Maden Şirketleri ; Rehabilite Değil, Cehennem Çukurlarını Arkalarında Bırakıyorlar!!!

Yönetmelik değişikliğinden, zeytinliklerin, bağ ve bahçelerin bulunduğu alanlarda enerji kaynaklı maden alanlarının işletilmesi sonucu oluşan tahribatları, maden işletmecileri tarafından “rehabilite edilip, yeniden ağaçlandırma yapılacağı” kaydı düşülmüş. (Özellikle Güneş enerji panel tarlaları için uygun alanlar genellikle zeytinlikler, bağ ve bahçeler olmaktadır.) Zaten madencilik işletmeciliği konulu her Çed raporunda, bu işletmeler “işlerinin bitiminden sonra, tahrip ettikleri alanları rehabilite edip, yeşillendirmeleri zorunludur” açıklaması bulunuyor. Ama maden şirketlerinin hiçbiri bu taahhüdünü yerine getirmeden, işletme alanını tahrip ettiği haliyle bırakıp gidiyorlar. Yani Çed raporlarında belirtilen, rehabilite ile ilgili hiçbir maddeye uymuyorlar.

En basit, yapılan duble yollar ve otobanların dolgularında kullanılan malzemelerin alındığı yerler, bu yollardaki yolculuklarda bile nasıl bırakıldıkları gözlemlenebilir. Ancak sadece yolların kenarlarında bir düzenleme yapılıyor. Hele Taş, Mermer ve Maden ocaklarının faaliyetlerinin bitiminde sonra, alanda çıkarılan malzemelerden oluşturulan tepecikler, malzemelerin alındığı yerlerdeki oluşan cehennem çukurları, bu çukurlara atılan atıklar, çöpleri ile doldurup olduğu gibi bırakılarak gidiliyor. Normalinde bu oluşturulan cehennem çukurlarının doldurulup, rehabilite edilip, ağaçlandırmaları gerekirken, öylece o tahrip ettikleri doğal alanı, yaratılan o çirkin görüntüsü, ekolojik yıkım haliyle ile bırakıp gidiyorlar.

 Şimdi ise bakanlık açıklamasında “işletmelerin işlerinin bitiminde sonra, o alanı rehabilite edip, ağaçlandıracaklarını” belirtiyor. Bugüne kadar belirtilen bu zorunlu işlemi yapmayanlar bundan sonra nasıl yapacaklar? Bunun bir garantisi varmı? Ayrıca sökülecek zeytinliklerin yerine kurulacak güneş panelli santraller ne zaman ömrünü dolduracak ta , onlar kaldırılıp zeytinlik yeniden oluşturulacak? Bunun bir açıklaması olabilirmi? Binlerce metrekare alana yapılmış asitle doldurulmuş beton havuzlarının yerini nasıl eski haline dönüştürecekler. Asitli suları ve beton bloklarını hangi yöntemle bertaraf edecekler? Bunun çözümü mümkün mü?

Bu taş, mermer, maden ocakları ve oluşturulan Güneş paneli tarlalarından dolayı talan edilen, tıraşlanan bağ-bahçe ve orman örtüsü, oksijen kaynağımızdır, tüm canlı yaşamının besin kaynağıdır, sel baskınlarını önlemede ve erozyonu önlemede bir sigortadır. Ayrıca kurdun-kuşun, börtü böceğin yuvası olması ile biyolojik çeşitliliğin ana kaynağıdır. Bu faaliyetler sonrası erozyon, sel felaketleri olduğu gibi, biyolojik çeşitlilikte zarar görerek, doğal yaşam dengelerinin göreceği zararlar her geçen gün artarak devam edecektir.

Ama ülkemizde şirketlerin işlettikleri alanı rehabilite etme taahhüdünü, tahrip ettikleri alanları yeşil boya ile boyayıp, yeşillendirdiklerini kanıtlamaya çalışan cingözlerimiz de vardır. Biz bunlarıda gördük. İş makinalarıyla tahrip ettikleri, dinamitlerle patlatıp parçaladıkları alanların hangisini sonradan düzeltip, göze hoş gelir hale getirmişler ki, bundan sonrada bu işi yapsınlar. Bunun en somut örneği 2015 yılında Silifke Taşucundaki mermer ocağında faaliyetini sonlandıran işletme, o alandaki kesilmiş, tahrip edilmiş alanı yeşil boya ile boyayıp, başkada hiçbir düzenleme çalışması yapmadan çekip gittiklerinin haberleri bolca görsellerle olduğu yerde durmaktadır.

2016 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Narlıdere belediyesinin yaptığı “Yaşar Kemal Kültür Sanat Vadisi Rekreasyon Alanı”da açılışa hazırlamak için, aceleden çimleme ve ağaçlandırma çalışması yapılmadan, çirkin görüntüyü kapatmak için alanı yeşil boya ile boyayarak, kendilerince güzel bir görüntü verdiklerini sanmışlardı. Ancak o işlem, o alanı daha da çirkin görünmesine neden olmuştu. Ki belediyelerin hiç yapmaması gereken bu tür bir işi, onlar yapıyorlarsa, maden patronları daha beterini yaparlar. Onun için bakanlık yönetmeliklere ne tür ekleme yaparlarsa yapsınlar, alışkanlıklar değişmez.

 Ve şirketler doğayı tahrip ettikleri şekliyle bırakmaya devam ederler. Çünkü, onların yaptıkları bu tahribatları takip eden, denetleyen ve sonuçlarını rapor edip, taahhütlerine uymayanlara yaptırımlar uygulanmadıkça, huylu huyundan vazgeçmez. Yazılanlar sadece çed raporlarında bir ifade olarak kalacaktır. Geriyede ülkemizin doğasının tahribi sonucu oluşturulan curuflarında, esen rüzgarlarla oluşan toz bulutları, çöp ve atıklarla dolu cehennem çukurlarının yağmur suları ile dolması sonrası oluşan kirliliğin yeraltı sularımızın da kirlenmesi yoluyla, yaşamımızın üzerinde olumsuz etkileri olacaktır. Kaybımız ise zeytinliklerimiz, bağ ve bahçelerimiz ve orman örtüsü olacaktır. Yani büyük oranda bir ekonomik kaybımız ve ekolojik bozunma olacaktır. Yörede yaşayanların ise işsizliğe ve üretim kayıpları ile büyük bir yoksulluk ve haksızlığa uğramaları olacaktır. Onun içindir ki tekrar haykırıyoruz; zeytinime, bağıma, bahçeme, ormanıma dokunma. Onlar canlı aleminin yaşam alanı ve yaşam kaynağıdır. Madenler yenmez, ama onları çıkarıp ayrıştırmak için kullanılan kimyasallar öldürür. Yaşamak ve yaşatmak için, yaşam alanları içinde ölüm çukurlarına dönüştürülen madencilik faaliyetinden vazgeçilmelidir.