“Sessizlik bazen bir bombadan ağırdır;
Çünkü o sessizlikle yaşayanlar, ölümü her sabah yeniden yaşar.”
Bazen bir savaşın başlangıcı, gecenin sessizliğini yırtan bir roketle değil; yıllar önce imzalanmış bir doğalgaz anlaşmasının dipnotlarında gizlenmiş olur. İsrail’in İran’a saldırısıyla sarsılan dünya düzeni, aslında çok daha derin ve eski bir savaşın devamıdır: enerji hatları, stratejik ittifaklar, gölgede kalan emperyal mutabakatlar…
Savaş artık yalnızca tanklarla, uçaklarla yapılmaz; bir yatırım fonunun yön değiştirmesiyle, bir enerji koridorunun yeniden çizilmesiyle başlar. İran ile İsrail arasındaki gerilimde de bunu görüyoruz: Görünüşte bir misilleme olan şey, gerçekte sermaye bloklarının, enerji haritalarının ve coğrafi kaderlerin yeniden yazımıdır. Bu harita, petrol lekeleriyle değil; halkların kanıyla çizilir. Her yeni hat, bir şehrin yıkımı demektir.
Ortadoğu yalnızca tarihsel değil; geleceğe dair tüm anlatıların da düğümlendiği yerdir. Gazze, Şam, Tahran, Erbil, Beyrut… Bu isimler telaffuz edildiğinde gözümüzün önünde yeni bir paylaşım haritası belirir. Ve o haritada mazlumların kaderi, çizginin altında kalır. Her sınır çizgisi, bir halkın hayatını yaralar. Bu artık toprağın paylaşımı değil; enerji akışının ve sermaye birikiminin gölgesinde sürdürülen bir harita savaşıdır.
Gerçek şudur: Savaş artık toprakla değil; boru hatlarıyla, enerji stoklarıyla, sermaye koridorlarıyla ilgilidir. Her patlayan bomba, bir hisse senedini yükseltir. Her yıkılan bina, bir ihale defterine kâr hanesi olarak kaydedilir. Her stratejik mesaj, borsa ekranlarında kâr grafiğini beslemek üzere tasarlanır. “Barış” diyerek susturulan seslerin ardındaki niyet budur: Asıl düşman —dünya sermayesinin çizdiği ve beslediği barbarlık— görünmez kalmalıdır.
Kadınlar ve çocuklar, bu küresel oyunda en derin yaraları taşıyan sessiz tanıklardır. Yıkılmış bir okul, korkuyla süt pompalayan bir annenin sığınağı, yere düşen bir çocuğun yarım kalmış gülümseyişi… Hepsi enerjinin gölgesinde güneş yüzü görmeden yaşar. Füzelerin hedefi olan bir okul bahçesinde cansız bedenine ulaşılan bir çocuğun hikâyesi, devletlerin diplomatik maskaralıklarının ardında kaybolur. Oysa hiçbir füze bir çocuğun gülüşünü susturamaz. Çünkü onların sesi stratejik değil, vicdani bir çığlıktır.
Kadınlar, savaşın başladığı anda ilk kaybedilen değil; susturulduğunda medeniyetin de çöktüğü varlıklardır. Sığınaklarda doğan bebekler, ölümle burun buruna büyüyen küçücük bedenler… Hepsi bu savaşın anlatılmayan kahramanlarıdır. Hikâyeleri resmi anlatılarda yer almaz; çünkü acıları, sermaye için ölçülebilir değildir.
Çocuklar, çocuk olamadan büyür. Kalem yerine siren, oyun yerine mermi, düşünecek masal yerine enkaz düşer kucaklarına. Ve o enkazın içinde sessizlik hüküm sürer—hem korkunç, hem de tanıdık bir sessizlik. Oysa çocukluk, geleceğe dair bir vaattir; bir ülkenin direnç gösterebilme gücüdür. Çocukların susturulması, yalnızca şimdiyi değil, geleceği de yok etmektir.
Enerjiye dayalı kapitalist çıkarlar, halkları birbirine düşman eder. Aynı sokakta büyüyen insanlar farklı bayraklara bölünür. Sınırlar yeniden çizilir. Ama en derin sınır, hayallerin içinden geçen, sessizlik tarafından çizilmiş o görünmez çizgidir. O çizgiyi aşanlar bazen bir çocuğun kahkahası, bazen bir annenin susmayan direnci, bazen de bir sanatçının gölgesi olur.
Bu metin, Sessizlik Kitabı’na yeni bir sayfa olarak yazılmalıdır gerçek barışın, sadece silahların susması değil; kadınların konuşabilmesi, çocukların oynayabilmesi olduğunu hatırlatan bir çağrı olarak. Çünkü bir çocuğun sessizce gülümsemesi, savaşın sonu değilse bile sessizliğin kırıldığı yerdir. Ve bir annenin ağlayışından doğan ilk kelime, kapitalist stratejilerle çizilmiş sessizlik haritasını yırtabilir.
Sessizlik Kitabı tam da bunu saklar: Görünmeyeni yazıya döker, söylenmeyeni seslendirir. Çünkü gerçek barış, çizilmiş sınırların değil; sessizliğin içinden yankılanan hakikatin izini sürebilenlerin ellerindedir.
- Sessizlikte Gömülenler: Savaş, Sermaye ve Sessiz Tanıkları - 16 Haziran 2025
- Çocuğun Temsili ve Sessizlik Estetiği - 13 Haziran 2025
- Taş, Kurşun ve Hafıza: Filistin’de Bastırılan Sesler - 10 Haziran 2025