Che Si!

“Bir kez daha, kadidi çıkmış Rocinante’ımın kaburgalarının bacaklarıma dokunuÅŸunu hissediyorum. Gene kalkanımı omuzlayıp yolculuÄŸa koyuluyorum…”

Ernesto “Che” Guevara Bolivya daÄŸlarında bir CIA operasyonu ile öldürüldüğü 9 Ekim 1967’ye kadar sürecek son “yolculuÄŸu”na çıkmadan, 1965 ortalarında ailesine yazdığı veda mektubuna bu sözlerle baÅŸlamıştı.

“Che”nin kendisini Cervantes’in ünlü kahramanı Don Quixote’a benzetmesinin bir nedeni, kıta ölçeÄŸinde bir devrim tasarımına beslediÄŸi, kendisini alaya alacak ölçüdeki güveniyse, öbür neden Latin Amerika kıtasında bir devrimin imkansızlığına besledikleri güvenden ötürü, “Che”nin Latin Amerika ölçeÄŸinde bir devrim tasarımını “yeldeÄŸirmenleriyle savaÅŸ” tan farksız bulmuÅŸ olan “resmî” sosyalizme ironik bir eleÅŸtiri yöneltme isteÄŸi olmalı.

Devrim ve realpolitik

1960’ların ve 1970’lerin dünyasında “Che”yi önemli kılan bir dizi özgüllükten söz edilmezden önce, onun kendi tarihinde kimler için sahici bir önem taşımış olduÄŸunu kaydetmek gerekli olabilir. Bugün, “resmî” sosyalist ikonografide kendisine hayli cömert bir yer ayrılmış olmasına karşın, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler BirliÄŸi’nin (SSCB) Amerika BirleÅŸik Devletleri (ABD) ile “barış içinde birlikte yaÅŸama” siyasetinin, yerel partilerin de “milli burjuvazilerle barış içinde yaÅŸaması” biçiminde tercüme edildiÄŸi “detant” yıllarında “Che” ve temsil ettiÄŸi devrimci eylem çizgisi, SBKP eksenindeki Komünist Partilerince bir tür “maceracılık” olarak mahkum edilmiÅŸti.

Sovyetler BirliÄŸi Komünist Partisi’nin (SBKP) global siyasetlerine ÅŸiddetle karşı çıkan Çin Komünist Partisi (ÇKP) eksenindeki partiler de “Kültür Devrimi”nin “kitlesellik” kültü dolayısıyla, “Che”nin giriÅŸimini “bireysel terörizm “e iadei itibar kazandırmak olacağı gerekçesiyle görmezden geldiler.

Ancak bütün bu “maceracılık ve bireysel terörizm” kınamalarına raÄŸmen, Latin Amerika’nın ezilen halkları, emperyalizme karşı mücadele eden ulusal kurtuluÅŸ hareketleri, hiçbir jeostratejik hesaba aldırış etmeksizin Avrupa ve ABD’de “kurulu düzen”le çatışan 1968’in radikal öğrenci hareketleri “Che”yi öylesine tutkuyla sahiplendiler ki, realpolitik onun da komünist kahramanlar galerisine kaldırılmasını gerektirdi.

Ancak bu kez, “Che”nin “büyüklüğü”ne, “kahramanlığına yöneltilen yapay övgü seli, onda özgün olanın üzerini örter, somut bir deÄŸerlendirme yapılmasını önler oldu.

Devrimciliğin çağdaş ahlaki modeli

Ataları ABD’den gelen, Latin Amerika’nın birçok ülkesinde dolaÅŸtıktan sonra, Guatemala’da ABD iÅŸgaline karşı koyan devrimcilerin arasına karışan, Meksika’da Kübalı devrimcilere katılıp, 30 yaşında Sierra Maestra’da commandante, 32 yaşında Havana’da Ä°ktisat Bakanı olan bu Arjantinli doktor, 39 yaşında Bolivya’da bir gerilla foco’sunun lideri olarak ölürken 1960’ların dünyasında devrimci aydınların yaÅŸamayı ve ölmeyi anlamlı kılabilecek bir hayat tarzı arayışlarının en parlak modeli olabildiÄŸi için Önemliydi öncelikle.
Burada “Che”nin bir devrimin araçları ve imkanlarına iliÅŸkin özgül teorisinden çok, devrimci adanmışlığın simgesi haline gelen ölümü, kendi çağının bütün aydınlarının dikkatlerini üzerine toplayan etkendi.

Marksist fikrî mirasın ve komünist hareket geleneÄŸinin içinden yetiÅŸenler kadar, gelenek dışından gelenler için de 1917’den beri, bir bakıma devrimin yapılabilirliÄŸi artık kanıtlanmıştı; asıl önemli olanın “devrimi yapmak” kadar onu sürdürebilmek olduÄŸu düşüncesi, önceki tecrübelerden çıkarılabilecek en esaslı ders gibi görünüyordu.

GerçekleÅŸmiÅŸ bütün devrimlerin donduÄŸu, devrimci kahramanların devlet adamlarına dönüştüğü bir anda, baÅŸarılmış bir devrimden sonra devrimci kalmanın bir imkânının hâlâ varolduÄŸunu kanıtlayan canlı bir örnek olduÄŸu için de “Che”nin, statükoyu reddeden aydınların gözünde devrimciliÄŸin çaÄŸdaÅŸ bir ahlaki modeli halini aldığını söyleyebilmek mümkün.
Efsane ve gerçek

Latin Amerika’nın ezilen halklarının, “Che”nin kendisini onlara adadığı yoksul insanların, özellikle Bolivyalı işçilerin ve köylülerin, ne onun kıta ölçeÄŸindeki devrim projesine ne de Bolivya daÄŸlarında tutuÅŸturmaya çalıştığı devrim foco’sunun (ocak) stratejik anlamına iliÅŸkin bir deÄŸerlendirmeye sahip olduklarını doÄŸrulayacak hiç bir somut kanıt bulunmuyor.

Ãœstelik “Che” ile guerillero’larını askerlere ihbar edenler gerilla için üs bölgesi olarak seçilen yörenin köylüleriydi. Ama “Che”nin öldürülmesinin üzerinden bir hafta geçmeden pazar yerinde satılan fotoÄŸraflarından edinip bir “aziz” tasviriymişçesine evlerindeki haçın yanı başına iliÅŸtiren gene onlardı.

Bilinçli olanları içinse “Che”, yüzyıldır kıtada kendileri için bir kurtuluÅŸ imkanı sunabilmiÅŸ yegane mücadele biçimini yeniden harekete geçirmeyi deneyen istisnai bir örnekti.

Asya’da, Afrika’da, öteki Latin Amerika ülkelerinde ABD emperyalizmiyle ve yerli oligarÅŸilerle silahlı savaÅŸ halindeki, çoÄŸu kendisiyle kiÅŸisel olarak tanışan kurtuluÅŸ hareketlerinin önderlikleri içinse “Che”, ortak düşmana karşı savaÅŸta bir cephe daha açmak için hayatını vermiÅŸ bir yoldaÅŸtı.

Ernesto Che Guevara, Latin Amerika ölçeÄŸinde geliÅŸeceÄŸini umduÄŸu bir silahlı mücadeleyi baÅŸlatmak üzere Bolivya’da seçtiÄŸi üste CIA ve Bolivya ordusu tarafından kıstırılarak, henüz harekete geçmeden önce yaralı olarak yakalandı. Kısa bir sorgudan sonra kurÅŸuna dizilerek öldürüldü.

Resmî sosyalizmin sıkıntılı sessizliğinin eşliğinde emperyalist iletişim ve propaganda mekanizmasının, aynı yolu tutmaya özenecekler için bir ibret teşkil etmek üzere yaydığı trajik ölüm hikâyesi beklenin tam tersi bir etki uyandırdı.

Gerçek bir cinayet olan öldürülmesinin yarattığı nefret kadar, mücadelesinin haklılığına verilen onay ve ölümü karşılayışındaki maÄŸrur tavrı dolayısıyla da inanılmaz bir hızla çaÄŸdaÅŸ bir efsane halini alan “Che”nin gerçek projesi ise, bu efsanenin gölgesinde kalmış görünüyor.

“…Ä°ki, üç… Daha fazla Vietnam yaratın!

Çok bilinen bir sloganla -“Ä°ki, üç… Daha fazla Vietnam yaratın!”- dile getirilen bu projenin “stratejik hedefi”, “en saÄŸlam kalesi ABD tarafından uygulanan baskıyı silahlı mücadeleyle ortadan kaldırarak emperyalizmin topyekûn çökertilmesi”ydi. “Taktik yöntem” ise, “halkların teker teker ya da gruplar halinde tedricen kurtarılmasını saÄŸlamak,”, “düşmanı bütün ikmal üslerinden, yani kendisine bağımlı topraklardan yoksun bırakarak kendi topraklarından uzakta zorlu bir savaÅŸa sürüklemek”ti.

“Bu stratejik hedefin temel unsuru olan tüm halkın kurtuluÅŸu…Amerikamız’da bir Sosyalist Devrim’le gerçekleÅŸecek”ti. Ernesto “Che” Guevara’nın 16 Nisan 1967’de OSPAAL (Asya Afrika ve Latin Amerika Halkları Dayanışma Örgütü) yayın organı Tricontinental (Üç Kıta) dergisinde yayınlanan mesajında ana hatlarıyla bu ÅŸekilde özetlediÄŸi proje, birçok bakımdan dikkat çekicidir.

Sosyalist Devrim ve uluslararası niteliği

Birinci olarak “Che”, “kapitalizmin son aÅŸaması olan emperyalizm”in “bir dünya sistemi olduÄŸundan ötürü dünya ölçeÄŸindeki bir kapışma ile yenilmesi gerektiÄŸi” noktasından hareket etmektedir.

Böylesi bir yaklaşım, öncelikle, Che’nin bir dünya devrimi perspektifinin uluslar arası komünist hareketin gündeminden kaldırıldığı 1930’lardan beri, her yerel devrime uluslararası ölçekte bir devrimci sürecin bir parçası olarak yaklaÅŸma yolunda öne sürülmüş ilk pratik projeyi gerçekleÅŸtirmeye koyulmasını ve sosyalist devrimin uluslararası niteliÄŸi üzerine yeniden düşünülmeye baÅŸlanmasını mümkün kıldı.

Öte yandan, “Che”nin projesi, yalnızca soyut bir devrim imkanından deÄŸil, ABD saldırısı altında kalmış olan Vietnam’ın devrimci kurtuluÅŸ savaşına enternasyonalist bir katkıda bulunma zorunluluÄŸundan yola çıkan acil ve pratik bir hedefe de sahipti.

“Che”, Tricontinental’de yayınlanan mesajında, ÅŸunları yazıyordu: “Dünyanın tüm ilerici güçlerinin Vietnam’la dayanışması bugün için, Roma arenasındaki gladyatörlere tezahürat yapan pleblerin acı istihzasına benzer. Sorun baskının kurbanına baÅŸarı dilemek deÄŸil, onun kaderini paylaÅŸmak, ona zafer ya da ölüme kadar eÅŸlik etmektir…

Poster, Che Si (poster) , 1968, Fransız-Polonyalı grafikçi Roman Cieslewicz (1930–1996) renkli İpek baskı, 81.5 x 54.5 cm.

ABD emperyalizmi saldırganlıktan suçludur…ama bu aynı zamanda Vietnam’ı -elbette bir dünya savaşı tehlikesini göze alarak ama emperyalizme kendi kararını dayatarak-sosyalist dünyanın dokunulmaz bir parçası haline getirmekte tereddüt edenlerin de suçudur. Suç, bir süre önce, birbirleriyle suçlama ve iftira yarışına giren sosyalist kampın iki büyük gücünün temsilcilerinindir.”
“…Emperyalistler insanlığa savaÅŸla ÅŸantaj yaptıklarına göre, buna verilecek akıllıca karşılık, savaÅŸtan korkmak olamaz. Halkın genel taktiÄŸi, nerede meydan okuma varsa orada bütün cephelerde sürekli ve kuvvetli bir saldırı baÅŸlatmaktır.”

Kesintisiz devrim

Ä°kinci nokta, “Che”nin aÅŸamalı deÄŸil, kesintisiz bir devrim süreci öngörüyor olmasıdır. Geleneksel Komünist partilerin (KP) “demokratik” ve “antiemperyalist” ittifaklar dolayımıyla, “milli burjuvazilerin desteÄŸini alarak önce demokratik bir devrim gerçekleÅŸtirme, daha sonra sosyalizme yönelme stratejilerine karşın “Che”, Küba devriminin de verdiÄŸi dersle ulusal kurtuluÅŸtan sosyalist devrime doÄŸru kesintisiz bir devrim öngören stratejisiyle de yerleÅŸik sosyalist politika pratiklerinden ayrılan bir çizgi kurar.

Böylelikle Komintern’in herhangi bir devrimci imkan saÄŸladığı kanıtlanmış olmayan “Halk Cepheleri” politikasına karşı yeni bir alternatif sunuÅŸuyla dikkati çeker.

Devrimin öznel koşullarını devrimci mücadeleyle yaratmak

“Che”nin hattında dikkati çeken üçüncü nokta “silahlı mücadele”nin gereÄŸine yapılan ısrarlı vurgudur. Bu vurguda önemli olan yalnızca, iktidarın ele geçirilmesi bakımından burjuva devletlerinin yıkılması için baÅŸka hiçbir “makul yol”un kalmamış olması deÄŸildir. “Che” için silahlı mücadelenin gereÄŸi ÅŸurada yatar:

“Giderek, küçük silahlı çeteleri bastırmak için yeterli olan modası geçmiÅŸ silahların yerini modern silahlar ve ABD askerî yardımının yerini gerçek silahlı muharipler alır, ulusal kukla orduları gerillaların usandırıcı saldırıları altında dağılma emareleri gösteren hükümetlerin göreli istikrarı bozulmaya yüz tuttuÄŸu anda gitgide artan sayılarda düzenli birlikler yollamak zorunda kalırlar.”

Böylelikle, “doÄŸal çevresinden dışarı sürüklenmiÅŸ olan düşman” … “bozulan morali ile üst üste yenilgilere uÄŸratılarak”, zafere giden yol açılmış olur. Burada, silahlı mücadelenin asıl amacı, yerel iktidarı fethetmekle yetinmek deÄŸil ABD’yi gerillalarla savaÅŸa zorlamak ve “yeril iÅŸbirlikçileri”nin gerisinde duran emperyalizmi çökertmek ve böylece tüm halklar için bir kurtuluÅŸ yolu açmaktır.

“Che”nin baÅŸlattığı mücadele yalnızca kendi özgül görüşlerinin ürünü olarak kalmış da deÄŸildi. SBKP ve ÇKP’nin birbirleriyle ve global stratejik denge hesapları içinde ABD emperyalizmi ile kurdukları karmaşık iliÅŸkiler Küba Devriminin önderlerinin devrimi Latin Amerika ülkelerinde yalnızca kendilerinin yayabilecekleri inancını pekiÅŸtirerek OLAS ve OSPAAAL örgütleri aracılığıyla gerilla hareketlerine uluslararası destek saÄŸlamanın önderliÄŸini de üstlenmelerine yol açmıştı. Bu örgütlerde toplanan silahlı devrimci hareketler “Che”nin genel planı çerçevesinde bir genel koordinasyon içine sokulmaya çalışılmışlardı.

Yenilgi…

“Che”nin Latin Amerika ülkelerinin kayda deÄŸer bir homojen yapıya sahip oldukları, aynı dili konuÅŸtukları ve “hemen hemen kıtadaki bütün ülkelerin bu tür bir mücadele için olgunlaÅŸmış oldukları” belirlemesine dayanan bu kıta ölçeÄŸindeki devrim projesi, devrimin öznel koÅŸullarının bizzat devrimci mücadelenin kendisi tarafından yaratılacağı anlayışıyla pekiÅŸtirilmiÅŸti. Ancak bu süreç umulduÄŸu gibi sonuçlanmadı, önce “Che” yenilgiye uÄŸratıldı, ardından birer birer öteki hareketler yenildiler ve Küba ile SSCB arasındaki iliÅŸkilerin 1973’de normalleÅŸmeye baÅŸlamasının ardından bu proje pratik bir faaliyet olarak gündemden kaldırıldı.

“Che”nin kıta ölçeÄŸindeki devrim projesi hiçbir pratik tarihsel baÅŸarı kazanmış olmamasına karşın bugün hâlâ önemli. Çünkü 1968’de Komünistin aynı zamanda devrimci de olabileceÄŸinin, yerel kurtuluÅŸ için dövüşmenin enternasyonalist de olmayı kaçınılmaz kıldığının, dünya devrimi için kendi devrimini feda edebilmenin aslolduÄŸunun, yani devrimci enternasyonalizmin, yegane pratik deneyimi onun projesinden çıktı.

Manevi zafer

“Che”nin stratejisinin pratik imkanları hakkında pek çok spekülasyon yapılabilir ve bunların çoÄŸu da mantıksal olarak doÄŸru olabilir. Dünya ölçeÄŸindeki büyük güç analizleri, her bir ülkede yalnızca sınırlı bir reform imkanına iÅŸaret ettiÄŸi halde, silahlı mücadeleye giriÅŸmenin taktik yanlışlıkları üzerine ciltlerle belge sıralanabilir. Ancak bunların hiçbiri, niçin 1968’de bir devrimin hâlâ mümkün olduÄŸuna inanan milyonlarca insanın “Che Si!” diyerek bu “yanlış”a onay vermiÅŸ olduklarını açıklamaya yetmez.

Dünyayı deÄŸiÅŸtirmede bireysel insan iradesinin olanaklarının sınırlarına olduÄŸu kadar, bunun içerdiÄŸi potansiyellerin çokluÄŸu ve sınır tanımazlığına da iÅŸaret ederek, “nesnel” denilen toplumsal süreçlerin “bireysel öznellikler”in organik bir toplamı olduÄŸunu bir kere daha düşünmemize ve bir devrimi istemenin onu baÅŸarmaya yetmediÄŸini, ama ancak bir devrimi hakikaten istemenin ve onun için bu dünyadaki bütün çıkarlardan vazgeçebilmenin onun yegane öznel imkanı olabileceÄŸini somut olarak kavramamıza hizmet ettiÄŸi için, “Che”nin ölümü, “emperyalizmi topyekün çökertme” stratejisinde kazandığı en büyük zafer oldu. Ä°nsanları mantıksal bir “yanlış”a tarihsel bir onay vermeye yönelten, bu zaferi kutlama arzusundan baÅŸka ne olabilir? (EK/BA)


* ErtuÄŸrul Kürkçü’nün yazısı Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi’nde 1988’de yayımlandı.