Her yılbaşı öncesinde, Türkiye’de alışıldık bir tartışma başlar: Yılbaşı kutlamalarının İslami olup olmadığı. Bu tartışma, çoğunlukla yılbaşı ile Noel arasındaki farkların göz ardı edilerek, kutlamaların Hristiyan inancının bir parçasıymış gibi sunulmasıyla şekillenir. Böylece, insanların yeni bir yıla girerken duyduğu sevinç ve umut, sanki bir dini yükümlülükten kaynaklanıyormuş gibi algılatılmaya çalışılır. Bu yıl da gelenek bozulmadı; iktidara yakın çevreler ve hükümet yetkilileri, her zamanki söylemleriyle yeniden gündeme geldiler. Bu yılbaşı kutlamaları etrafında dönen tartışmalar, toplumsal yaşamın ne kadar dinamik ve bireysel tercihlere dayalı olduğunu unutarak, tek tip bir kutlama anlayışını dayatmaya yöneliyor.
T24 yazarı Mehmet Y. Yılmaz, 19 Aralık 2024 tarihli köşe yazısında yılbaşı kutlamalarına yönelik bazı dinci çevrelerin eleştirilerini ve bu eleştirilerin arkasındaki niyetleri masaya yatırdı. Yılmaz, söz konusu çevrelerin toplum üzerinde baskı kurarak kendi yaşam tarzlarını dayatma çabası içinde olduklarını ifade etti.
Yılmaz, yazısında Türkiye’deki yılbaşı kutlamalarının her yıl bazı kesimler tarafından “gayri İslami” olarak damgalandığını hatırlatarak, bunun din üzerinden toplum mühendisliği yapma çabasının bir parçası olduğunu savundu. Dinci çevrelerin yılbaşı ağacı süsleme, hediye alma, hatta televizyon programları üzerinden bir hayat tarzı tartışması başlattıklarını belirten Yılmaz, bu yaklaşımı “saçma” olarak nitelendirdi.
“Noel ile Yılbaşı Karıştırılıyor”
Yılmaz, bu eleştirilerin arkasında İslam’ı sadece kendi yorumlarıyla tanımlayan bir zihniyetin yattığını vurgulayarak, şöyle dedi:
“Din üzerinden toplumu şekillendirmeye çalışanların bu tür yasakçı tutumları, İslam dininin özünde olan barış ve hoşgörü kavramlarını yok sayıyor.”
Yazar, yılbaşı kutlamalarına dair eleştirilerde sıklıkla dile getirilen “Hristiyan kültürü” söylemini de eleştirdi. Yılmaz, Noel’in bir dini bayram, yılbaşının ise kültürel bir etkinlik olduğunu hatırlattı:
“Yılbaşı kutlaması, Noel değil. İkisini aynı şey sananlar ya cahil ya da bu durumu bilerek çarpıtıyorlar.”
“Baskıcı Bir Toplum Yaratma Çabası”
Yılmaz’a göre, yılbaşı kutlamaları üzerinden yapılan eleştiriler sadece bir sembol. Asıl hedef, Türkiye’deki farklı yaşam tarzlarına tahammülsüzlük ve tek tip bir toplum yaratma çabası. Bu bağlamda Yılmaz, bireylerin özel yaşamlarına yapılan bu müdahalelerin özgürlükleri tehdit ettiğini dile getirdi:
“Her yıl, birkaç kendini bilmez imamın vaazları, yılbaşı gecesi yapılan televizyon programlarını eleştiren köşe yazıları, hatta sokakta yılbaşı kutlayan insanlara yapılan saldırılar bir rastlantı değil.”
Mehmet Y. Yılmaz, devletin bu tür girişimlere karşı sessiz kalmasını da eleştirdi. Devletin dini kurallar temelinde bir yaşam tarzını teşvik eden söylemleri, laikliğe aykırı bir tutum olarak değerlendirildi.
“Her Şeyi Dinden Bilmek Tehlikeli Bir Yol”
Yılmaz, yazısını şu sözlerle noktaladı:
“Toplumun dini hassasiyetlerini suistimal ederek hayatı tek tipleştirmeye çalışan zihniyet, aslında İslam’ın özüne en büyük zararı veriyor. İnsanları farklılıklarıyla kabul etmek, barış içinde bir arada yaşamak yerine, din üzerinden ayrıştırıcı bir politika izlemek, sadece kutuplaşmayı artırır.”
Mehmet Y. Yılmaz’ın yazısı, yılbaşı kutlamalarının sembolik anlamını aşarak, Türkiye’deki din ve yaşam tarzı tartışmalarını bir kez daha gündeme taşıdı. Yazı, bireylerin yaşam tarzlarına müdahale edilmesinin, özgürlükler ve toplumsal barış üzerindeki etkilerine dair önemli bir uyarı niteliği taşıyor.