Kara? Muhteşem, şahane ya da efsane? Belki siz de “Cuma”nın “mübarek” hatta “nurlu” olanını sevenlerdensinizdir? Her meşrebe, her kafaya, her moda göre cumalarımız mevcuttur; Bakkalınızdan ısrarla isteyiniz.
“Kara” Cumadan “Kral” Cumaya
Kara Cuma, Şükran Günü’nün ertesi günü. Şükran Günü’ne Thanksgiving Day’e de Akdeniz’in “bağbozumu”nun Amerikalı kuzeni dense yanlış olmaz herhalde. Umum şarapların ve bağbozumlarının hamisi, banisi Dionysos affetsin, biz yine de cümlenin başına “Benzetmek gibi olmasın” ekleyelim, çünkü Thanksgiving’e falan benzemez bağbozumu, “üzümün gelin olması”dır. Tiyatro bile onun adına yapılan şenliklerde doğar. Geçtik şaraptan, eylül başında, Urla’da şehrin merkezindeki şenlik alanında, genç kızların çıplak ayaklarıyla ezdikleri üzümlerden çıkan şıralar dağıtılırdı; artık o da yok.
Mevzuyu dağıtmayayım Amerika kıtasının Thanksgiving’i de bağbozumu gibi geçmiş yılın tüm nimetlerine şükretmek için kutlanan bir bayram. Rivayet o ki, 1621’de, ABD’nin en kuzey doğusundaki bugün New England denilen yerde yaşayan kabile (Wampanoag), Amerika kıtasına ilk ayak basan İngiliz yerleşimcilerin (Pilgrims), bölge coğrafyasına henüz alışamadıklarını gözlemlemiş ve toprağı Avrupa’dan alışkın oldukları mahsullerle ekememeleri nedeniyle açlıkla mücadele ettiklerini görmüş. Kabile, yeni yerleşimcilerin durumuna acımış ve yardımseverlik ve misafirperverlikle kendi av ve mahsullerini paylaşmışlar. Göçmenlerin ve yerlilerin barışçıl bir şekilde bir araya gelmesinden ortaya çıkan bu kutlama, bugünkü Şükran Günü kutlamalarına da ilham olmuştur.
Farklı bir rivayete göre, ABD’ye gelen Hacı Ağalar (Pilgrim Fathers) Kasım 1621’de topluca avlamaya gitmişler ve bir hafta yetecek kadar hindi yakalamışlar. Bu bereketli av sonrasında 90 Kızılderili Wampanoag kabilesi üyesi Hacı Ağaların Plymouth’taki kampına gelmişler. Kızılderililerin yanlarında hediye olarak getirdikleri geyik etiyle beraber, birkaç gün süren ortak bir şölen düzenlenmiş. Kızılderililerin, ABD’li yerleşimcilerin Şükran Günü diye andıkları günü “yas günü” olarak anmaları Pilgrim’lerle Wampanoag’lar arasında o gün olan bitenin hiç de Hacı Ağaların anlattığı gibi olmadığını gösteriyor. Neyse zaten yazdıklarım sıradan internet bilgileri.
Her neyse, gel zaman git zaman Hacı Ağaların Kızılderili katliamı ve hindi avı bir şekilde Şükran Günü’ne dönüşmüş ve ABD’de kasım ayının dördüncü perşembesinde kutlanması adet olmuş. 1863’te Başkan Abraham Lincoln Şükran Günü’nün ulusal bayram olmasını önermiş ancak bu öneri 1941’de Kongre’de karara bağlanmış. Ancak insanlar Şükran Günü’nde maaile hindi yiyip eğlenen Amerikalılar ertesi gün yorgun argın işe gittikleri cumayı Kara Cuma olarak anmaya başlamışlar.
Kasım’ın dördüncü perşembesi kutlanan Şükran Günü’nün Cuma’ya bağlayan gün, artık neredeyse Noel alışverişlerinin başlangıcı olarak kabul edilmeye, bizzat Noel’in kendisi gibi dini/geleneksel özünden sıyrılıp kitle endüstrisi ile yeniden harman olmaya başlamış; ABD’den de dünyaya ve Türkiye’ye yayılmış. Anneler, Babalar günleri, Sevgililer Günü… Noel, Kara Cuma… bilumum “özel günler” kültür endüstrisinin dayattığı tüketim çılgınlığının en sevdiği enstrümanlardır. Kara Cuma’da bundan nasibini alan ve Kral Cuma’ya dönüşen günlerden sadece biri.
Türkiye’de de Ramazan ve Kurban bayramları çoktandır dini, geleneksel özünden sıyrılıp piyasaya eklenmedi mi; daha doğrusu her iki bayramın ruhundaki dini ve geleneksel “öz” piyasayı canlandırmak için yeniden kurgulanmadı mı? Hatta değil dini bayramlar, 29 Ekim, 23 Nisan ama en çok da 10 Kasım gibi “anma”larında “Atatürk (rozeti, çakmağı, kalemi, kupası…) piyasası”nı canlandıran kültür endüstrisi enstrümanları haline geldiğini sizler de fark ediyorsunuzdur.
Şükran Günü’nden Mübarek Cuma’ya
İslâmî bayram, kurum ve en önemlisi de yaşam tarzlarının hızla kapitalizme eklemlendiği bir dönemde yaşıyoruz. Kapitalizm AKP’nin “popüler”leştirdiği muhafazakâr yaşam tarzını “moda”laştırdı. İleride, İslâmcı düşüncenin kendi içindeki dönüşümünün tarihi yeniden yazıldığında “popüler”den “moda”ya geçiş bu kırılmanın mihenk taşı olarak alınsa yeridir. Kapitalizmin, Hıristiyan Şükran Günü’nden ürettiği Black Friday’i bir de Türkiye’de Müslümanlaştırıp mübarekleştirerek işlevselleştirmesi oldukça manidardır. TBWA\Istanbul Reklam Ajansı’nın Koton firması için hazırladığı “Etiketleri Çıkar” sloganlı yeni reklam filminde “Kapalıysa neden modaya açık” diyenleri eleştiriyor ya, işte tam da eski bakanın dilimize pelesenk ettiği gibi “bakın burası önemli”
Sahi “kapalı”ysa da neden kapitalizme “açık” olmasın şu “mübarek” günlerde?
Keyifli pazarlar…