Şeytan Üçteninde Gençler

Fransa’nın Creil kentinde, 20 Mayıs günü, bir süpermarketin otoparkında 16 yaşındaki bir genç baltalı saldırı ile korkunç bir şekilde öldürüldü. Onu vahşice katledenlerde yine kendi akranı olan 16, 17 yaşındaki üç gençti. Sonrasında ise en büyüğü 19 yaşında olan bu gençler tutuklandı.

Olay üzerine birçok yorum yapıldı ve yapılmakta. Lakin ailesinin hassasiyetine saygı göstererek bu olayın ayrıntılarına girmeyeceğim.  Zaten sorun çok daha ciddi boyutlarıyla ele alınması gereken toplumsal bir sorun. 

Fransa’da, özellikle son aylarda göçmen kökenli gençler arasında, çeteleÅŸmenin sonucu gerçekleÅŸen cinayetler yaygınlaÅŸtı. Ne yazık ki, gençler arasında çeteleÅŸme ve uyuÅŸturucunun yaygınlaÅŸması, sonu ölümle biten hesaplaÅŸmalara varıyor. Fransa’nın Nogent-sur-Oise bölgesinde, bu gencin baltalı bir saldırıyla korkunç ÅŸekilde öldürülmesi artık meselenin “gençler arasında çatışma” olarak nitelendirilemeyeceÄŸinin göstergesi oldu. 

Bireysel değil toplumsal bir trajediye tanıklık ediyoruz aslında. Gerek baltalı saldırıda öldürülen bu genç, gerekse onu öldüren gençler henüz 16 yahut 17 yaşındalar. Asıl mesele burada başlıyor. Ayrıca belirtmek gerekir ki, bu sorun sadece göçmen kökenli gençler arasında değil, Fransız gençleri arasında da yaşanıyor. 

ÇeteleÅŸme – UyuÅŸturucu – Dini Tarikatlar üçgeninin ortasında kalan gençler, bir ateÅŸ çemberinin içinde buluyorlar kendilerini. Fransız basınında neredeyse her hafta benzer bir haberle karşılaÅŸmak mümkün. Elbette okullarda artan akran ÅŸiddetine de vurgu yapılıyor. Fakat, sorun akran ÅŸiddetini de aÅŸan bir boyutta.

Şimdi gelelim göçmen kökenli gençlere. Bu gençlerin büyük çoğunluğu, Fransa doğumlu. Doğdukları ülkeye entegre olan gençlerin üzerine çöken atalarının yani geçmiş kuşakların gölgesi onları kimlik arayışına sürüklüyor. Bu kimlik arayışında etnik köken, din ve mezhep sınırlarında gezinirken, bu şeytan üçgeni de onların peşinde geziyor. Göçmenlere dönük entegrasyon politikaları ya da politikasızlığı ise bu şeytan üçgeninin harekete geçmesine zemin hazırlıyor çoğu zaman. 

Aidiyet duygusu ile aidiyetsizlik duygusu arasında git- geller yaşan gençler, bu şeytan üçgeninin bileşenlerinden birinin ağına yakalanabiliyor. Üzerine ekonomik sorunlar da eklenince, kısa yoldan zengin olma hayalinin yanı sıra her şeyin para olduğu fikriyatı gelişiyor zihinlerinde. Elbette tüm bu sorunlar kapitalizmin daha da barbarlaştığı aşamadan bağımsız düşünülemez. Global dünyanın şeytan üçgeni dünyanın dört bir yanında gençleri çemberine alıyor.

Bu ağların ortasında kalan gençler adeta savunmasız bir pozisyonda. Peki, gençleri nasıl koruyacağız?

İlk başta bu sorunun bireysel bir trajedinin ötesinde toplumsal bir sorun olduğunu kavrayarak harekete geçebiliriz. 16, 17 yaşındaki bu gençlerin çeteleşme-uyuşturucu-tarikat şeytan üçgeninin çemberine girmemesi için farkındalık çalışmaları yapmak elzem. Özellikle, sosyalist partilerden, DKÖ (Demokratik Kitle Örgütleri)’ne kadar geniş bir yelpazede çalışmalar yapılabilir. Yine insan hakları üzerine çalışan kurumlarla birlikte bir hareket hattı oluşturulabilir. Bu kapsamda entegrasyon politikalarının da tartışılması, bizleri çözüm odaklı düşünmeye sevk edecektir. 

Sol’un kültürel ve sosyal alanda daha etkin olması, bu alanlarda aktivite ve etkinlikler düzenlemesi de bu şeytan üçgeninin ağlarını geriye savuracaktır. 

Çocuklarını koruyamayan bir toplum yozlaÅŸmaya mahkûmdur. İşte bu yüzden, çocuklar için, gençler için elimizi taşın altına koymak durumundayız.Â