Söke ovası genel olarak 1. Derece tarım arazisidir. Her karışı yüksek verim sağlayan bir ova konumundadır. Ancak Söke Ovasını çeşitli işletmeler devreye sokularak talanına zemin hazırlanmaktadır. Tekstil Fabrikalarından, Seramik fabrikalarına, zeytinyağı fabrikalarına, çırçır fabrikalarına, Çimento fabrikasından Sanayi Sitelerine kadar birçok sektör bu ovada yayılı bir şekilde işletmeye açılmıştır. Kısaca Söke Ovası tarım araziliğinden çıkarılıp Sanayi alanlarına dönüştürülmüştür.
Son olarak ta Biokütle Enerji Santrali ve bu Santralde yakılacak malzemeleri depolanması için verimli tarlaların depoya dönüştürülmesine tanık oluyoruz. Pamuk sapından, ağaç kütüklerine ve diğer bitki atıklarının depolandığı onlarca dönüm verimli tarım arazisi işgal edilmiş durumdadır.
Bir tarafta “Kamu Spotları” aracılığıyla 1. Derece tarım arazilerinin “amacı” dışında kullanılmasına müsaade edilmeyeceği propaganda edilirken, diğer yanda “ÇED”e gerek yok denilip bu verimli tarım alanları bu sektörlerin hizmetine sunulmasına olanak sağlanıyor. ÇED süreçleri ile mücadelenin gittikçe zorlaştırıldığı bu şartlarda sanayicinin eli rahatlamakta, verimli tarım arazileri, kolay ulaşımdan dolayı sanayi alanına dönüştürülmektedir.
Şimdi de Biokütle Enerji Santrali ve bu Santral için gerekli hammaddelerin depolanması için ulaşımı kolay tarım alanları depo alanına dönüştürülmektedir. Biokütle Enerji üretimi için bu malzemelerin yakılması sonucu açığa çıkacak gazlar ve küllerin yaratacağı zararlar da işin diğer boyutudur. Hali hazırda Çimento Fabrikasının atıkları yakarak Enerji üretiminden dolayı ortaya çıkan kokunun yarattığı rahatsızlık bertaraf edilmeden, şimdi de biokütlenin eklenmesi ile ortaya çıkacak ek rahatsızlıklar şehri yaşanmaz hale getirecektir.
Normal koşullarda gerek Çimento sanayi, gerekse biokütle enerji santrallerin yerleşim yerlerinden uzak olması gerekirken, bahsi geçen sanayi tesisleri şehir yerleşim alanının içinde kalmış durumda. Bu bile başlı başına bir sorun olmaktadır. Bunların açığa çıkardığı gazlar, sesler ve kokular çevresinde yaşayan vatandaşları canından bezdirmiştir. Havadaki Partikül Maddeler ve Gazlar evlerin içine kadar girmektedir.
Biokütle Enerji işletmelerinin kurulması gereken yerler aşağıdaki gibi anlatılmaktadır;
“• Biokütlenin bölgesel ve modern işletilmesi ile özellikle enerji hatlarından uzak bölgelerde, gelişen ve kendi kendine yetecek enerjilerini de elde eden yerleşim alanları oluşturmak mümkündür.
• Biokütleden enerji eldesi için, daha çok tarım işçiliğine gerek duyulduğundan, biyoenerji konusu, özellikle kırsal kesimde iş alanları yaratma açısından ideal bir seçenektir. Gelişmekte olan ülkelerin karşılaştığı en büyük sorunlardan biri olan kırsal kesimden büyük şehirlere göç olayını da bu şekilde önlemek mümkün olabilir.
• Biokütlenin oldukça çorak alanlarda yetişmesi ile daha önce yararlanılamayan toprakların kullanılması ve kırsal alanların yetiştiricilik açısından değerlendirilmesi açısından büyük önem taşımaktadır.”
Biokütle enerji işletmelerinin yukarıdaki gibi anlatılmasına rağmen, burada gördüğümüz tam tersi olmaktadır. Çorak ve verimsiz araziler yerine, verimli alanlar bu iş için kullanılmaktadır. Bu uygulama ise bizleri endişelendirmekte, çevrede yaşayanların yaşam haklarına yönelik bir taciz durumu ortaya çıkmaktadır. Ayrıca birinci derece tarım arazileri de amacı dışında kullanılarak talana açılmaktadır.
- Zeytinyağlı Yerim, Ama Zeytinliklerden Vazgeçemem! - 10 Nisan 2022
- Yasadışı Yaşamımdan Geçen Sekiz Yıl - 2 Nisan 2022
- Maden Şirketleri ;Rehabilite Değil, Cehennem Çukurlarını Arkalarında Bırakıyorlar!!! - 18 Mart 2022