel bir şey…” diyerek özlemini dile getiriyor.

“Yeşilin kıymetini bilmeye çalışırdım ama çimen kokusunun değerini bilemezmişim”

Gökçe, dışarıdayken doğanın kıymetini anlamaya çalıştığını, ancak gerçek anlamda bunu ancak özgürlüğünden mahrum kaldığında fark ettiğini söylüyor:
“Sizler muhtemelen çimlerin yanından geçerken o yeşil rengin güzelliğini kanıksamışlığınızdan olsa gerek çok da fark etmiyorsunuz. Ben dışarıdayken yeşilin kıymetini bilmeye çalışanlardan biri olsam da bu çimen kokusunun ne kadar kıymetli olduğunu asla bilemezmişim.”

Kokunun yarattığı duyguyu bir şarkı sözünden yola çıkarak anlatıyor:
“‘O çimen kokusunda seni aramak var ya’ diye menekşe ile çimeni değiştirerek en sevdiğim ‘Bu hep böyle gider mi?’yi mırıldandım. Menekşe pek kokmaz ama insanın burnuna gelen o koku, sevdiğini aramanın, bulmanın kokusudur.”

“Beyaz adam sadece dolar yeşilini biliyor”

Gökçe, yazısının sonunda doğa tahribatı, betonlaşma ve kapitalist zihniyete yönelik eleştirilerini dile getiriyor.
“Oysa ‘beyaz adam’ betonun yenebileceğini sanıyor! Zeytinlikleri dahi yapılaşmaya, madene konu ederken gösterdiği hoyratlıkla sadece ‘Dolar Yeşili’ni biliyor. Çimen kokusunu, ağaç reçinesini, zeytin küspesini, ot ferahlığını bilse de unutmuş olanlar ile çimen kokusunu avlusunda içine çekebilenler arasında bir ‘yaşamı savunmak’ kadar bir ‘yaşama sevinci’ boyunca fark var.”

Doğayı “yaşama sevinci”nin bir ölçüsü olarak tanımlayan Gökçe, özgürlükten yoksun bir mekânda bile insanın hayatı hissetme gücünün doğayla yeniden kurulabileceğini vurguluyor:
“Maydanoz görebildiğim kadar ayırt edebildiğim yeşile ne kadar hasretim…”

“Çimen Kokusu”: bir cezaevi avlusundan insanlığa hatırlatma

Buğra Gökçe’nin “Çimen Kokusu” başlıklı yazısı, kişisel bir anıdan yola çıkarak, kentleşme politikalarına, doğadan kopuşa ve yaşamın sade güzelliklerini unutmaya dair derin bir toplumsal eleştiri sunuyor.

Yalnızca bir mahpusun duyusal tanıklığı değil, aynı zamanda bir şehir plancısının, doğanın ve yaşamın insana sunduğu en basit değerleri savunma çağrısı olarak da okunuyor.


Kaynak:
Buğra Gökçe, X (Twitter) hesabı / @gokcebugra – “Çimen Kokusu” (İçerden Dışarıya Notlar)