Dünya nüfusu hızla artarken temiz su kaynakları alarm verici bir hızla azalıyor. Birleşmiş Milletler verilerine göre, 8 milyarı aşkın dünya nüfusunun yarısı kentlerde yaşıyor ve her gün toplamda 3 milyar 100 milyon litre su tüketiliyor. Ancak bu suyun büyük bir kısmı güvenilir değil. Bugün 752 milyondan fazla insan temiz içme suyuna ulaşamıyor.
Yetersiz ve kirletilmiş su kaynakları nedeniyle yılda yüz binlerce insan hayatını kaybediyor. Ege Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Ali Osman Karababa’ya göre, her gün çoğu çocuk olmak üzere 10 bin kişi, temiz suya erişemediği için yaşamını yitiriyor. Bu, her 8 saniyede bir çocuğun hayatını kaybetmesi anlamına geliyor.
Türkiye de Risk Altında
Sorun sadece Afrika ya da Asya’nın yoksul bölgeleriyle sınırlı değil. Türkiye’de de hızlı nüfus artışı, tarımsal üretimde kullanılan bilinçsiz pestisitler, sanayi atıkları ve altyapı eksiklikleri nedeniyle içme suyu kaynakları giderek daha fazla tehdit altında. Büyükşehirlerde şebeke suyunun kalitesi sık sık gündeme gelirken, kırsal bölgelerde vatandaşlar hâlâ kaynağından güvenle içebilecekleri suya erişemiyor.
Prof. Dr. Karababa, “Yeterli miktarda ve iyi kalitede su tedariği ve su kaynaklarının etkin yönetimi karar vericilerin en temel toplumsal sorumluluğudur. Bu süreçlerde yaşanacak aksamalar toplum sağlığını, gıda güvenliğini ve kalkınmayı olumsuz etkileyecektir” uyarısında bulunuyor.
Suyla Bulaşan Hastalıklar Artıyor
Kirli su, yalnızca susuzluk değil, salgın hastalıklar anlamına da geliyor. Tifo, kolera, dizanteri ve viral hepatit gibi pek çok bulaşıcı hastalık doğrudan kirli suyla temas sonucu yayılıyor. Yeterli suyun olmadığı bölgelerde kişisel hijyenin sağlanamaması, yiyeceklerin, giysilerin ve ev eşyalarının temizlenememesi de hastalık riskini katlıyor.
Türkiye’de son yıllarda bazı bölgelerde özellikle yaz aylarında ishal, dizanteri ve enterit vakalarında artış gözlemleniyor. Karababa’ya göre bu, suyla taşınan hastalıkların mevsimsel ve bölgesel farklılıklar gösterdiğinin somut bir kanıtı.
Kimyasal Tehlike Kapıda
Kirli suyun en görünmez tehlikelerinden biri de kimyasal maddeler. Endüstri atıkları, tarımda kullanılan gübre ve pestisitler ile arsenik, kurşun, siyanür ve krom gibi ağır metaller suya karışarak uzun vadede ciddi sağlık sorunlarına yol açıyor.
Prof. Dr. Karababa, bu maddelerin sadece kısa vadeli zehirlenmelere değil, uzun vadede kanser gibi ölümcül hastalıklara da neden olabileceğini belirtiyor. Türkiye’nin özellikle tarımsal üretimin yoğun olduğu bölgelerinde nitrat ve pestisit kirliliği ciddi bir risk olarak öne çıkıyor.
Çözüm Kaynaktan Başlıyor
Uzmanlara göre, temiz suyun sağlanabilmesi için en temel koşul kaynağın korunması. Kaynaktan çıkan suyun kimyasal, fiziksel ve bakteriyolojik analizlerle düzenli denetlenmesi, ardından şebeke içinde kirlenmeden tüketiciye ulaştırılması gerekiyor.
Bunun için şu önlemlerin alınması gerekiyor:
- Su havzalarının korunması,
- Evsel ve endüstriyel atıkların arıtılmadan doğaya bırakılmaması,
- Tarımda gübre ve ilaç kullanımının denetim altına alınması,
- Kanalizasyon ve içme suyu şebekelerinin birbirinden ayrılması,
- Şebekelerde sürekli su akışının sağlanması,
- Tüm suyun şebekeye verilmeden önce dezenfekte edilmesi.
Türkiye’nin Önünde Zorlu Bir Yol
Türkiye, hızla yaklaşan iklim krizi, kuraklık ve suyun bilinçsiz tüketimi nedeniyle daha da büyük bir risk altında. Son yıllarda içme suyu barajlarında doluluk oranlarının düşmesi, yeraltı suyu kaynaklarının tükenmesi ve su havzalarının kirlenmesi, yakın gelecekte su krizinin ülkenin en büyük sorunlarından biri haline gelebileceğini gösteriyor.
Prof. Dr. Karababa’nın sözleri bu açıdan kritik bir uyarı niteliğinde: “Su kaynaklarının korunması yalnızca sağlık için değil, aynı zamanda gıda güvenliği ve sürdürülebilir kalkınma için de hayati bir zorunluluktur.”
- Hayko Cepkin’in Kayseri ve Diyarbakır Konserleri İptal Edildi - 26 Eylül 2025
- ABD ile Nükleer Anlaşma Tepki Çekti: “Ne İstediler de Verdiniz?” - 26 Eylül 2025
- Hendek Davasında Karar Günü: 26 Eylül’de Sakarya’da - 25 Eylül 2025