Cepheleşme siyaseti

Egemen siyasetin unsurlarından biri, demokratik muhalefete karşı tahammülsüzlüğün had safhada olmasıdır. İktidarların tekçi ve baskıcı yönetim tarzından kaynaklanan siyaset üslubunda nezakete, hoşgörüye ve tevazuya yer yok. Tahakküme muhalefet edenler, “bölücülük, vatana ihanet, mürtecilik, ayrımcılık, rejimi yıkma veya tehdit oluşturma” gibi son derece ağır ve haksız suçlamalara maruz kalmaktadır. Muhalefeti yıldırma ve korkutma siyaseti, hem parlamentoda hem de parlamento dışındaki toplumsal muhalefet güçlerine karşı ağır baskı biçimleriyle devam etmektedir.

İkinci unsur, çok partili sisteme geçişle birlikte siyasal ve toplumsal arenada gelişen cepheleşme siyasetidir. “Güçlü devletgüçlü iktidar” geleneğinin egemen olması, paralel bir muhalefetin gelişmesini engellemiştir. Toplumun aydınlanmasına ve siyasetin toplumsallaşmasına yönelik siyasi ve felsefi düşünce üretiminden çok, kişisel çıkarlara dayalı çekişmelerin her şeyi belirlediği siyasal kültür, “biz” ve “ötekiler” şeklinde ikili bir muhalefet algısına dönüşmüştür.

Çok partili sisteme geçişle başlayan siyasal ve toplumsal süreçte cepheleşme siyasetinin üç önemli dönemi olmuştur. Birincisi, 1950-1960 yılları arasında Demokrat Parti (DP) ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) arasındaki cepheleşmedir. İkincisi 1975-1980 dönemindeki Milliyetçi Cephe hükümetleridir. Üçüncüsü, 24 Haziran 2018’de şekillenen ve aynı zamanda rejim değişikliğinin ifadesi olan Cumhur ve Millet ittifakları dönemidir.

Bugüne benzerlikleri bakımından cepheleşme siyasetinin birinci dönemini kısaca irdelemek istiyorum. DP iktidarının üçüncü döneminde ana muhalefet partisi olan CHP ile iktidar partisi arasında gelişen cepheleşme siyaseti, 1957 genel seçimlerinden sonraki süreçte başladı. Bu seçimde DP, yüzde 47 (1954 seçiminde yüzde 55), CHP, yüzde 41 (1954 seçiminde yüzde 39), Cumhuriyetçi Millet Partisi (CMP), yüzde 7, Hürriyet Partisi’nin (HP) yüzde 4 oy alması, DP iktidarının gücünü iyice zayıflattı. Bu sonuçlara göre DP tek başına iktidar olmaya devam etse de muhalefetin toplam oyu iktidarın oylarını geçtiği için yaşanan oy kaybı, DP yönetimini bir sonraki seçimin kazanılamayacağı yönünde endişelendirdi. Nitekim Menderes durumu şöyle özetlemişti: “1950’de kazandık, 1954’te kazandık, 1957’de yaralandık, kazandık”.
Seçim öncesinde muhalefet partilerinin seçim ittifakı oluşturma çabaları, iktidarın seçim yasasında yaptığı yeni düzenleme ile engellenmişti. Muhalefet partileri seçime tek tek girmek zorunda kaldılarsa da, 1954 seçimlerine göre oylarını artırmıştı. Partilerin moralini yükselten bu nispi seçim başarısı muhalefetin toparlanmasını sağladı. Seçimden bir yıl sonra 1958 Ekim’inde Türkiye Köylü Partisi ile Cumhuriyetçi Millet Partisi birleşerek Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP) adını aldı. Hürriyet Partisi de kendisini feshederek CHP’ye katıldı.

Başbakan Menderes, muhalefetin Güç Birliği girişimine devam etmesini, DP’ye karşı “Haçlı İttifakı” olarak nitelendirdi. CHP’nin 14. Kurultay’ında kabul edilen ve iktidar hedefini ortaya koyan “İlk Hedefler Beyannamesi”nin ardından atağa geçen DP yönetimi, Vatan Cephesi Ocakları’nı kurdu. Ülke genelinde hızla örgütlenen ve parti dışında ayrı binaları ve tabelaları olan Vatan Cephesi Ocakları’nın her biri iktidarın temsilcilik büroları gibi çalışıyordu. Ayrıca DP il ve ilçe örgütlerinin desteğiyle birçok yerde iktidar lehine haberler yapan Vatan Cephesi adında gazeteler de yayınlanıyordu.

Vatan Cephesi Ocakları’na katılanların listesinin her gün düzenli olarak devlet radyosundan açıklanması, toplumsal kutuplaşmayı arttıran etkenlerden biriydi. Radyonun haber saatlerinde okunan isim listeleri muhalefet partili kitlelerde tedirginliğe ve tepkiye yol açtı. Çıkarılan bir yasa ile iktisadi devlet teşekküllerinde çalışanların da Vatan Cephesi’ne katılabilmeleri sağlanmıştı. Yaklaşık bir yıl içinde Ocaklara ve dolayısıyla DP’ye 1 milyona yakın insan katıldı. Amaç iktidara halkın desteğini artırmaktı. Kutuplaşma giderek halk kitlelerine yansıdı. Bazı kasaba ve köylerde DP ve CHP’lilerin kahveleri ve hatta camileri ayrıldı.

Bütün bu gelişmeler siyasal gerginliğin dozunu artırmaya başladı ve kısa zamanda oluşan muhalefet-iktidar kutuplaşması Türkiye’yi bir kaosa sürükledi.

Şaban İBA