Danıştay Atatürk Orman Çiftliği’ndeki Cumhurbaşkanlığı Sarayı Kaçak İlan Etti

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Atatürk Orman Çiftliği arazisi üzerine inşa edilen Cumhurbaşkanlığı Sarayı’yla (resmî adıyla “Cumhurbaşkanlığı Külliyesi”) ilgili kritik bir karara imza attı. Yüksek mahkeme, Saray’ın inşa edildiği alanın 1. derece sit statüsü taşıdığına hükmederek yapılan yapının “kaçak” olduğunu tescil etti. Karara ilişkin yapılan yorumlar ve hükümetin tepkisi ise tartışmaları alevlendirdi.

Kararın Arka Planı: Sit Alanı Üzerine Devlet Sarayı

CHP eski milletvekili Levent Gök’ün açtığı dava kapsamında Danıştay, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nun 2021 tarihli ilke kararını iptal etti. Söz konusu karar, sit alanlarında bazı “resmi kurum” yapılarına izin verilmesine olanak tanıyordu. Ancak Danıştay, bu kararın yürütmesini durdururken, Atatürk Orman Çiftliği arazisinin hukuken yapılaşmaya kapalı olduğunu ortaya koydu.

Kararı Sözcü gazetesine değerlendiren Levent Gök, “Danıştay, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın kaçak olduğunu tescil etmiştir” dedi. Gök, kurulun “kamu kurumu” ifadesini “resmi kurum”a çevirdiğini, bu değişiklikle birlikte altyapı çalışmaları bahanesiyle inşaatın meşrulaştırılmaya çalışıldığını belirtti.

İletişim Başkanlığı’ndan “Dezenformasyon” Suçlaması

Danıştay kararının basına yansımasının ardından Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na bağlı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM), haberlere ilişkin sert bir açıklama yaptı. Açıklamada, “Danıştay tarafından ‘Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin kaçak yapı olduğuna hükmedildiği’ne ilişkin haberler dezenformasyon içermektedir” denildi.

DMM açıklamasında, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin bulunduğu arazinin hâlihazırda doğal sit alanı olmadığı savunularak yapının hukuki zemine dayandığı iddia edildi. Ayrıca, 2021 tarihli iptal edilen kurul kararının Saray binasıyla doğrudan bağlantısı olmadığı öne sürüldü. Açıklamada, söz konusu haberlerin “TCK 217/A maddesi uyarınca hukuki sonuçlar doğurabileceği” belirtilerek gazetecilere dolaylı bir tehdit yöneltildi.

Ancak DMM’nin açıklamasının dayandırıldığı yasal zemin de tartışmalı. Gazeteci Alican Uludağ, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, Anayasa Mahkemesi’nin 2023 yılında İletişim Başkanlığı’na “dezenformasyonla mücadele” yetkisi veren Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi maddelerini iptal ettiğini hatırlattı. Uludağ, yeni bir yasal düzenleme yapılmadığı için İletişim Başkanlığı’nın bu alanda yetkisi olmadığını vurguladı.

İletişim Başkanlığı’nın açıklaması, basın ve ifade özgürlüğü açısından da eleştirilerin hedefi oldu. Gazetecilere yönelik dava tehdidi, kamuoyunun doğru bilgi alma hakkını sınırlama çabası olarak değerlendirildi. Hukukçular, DMM’nin yaptığı açıklamaların basına sopa göstermek anlamına geldiğini ve yasal dayanak yoksunluğu nedeniyle geçersiz olduğunu belirtiyor.

Danıştay’ın kararı, uzun süredir kamuoyunda tartışmalara neden olan Saray inşaatının hukuki statüsüne ilişkin önemli bir dönüm noktası niteliği taşıyor. Özellikle 1. derece doğal sit alanı ilan edilmiş bir bölgede yürütülen bu dev ölçekli inşa faaliyetinin “kaçak” olarak tescillenmesi, iktidarın şehircilik ve hukuk anlayışına yönelik eleştirileri daha da güçlendirmiş durumda.

Öte yandan, İletişim Başkanlığı’nın yargı kararlarını hedef alan haberleri tehdit etmesi, Türkiye’deki hukuk devleti ilkesinin ve kurumlar arası denge sisteminin giderek daha fazla zedelendiği yönündeki endişeleri artırıyor.