Pestisit Tehlikesi: Sağlığımızı Tehdit Eden Kimyasal Kalıntılar

Greenpeace Türkiye’nin 2025 tarihli son raporu, sofralarımıza gelen sebze ve meyvelerin önemli bir kısmında insan sağlığına zararlı pestisit kalıntıları bulunduğunu ortaya koydu. Rapora göre, incelenen 155 örneğin yüzde 61’inde birden fazla pestisit kalıntısı tespit edilirken, ürünlerin üçte birinde mevzuat limitlerinin üzerinde ya da ruhsatsız pestisit kullanımına rastlandı. Halk sağlığı uzmanları bu durumu, toplum sağlığını tehdit eden ciddi bir halk sağlığı sorunu olarak değerlendiriyor.

Tarladan Sofraya Kimyasal Yolculuk

Tarımda zararlı organizmalarla mücadele amacıyla kullanılan pestisitler, yanlış veya kontrolsüz kullanım durumunda gıda zincirine bulaşarak ciddi sağlık sorunlarına neden olabiliyor. Halk sağlığı uzmanı Dr. Sümeyye Nur Budak, pestisitlerin özellikle çocukluk gibi kritik gelişim dönemlerinde ciddi sonuçlar doğurabileceğine dikkat çekerek, “Endokrin sistemi bozarak üreme sorunlarına ve hormonal dengesizliklere yol açabilir. Gelişimsel sinir sistemi bozuklukları, kronik solunum hastalıkları ve çeşitli kanser türlerinin artışıyla da ilişkili” ifadelerini kullandı.

Budak’a göre, özellikle bağışıklık sistemi henüz tam gelişmemiş çocuklar, yaşlılar ve hamile bireyler bu kimyasallardan çok daha fazla etkileniyor. Bu nedenle pestisit kalıntılarının sadece bireysel değil, aynı zamanda toplumsal bir tehdit olarak ele alınması gerektiğini vurguluyor.

Greenpeace Raporu: Her 3 Üründen 1’i Limit Aşımı İçeriyor

Greenpeace Türkiye’nin Nisan 2025’te yayımladığı “Pestisitler ve Çocuklar: Çoklu Kalıntı, PFAS ve Gelişimsel Toksisite” başlıklı rapor, Türkiye genelinde satılan sebze ve meyvelerde ciddi kalıntı sorunlarına işaret etti. Rapora göre:

  • Gıda örneklerinin %61’inde birden fazla pestisit kalıntısı bulundu.

  • Ürünlerin %33’ü mevzuata aykırı düzeyde kalıntı içerdi.

  • 50 örnekte ruhsatsız pestisit tespit edildi.

  • Şanlıurfa’da 2023 yılında yapılan ayrı bir araştırmada ise örneklerin %34’ü limit üstü kalıntı taşıyordu.

Bu veriler, Türkiye’de gıda güvenliği denetimlerinin yetersizliği ve pestisit kullanımında mevzuat dışına çıkılmasının yaygınlığına işaret ediyor.

Bakanlıktan Tepki: “Panik Yaratılıyor”

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı ise kamuoyuna yansıyan bulgulara tepki gösterdi. Yumaklı, “Sanki yediğimiz her gıdada çok fazla pestisit varmış, çiftçilerimizin tamamı bunu yapıyormuş gibi vatandaşımızı paniğe sevk edici konuların gündeme getirilmesini iyi niyetli görmüyoruz” dedi.

Ancak uzmanlar, bu tür açıklamaların toplum sağlığı açısından risk oluşturabileceği görüşünde. Dr. Budak, denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi ve şeffaf kamu bilgilendirmesinin zorunlu olduğunu belirtiyor.

Tüketici Ne Yapmalı?

Pestisit kalıntılarından tamamen arınmak mümkün olmasa da, bazı önlemler tüketici düzeyinde alınabilir. Dr. Budak’a göre şu yöntemler riski azaltmaya yardımcı olabilir:

  • Sebze ve meyveleri akan suyun altında en az 30 saniye boyunca yıkamak.

  • Yapraklı sebzelerde dış yaprakları ayıklamak ve iç yaprakları tek tek yıkamak.

  • Kabuklu meyvelerin kabuğunu soyarak tüketmek.

  • Tuzlu veya sirkeli suda bekletmek ve ardından durulamak.

  • Bir litre suya altı çay kaşığı karbonat katılarak hazırlanan karbonatlı suda 15 dakika bekletmek ve sonrasında bol suyla yıkamak.

Ancak Budak, hiçbir yöntemin pestisit kalıntılarını tamamen ortadan kaldırmadığını vurguluyor. Bu nedenle sadece bireysel temizlik uygulamaları değil, aynı zamanda devletin tarım ilaçları üzerindeki denetimi ve çiftçilere yönelik sürdürülebilir tarım politikalarının da büyük önem taşıdığına dikkat çekiyor.

Halk Sağlığında Sistemsel Çözüm Zorunlu

Pestisitler tarımsal üretimde verim sağlasa da, kontrolsüz kullanım ciddi halk sağlığı tehditleri doğuruyor. Greenpeace’in raporu ve uzman görüşleri, pestisitlerin sadece çiftçi ve tüketici arasındaki bir mesele değil, aynı zamanda halk sağlığı politikalarının merkezinde yer alması gereken bir konu olduğunu ortaya koyuyor.

Toplum sağlığını tehdit eden bu görünmez risk karşısında, hem bireysel bilinçlenme hem de kamusal düzenlemelerin birlikte işlemesi gerektiği açıkça görülüyor. Sağlıklı gıdaya erişimin bir lüks değil, bir hak olduğu hatırlanmalı.