“Özgürlük, insanın istediği şeyi yapabilmesi değil, istemediği şeyi yapmak zorunda olmamasıdır” demiş Jean Jacques Rousseau. Çok da doğru demiş; ancak, bunun için önce özgür düşünebilmen gerekir. Özgür düşünebilmek için ise tüm etkilerden arınmış olman…
Ailenin, arkadaşlarının, öğretmenlerinin, toplumun, kısacası başkalarının sana şırıngaladığı her türlü düşüncenin ve inancın ötesine geçip, her birini teker teker sorgulamadan özgürleşemezsin. Bunun için dünyaya, yaşadığın ülkeye, insanlara ve kendine yukarıdan bakıp genel tabloyu görmen, ardından da içine dönerek zihnini, inanç sistemini didik didik etmen ve seni kendi içinde mahkum eden sınırları aşman gerekir.
Sen;
Başkalarının düşünce ve inançlarına göre yaşıyorsan,
Onaylanma ihtiyacı hissediyorsan,
Yaşadığın koşulları evrensel bir boyutta değerlendiremiyorsan,
Zihnini geleneklerle, dogmalarla daraltıyorsan,
Bilgi ile bilmek arasındaki farkı anlayamıyorsan,
Sana verileni sorgulamadan kabul ediyorsan,
Kendini sorgulamıyorsan,
Gerektiği yerde “hayır” diyemiyorsan,
Net ve dürüst olamıyorsan,
Sınırlarını genişletemiyorsan,
Kavramların arasında sıkışıp kalıyorsan,
Değişime direniyorsan,
Alışkanlıklarından, bağımlılıklarından ve kendin zannettiğin karakterinden vazgeçemiyorsan,
Değersizlik, yetersizlik, suçluluk, güvensizlik duygularını bastırıyorsan,
Eskiyi-geçmişi bırakamıyorsan,
Korkulara, endişelere, kaygılara kapılıyorsan,
Hayal kuramıyorsan…
Özgür değilsin! Asla da olamazsın! Tam gaz yollara çıksan, dağlara tırmansan, çayırlarda koşsan, denizlere açılsan, aşramlara gitsen yine olamazsın! Çünkü bir çöplük haline gelmişsin! Çünkü sürüye dahil olmuşsun! Çünkü bir kuklaya dönüşmüşsün! Çünkü iradeni kaybetmişsin! Çünkü çürümüşsün! Çünkü yaratamıyorsun! Özgür olmadığın için yaratamıyorsun!
Resim yapmaktan, şiir yazmaktan, müzik bestelemekten, yeni bir şey keşfetmekten bahsetmiyorum, bunlar senin yeteneklerin. Tüm varlığınla yaratımın kendisi olmandan bahsediyorum, kendin olmayan her şeyden vazgeçmenden ve geriye kalanı anlamandan bahsediyorum… Bu halinle; sıradanlaşmış, alelade, klişe özgürlük tanımlarının ve icraatlerinin ötesine geçemezsin; onun adı tepki olur, asilik olur, egonu tatmin etmekten başka bir işe de yaramaz. Kelepçelerinden kurtulur, ama ellerinle ne yapacağını bilemezsin, saçmalarsın, dağılır gidersin.
Özgürlük, özünde hissettiğin sınırsızlık ve korkusuzluk duyguları içinde, hayata geçirmek istediğin bir vizyona ve hayale sahip olmaktır, seni kanatlandıran manevi bir boyuttur. Ancak o zaman zihninin kelepçelerinden kurtulursun. Zamandan ve mekandan bağımsızlaşırsın. Düşüncelerin sadece sana ait olur; değerlerini sen tanımlarsın, inançlarını kendi vicdanınla yaratırsın. Bu hal içinde tek başına olsan bile fark etmez, kendi tamlığın o denli doldurur ki içini, asla yalnızlık hissetmezsin; aksine, sahte kalabalıklar içinde olmak istemeszin.
Ve en önemlisi, istemediğin hiçbir şeyi yapmayarak kendini sevmeyi öğrenirsin… Özgürlüğün en doğru tanımı da budur belki:
Özgürlük, insanın her koşulda kendini sevmesidir.
- İnsanlık Adına Utanıyorum - 25 Temmuz 2024
- Zihinsel Obezite - 20 Haziran 2024
- “Hayatımı Yazsam Roman Olur” - 25 Mayıs 2024