Zübükler Her Yerdedir

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın muhalefeti kast ederek, “Milletimizin zübük siyasetçilere itibar etmeyeceğini biliyorum!” demesi üzerine; Özgür Özel’den de kendisine, “Bir ayna yollayın, ona baksın; zübüğü orada görür!” yanıtı gelince, yurdum insanı “zübük” sözcüğünün ne demek olduğunu anlamak için TDK sözlüğüne koştu.

Oysaki yeni neslin hiç bilmediği, eski kuşağın da Aziz Nesin’in aynı adlı romanından aşina olduğu zübük sözcüğü, sözlüklerde yer almamaktadır.

Zira Wikipedia’ya göre, “Bu sözcüğü Aziz Nesin ya halk dilinde kullanılırken işitmiş ya da kendisi uydurmuştur.” Yine Wikipedia’ya göre anlamı da “kendi çıkarları için her yolu mubah sayan, sözünde durmayan, üçkâğıtçı, egoist, düzenbaz, ahlâksız, klleş, namussuz, palavracı, dönek kişi” demektir…

Nitekim Aziz Nesin, 1961 yılında yayımlanan Zübük isimli romanında, “Türkiye’nin doğusunda bir ilçede çevresinin saflığından yararlanarak önce belediye başkanlığına, ardından milletvekilliğine yükselen açıkgöz Zübükzade İbrahim Bey’in yaşadıklarını anlatır.”

Romanın, başrolünde Kemal Sunal’ın oynadığı aynı isimli bir filmi de çekilmiştir; lâkin 2006 yılında filmin bütün haklarını satın alan Kanal 7, Sunal’ın döndüre döndüre yayınlanan diğer bütün filmlerinin aksine o filmin hiçbir kanalda yayınlanmasına izin vermemektedir. Nedenini anlamak için dahi olmaya gerek yok sanırsam ki…

İki zıt siyasetçinin zübük atışması, şahsen, “al birini vur ötekine” diyerek gülümsememe yol açtı benim…

Hasan Kaya da şöyle demiş, “Zübük, çevresindekilerin ne düşündüğünü umursamayan, kendine özgü bir karakterdir. Hedefine ulaşmak için herkesi feda edebilir. Bazen ipin ucunu kaçırıp, sabah aynada gördüğünü, öğleden sonra meydanda yerden yere vurur…”

Kendisinin, özellikle son cümlesine bayıldığım sözlerine ben de şunu eklemek istiyorum: Bazen de akşam kıskandığı kişinin niteliklerini ve meziyetlerini, sabah aynada gördüğü zübüğe yapıştırdığı methiyeler uydurur.

Örneğin biri çıkar, kuyruğu kıstırıp kaçtığı Avrupa ülkesinin güvenli sularında ödlekçe saklandığı yerden sergilediği ucuz kahramanlıkları, “tşşklı olmak” diye yutturarak Aziz Nesin’in kemiklerini sızlatır. Üstelik de bu soytarılığı, terk ettiği ülkesindeki asıl tşşaklıların sergilediği cesaretli duruşları, kendi leş varlığına mal ederek yapar.

Diğerleri bu ve benzeri zübüklerin hakikat tecavüzcülükleriyle algı çarpılmaları ve değer yitimleri yaşayıp, giderek onlara dönüşür.

Yani ki bizim sadece siyasilerimizin değil, insanlarımızın da çoğu zübüktür.

Nitekim, Nesin’in romanında şöyle bir paragraf vardır: “Şimdi çok iyi anladım ki zübük bir tane değil; biz hepimiz birer zübüğüz. Bizim hepimizin içinde zübüklük olmasa, bizler de birer zübük olmasak, aramızdan böyle zübükler büyüyemezdi. Hepimizde birer parça olan zübüklük birleşip, işte başımıza böyle zübükler çıkarıyor.”

Yani ki zübükler gökten zembille inmez a dostlar! Onları biz yaratırız!

Onlar, toplum denilen bataklığın, her türlü mikrobun üremesini sağlayan vıcık vıcık ortamında vücut bulurlar.

Zübük denilen şarlatan, bataklığın kendisini var etmeye elverişli her iğrençliğini dahiyane bir şekilde sezebilmek ve onları her türlü aşağılık amacına alet edebilmek gibi müthiş bir şeytanî yeteneğe sahiptir.

Bataklıkta yaşayan zaaflı organizmaları, kendisininkine benzeyen kokularından keşfeder ve her birinin karşısında ayrı ayrı o zaafın şeklini alarak, onları her türlü kirli ikballeri ve maddî manevî çıkarları için kullanır.

Müthiş başarılı bir şekilde rol kesebilmesini sağlayan sahtekârlık yeteneğiyle ve köylü kurnazlığıyla cahil kitleleri çok iyi niyetli, bilgili, değerli, meziyetli, nitelikli, maharetli, cesur, kahraman vs bir insan olduğuna inandırmayı başarsa bile aslında tek derdi, kendi kişisel hırsları ve çıkarlarıdır.

Nasıl ki bir serî katil için ilk cinayetinden sonrası sıradanlaşıyorsa, zübük için de bütün sinsi kötülükleri ve sahtekârlıkları zamanla normalleşir; vicdan, adalet, merhamet, utanma gibi insanî duyguları hızla körelir ve yok olur. Hatta çoğunda hiç bulunmaz.

Kendisine ait bütün negatif sıfatları başkalarına yapıştırarak ve başkalarındaki bütün değerleri kendine yansıtarak elde ettiği kirli zaferleri zamanla başını öyle döndürür ki giderek, söylediği yalanlara kendi de inanmaya; kendini hakikaten de üstün bir varlık sanmaya başlar.

Onlar her yerdedir!

Başımızda!.. Karşımızda!.. Yanımızda!.. Koynumuzda!..

Zübükler tarafından yönetildiğimiz; zübükler tarafından yönlendirildiğimiz; zübükler tarafından dolandırıldığımız, kandırıldığımız, yağmalandığımız; zübükler tarafından güdülüp, zübükler tarafından düzülüp, zübükler tarafından üzüldüğümüz bir bataklıkta yaşıyoruz!

Başkalarının saflığıyla, emeğiyle, iyi niyetiyle ya da onunkine benzeyen küçük hesaplarıyla beslenen bir ruh vampiridir zübük!

Çoğunluğun onunla ucuz çıkarları için gizli küçük günahlar işlediği; ama onun kendisiyle işbirliği yapan yüzlerce köylü kurnazı sayesinde büyük kötülük çukurları kazmayı başardığı deccaldir…

Her zübüğü, büzükler var eder.

Büzüklerin oluşturduğu bataklıklar var olduğu sürece de bir ölüp bin doğacaklar.

Sorun, sizin kim olduğunuz ve nerede yaşamak istediğiniz…

Şahsen ben Kuş Cenneti’ni tercih ediyorum; zübüklerin ve onları var eden büzüklerin bütün kavramları ters yüz edip içini boşaltarak hakikat tecavüzcülüğü yaptıkları; elbirliğiyle hayatın bütün renklerini soldurup, bütün değerlerini çürüttükleri leş kokan bataklıkları değil!..

Hiçbir zübüğün ucuz siyaset numaralarında piyon, ermişlik oyunlarında kul, büzüğünde kıl olmaya; hiçbirinin benim ruhumu çalmasına izin vermeye niyetim yok.

Ya sizin?

Rabia MİNE
Latest posts by Rabia MİNE (see all)