Okan Üniversitesi Hastanesi, Organ Nakli Merkezi Başkanı Prof. Dr. Alp Gürkan, “Türkiye’de 70 bin diyaliz hastası olmasına karşın, 28 bin civarında organ bekleyen” hasta olduğunu söyledi.
Gürkan, yaptığı açıklamada, şunları kaydetti:
“Sağlık Bakanlığı verilerine göre ülkemizde 70 bin diyaliz hastası olmasına karşın, 28 bin civarında organ bekleyen var. Kalp ve karaciğer bekleyen hasta sayısı da 2500 kadardır. Özellikle böbrek nakli bekleyen hastalar için ben bu rakamın gerçekte daha fazla olduğuna inanıyorum. Böbrek nakline uygun olup da organ nakline ulaşamayan veya çıkmaz diye uğraşmak istemeyen bazı hastaların olduğunu düşünüyorum.
Batı ülkelerinin tersine, ülkemizde böbrek nakillerinin yüzde 80’i canlı vericilerden, yüzde 20’u beyin ölümü sonrası bağışlanan organlardan yapılmaktadır. 2022 yılında 3345’i (yüzde 92) canlı vericili olmak üzere 3.621 böbrek, 1.479’u (yüzde 91) canlı vericili olmak üzere 1.610 karaciğer nakli yapılmıştır. Yapılan diğer solid organ nakilleriyle bu sayı 5269’a ancak ulaşmaktadır.”
Gürkan, özellikle böbrek naklinde aile bağlarının ön plana çıktığını ifade ederek, “Halbuki beyin ölümü gelişen insanlarda, onlara çok saygılı davranmamıza, çok özenli ameliyat yapmamıza karşın bir zarar vermemiz sözkonusu değildir. Zaten toprak altında çürüyecek organları çıkartmak ve onlarla en az 5 kişiye yeniden hayat vermek canlı vericili ameliyatlardan çok daha az streslidir” dedi.
Yılda 7-8 bin kişi organ bulamadığı için ölüyor
Türkiye’de yılda 5 binin biraz üzerinde organ nakli ameliyatı yapıldığını ifade eden Gürkan, şunları kaydetti:
“Ülkemizde organ bulamadığı için her yıl 7-8 bin insanımız hayatını kaybetmektedir. Ancak, beyin ölümü sonrası bağışlanan organlarla yapılan nakillerin sayısı oldukça düşüktür. Son yıllarda bu sayıda artma olmasına karşın, hala Batı ülkelerinin çok gerisindeyiz. Organ bağışında AB ülkeleri ortalaması milyon nüfus başına 25 iken ülkemizde bu sayı Sağlık Bakanlığının son yıllarda yaptığı çabalar sonucu maalesef ancak 4.5’e yükselmiştir. Esas olarak Sağlık Bakanlığından hekimlere, medya kuruluşlarından insanımıza kadar bu rakamı yükseltmek için çaba göstermemiz gerekmektedir.”
“Doktorlar beyin ölümü tanısı koymaya korkuyor”
Sağlık Bakanlığı verilerine göre ülke genelinde 40 bin civarında yoğun bakım yatağı bulunduğunu anlatan Gürkan, şunları söyledi:
“Batı ülkeleri standartlarına göre yoğun bakım yatağı başına yılda 1 beyin ölümü bildirimi olması gerekir. Maalesef 2022 yılında ancak 1.711 beyin ölümü bildirimi olmuştur. Akla bu kadar az olmasının nedeni olarak beyin ölümü tanısı konamaması geliyor. Halkımızın ön yargılarının aksine bir hastada beyin ölümü halinin oluşabilmesi için o kişiye yoğun bakımda kötü bakılması değil, aksine onu yaşatmak amacıyla çok iyi bakılması gerekmektedir. Aksi takdirde o hastayı başka organ yetmezlikleri nedeniyle erkenden kaybetmek mümkündür. Kanımca bu olasılık çok fazla değil. Artık yoğun bakımlarımız daha donanımlı, yoğun bakım hekimlerimiz daha bilgili. Esas neden, beyin ölümü tanısı konamaması, tanı koymadaki tereddütler ve korkulardır. Özellikle ülkemizin doğu ve kırsal bölgelerinde hasta yakınlarından ürken hekimler tanı koymakta zorlanmaktadır.”
Önyargılar ve dinsel nedenler
Organ bağışı konusunda aile onayının alınmasının önemli olduğunu anlatan Gürkan, şöyle devam etti:
“Her ne kadar bu konudaki engellerin dinsel nedenler ve toplumdaki ön yargılardan kaynaklandığı söylense de esas nedenin insanların hayatta iken aile içinde bu konuların konuşulmaması ve bir kararın ifade edilmemesi olarak görüyorum. 2022 yılındaki 2 bine yaklaşan beyin ölümü bildirime karşın, ancak 289 kadar aile organ bağışına izin vermiş. Bu yüzde 17’lik bir orana karşılık gelmektedir. Batı ülkelerinde bu oran yüzde 60’lara çıkmaktadır. Organ nakli koordinatörlerinin karşılaştığı en büyük problem ölen kişinin daha hayatta iken bu konuyu düşünmemiş olması ve bu konudaki beyanını aile fertleriyle paylaşmamasıdır. Halkımıza organ bağışı ve beyin ölümü daha iyi anlatılsa halkımız bağış konusunda çok vericidir. Diyanet İşleri Başkanlığının da bu konuda olumlu birçok fetvasının olduğu düşünülürse, yapılacak şeyin bu konuyu sürekli gündemde tutmak, aile içinde konuşulmasını sağlamak olacağı şüphesizdir.”
Gürkan, konuya ilişkin medya ve eğitim faaliyetlerinin yararlı olacağını da belirtti. (Ajans Bizim)
- TBMM’de Kadına Yönelik Şiddet Önergesi Reddedildi - 21 Kasım 2024
- Putin’den Çatışma Açıklaması: Ukrayna’daki Durum Küresel Bir Nitelik Kazandı - 21 Kasım 2024
- Kapıların Ardındaki Hayat: Sibel Saçık’ın Eserine Dair - 21 Kasım 2024