Çorum Belediye İşçilerinin Uzun Yürüyüşü-1966

 

“Açlık ordusu yürüyor
yürüyor ekmeksizleri ekmeğe doyurmak için
hürriyetsizleri hürriyete doyurmak için açlık ordusu yürüyor
yürüyor ayakları kan içinde.”
Nazım Hikmet

 

Yürüyüş, insanlığın iki ayağı üstünde hareket etmeye başladığı dönemden günümüze kadar, kitlesel göçlerin, sürgünlerin, dinler tarihinin, hak arama mücadelelerinin, savaşların ve direnişlerin simgesidir. Yürüyüş (yürüme eylemi) insanın topluma kendini ifade etme biçimidir. Frederic Gros, Yürümenin Felsefesi kitabında yürüme eylemini, kendi hesabını tutma ve bir çeşit meydan okuma olarak tanımlar (Gros,2017:167). Bu meydan okuma aynı zamanda yürümenin insanlık tarihi boyunca farklı amaçlarla biçimlendiğini gösterir. “Antik dönem filozoflarının yürüyüşlerinden Hac yolculuklarına ve çeşitli sivil itaatsizlik eylemlerine kadar yürüme, temel bir form olarak karşımıza çıkar” (Gümgüm, 2020:206).

Toplumsal yaşamda ise sosyal ve politik değişim talepleri için etkin bir araç olarak kullanılan yürüyüşler, kitleselleştiğinde ortaya çıkardığı politik ve toplumsal etki ile baskılara karşı insanların özgürleştiği bir platform haline gelir (Arapoğlu, 2018:43). Bu amaçla yapılan sosyo-politik yürüyüşler hak arama mücadelelerinde önemli bir yer tutar. Bu nedenlerle yürüyüşler, sivil haklar mücadelelerinde de, işçi hakları mücadelelerinde de önemli bir eylem biçimi olmuştur.

[bs-quote quote=”Mine Dilan Kıran’ın hakemli bir dergide yayınlanan makalesini, Çalışma ve Toplum Dergisi 68. Sayısindan alınmıştır.” style=”style-8″ align=”left”][/bs-quote]

Sivil/yurttaş hakları mücadelelerinde sıkça rastladığımız kitlesel yürüyüşler (kısa günlük yürüyüşler ve çalışma kapsamının kapsamına giren uzun, genellikle şehirlerarası yapılan yürüyüşler) sivil hakların kazanımı için önemli bir eylem biçimidir. Bununla birlikte sivil hakların getirdiği kazanımlar uzun yürüyüşlerin yapılmasına etki etmiş ve emek hareketi tarihinde de iz bırakan uzun yürüyüşler gerçekleşmiştir. Emek hareketinde uzun yürüyüşler genelde sivil haklar mücadelesi ile iç içe ilerlemiştir. Örneğin İngiltere’de oy hakkı için yapılan kitlesel ve uzun yürüyüşlere işçiler ve sendikalar da katılmıştır (Güngör ve Özuğurlu, 1997:12-14). Aynı şekilde 8 saatlik işgünü mücadelesi kimi dönemlerde oy hakkı mücadelesi ile birlikte ilerlemiştir. Dünyada bir hak arama biçimi olarak yer eden yürüyüşler Türkiye’de de sivil haklar ya da çalışma hakkı mücadelesinde geçmişten günümüze çeşitli örneklerle karşımıza çıkmaktadır. Ancak çalışma kapsamında, Çorum yürüyüşüne (1966) kadar olan dönem ele alınacak, sivil haklar mücadelesinde ve emek hareketindeki uzun yürüyüşler Çorum yürüyüşünün tarihi olan 1966 yılına kadar incelenecektir. Ardından Türkiye’de gerçekleşmiş ilk uzun yürüyüş olan Çorum yürüyüşü, ayrıntıları ile ele alınacak ve dönemin emek hareketi içindeki yerinin detaylı bir resmi sunulmaya çalışılacaktır.

Sivil Haklar Mücadelesinde ve Emek Hareketinde Uzun Yürüyüşler

Uzun yürüyüşler, hak arama eylemi ve bir direnme biçimi olarak 1900’lerin başlarında ortaya çıkar ve 1960’lara gelindiğinde siyahilerin sivil haklar mücadelesinin temelini oluşturur. Tarihsel olarak da sivil haklar mücadelesi ve çalışma hakları için yapılan mücadeleler genel olarak birlikte yürütülür ve metnin devamında incelenen yürüyüşler bu kapsamda bir eylem biçimi olarak karşımıza çıkar.

1900’lerin başında ABD’de ve İngiltere’de kadınlar, oy hakkı için kitlesel yürüyüşler yaptı ve bu yürüyüşler hem kitleselliği hem de dönemin dinamiği açısında oldukça etkili oldu (Wallace,R). 1900’lerin ortalarına doğru ise Gandi’nin gerçekleştirdiği eylem, 20.yüzyılda sivil haklar mücadelesinde uzun yürüyüşlerin en önemli örneklerinden birini oluşturdu. Hindistan’da, 12 Mart 1930’da başlayan yürüyüş, 24 gün ve yaklaşık 380 km’den fazla sürer. 6 Nisan’da yürüyüş sonlandığında Gandi’nin denizden tuz elde etmesiyle, bir Hindu’nun tuz çıkaramayacağına dair Tuz Yasası’nı ihlal edildi ve bu çağrıyla binlerce köylü tuz çıkarmaya başladı. Bu eylemin ardından Gandi ve 60 bin eylemci hapse atıldı ancak yasa da işlemez hale geldi (Atıcı, 2017:318).

1934’te Mao tarafından gerçekleştirilen ve “uzun yürüyüş” olarak bilinen yürüyüş bu dönemin bir diğer önemli örneği olarak karşımıza çıkmaktadır. 1934 yılında, Mao ve beraberindeki yaklaşık 100 bin kişinin önce batıya ve ardından Çin’in kuzeyine doğru gerçekleştirdiği bu yürüyüş, 370 gün ve 12.500 km sürer (Bekcan,2017:375).

Afro-Amerikalıların[1] ABD’de verdikleri sivil haklar mücadelesi de kitlesel yürüyüşlere neden oldu. 1 Aralık 1955 tarihinde Rosa Parks’ın otobüsteki yerini beyaz bir erkeğe vermeyi reddettiği için Montgomery’nin ırk ayrımı yasalarını ihlal etmekle suçlanması ve ardından tutuklanması, ABD’de Afro-Amerikalılar için bir direniş haline geldi ve yüzlerce insanı etkiledi. Rosa Parks’ın tutuklanmasının ardından Montgomery otobüs boykotu gerçekleşti. Siyahilerin otobüsleri kullanmaması sonucu -sabahları işlerine yürüyerek bisikletlerle kimi zaman topluca taksi kullanarak gidiyorlardı- otobüs şirketleri zarar etmeye başladı ve 382 gün sonra otobüslerdeki ırkçı uygulamalar kaldırıldı. Siyahilerin sivil haklar mücadelesi sonraki yıllarda da güçlenerek devam etti (Demirci,S). Bu dönemde yapılan en etkili eylemlerden birisi ise Washington Yürüyüşü’dür. ABD’de işçi sendikaları ile siyahi hareketin birleştiği ve “İş ve Özgürlük İçin Wahsington’a Yürüyüş” sloganı ile örgütlenen yürüyüşün tarihi 28 Ağustos 1963 olarak belirlenmiş, toplanma yeri ise Washington’daki Lincoln Anıtı olmuştur (Friedman, 2010:44). 250 binden fazla kişinin katıldığı bu yürüyüş, ABD’de Afro-Amerikalılar için sivil haklar mücadelesinde ciddi bir dönüm noktası olmuştur. Martin Luther King “bir hayalim var” olarak bilinen konuşmasını bu eylemde gerçekleştirir. 1964 yılında çıkan Sivil Haklar Yasası ve sonraki yıl çıkarılan 1965 Oy Kullanma Hakkı Yasası ile AfroAmerikalıların sivil hakları eyalet düzeylerinde de yasal güvenceye kavuşur. Ancak bu yasal güvenceye kavuşmuş olan hakkı fiili olarak kullanmakta ciddi zorluklarla karşılaşmışlardır. Bu döneme ait en önemli yürüyüş 1965 yılı Şubat ayında oy kullanma hakkı için yapılan mitingde bir siyahinin polis tarafından öldürülmesi sonunda gerçekleşir. Sivil hakların korunması, uygulanması ve polis şiddetine karşı 7 Mart 1965 günü Selma’dan Montgomery’ye 600 kişiye yakın bir kitle ile yürüyüş başlar. Polisin müdahalesi, eylemcilerin Montgomery’ye ulaşmamasına yönelik olur ve eylemciler polis şiddetine maruz kalarak yaralanır. “Kanlı Pazar” olarak da adlandırılan bugün, sonraki günlerde gerçekleşecek yürüyüşlerin ilki haline gelir (Demir, 2018:110). Bu olayın ardından ikinci yürüyüş 9 Mart 1965’te yaklaşık 3.000 kişi ile aynı güzergahta başlar. Selma kentinden başlayan ikinci yürüyüşün önünün de askerler tarafından kesilmesinin ardından eylemciler Martin Luther King’in kararı ile geri dönerler. King, bu kararını “Şiddet karşıtı biri olarak insanları potansiyel olarak şiddet içeren bir duruma itemezdim” şeklinde açıklar. Oluşan kamuoyu ve birçok kişinin desteği ile büyük yürüyüşün üçüncüsü düzenlenir. 21 Mart günü başlayan üçüncü Selma- Montgomery yürüyüşü toplumun her kesiminden yaklaşık 3.000 kişi ile başlar. Yürüyüşün Selma- Montgomery arasında, 87 kilometre, 5 gün 4 gece sürmesi planlanır. 25 Mart günü, yürüyüşe katılanlar King’in önderliğinde Montgomery’ye girdiklerinde sayıları 25 binden fazla kişiye ulaşır (Friedman, 2010:60-61). Yakın tarihin en önemli sivil haklar mücadelesi olan siyahilerin Amerika’daki vatandaşlık ve oy hakkı mücadelesi, bu yürüyüşün ardından zaman içinde yapılan düzenlemelerle eyaletlere göre farklılıklar ortadan kaldırılması ise kazanıma ulaşır.

Dünyada sivil haklar mücadelesi kapsamında yaygınlık kazanan uzun yürüyüşler, emek hareketine de etki ederek, işçiler için de bir hak arama biçimi olarak kabul görse de özellikle 19. yüzyılın başlarında emek hareketi, uzun yürüyüşler yerine mitingler, şehir içi yürüyüşler ve grevlerle varlığını gösterir. 1819 yılında Manchester’da Parlamento Reformu için yapılan Manchester Yürüyüşü’ne en az 3 bin dokuma işçisi katılır (Mason, 2010: 25). 1 Mayıs 1886’da Chicago’da 8 saatlik iş günü için ilk kitlesel yürüyüş yaklaşık 340 bin işçinin katılımı ile gerçekleşir (Mason, 2010:131).

Dünyada hem sivil haklar hem de işçi hakları için önemli bir eylem biçimi haline gelen uzun, şehirlerarası ve kitlesel yürüyüşler Türkiye’de de başvurulan bir yöntemlerden birisi oldu. Türkiye’de bir hak arama biçimi olarak yapılan ilk uzun yürüyüş ise Çorum Belediyesi işçileri tarafından 1966 yılında yapıldı.