Müzikal dili oluÅŸturan en temel unsurlar olan motifler ve cümlelerin birleÅŸiminden ortaya çıkan melodiler… Melodi sözcüğünü, hem gerçek melodi, hem de belli bir müzik bütününün satırlarında veya satır aralarında, o müziÄŸi dinleyici, icracı veya bestecinin deneyiminin mahremiyetine iliÅŸtirmeye yarayan bütün diÄŸer müzikal unsurların ortak adı olarak kullanalım. Â
Yaratılan en iyi melodiler bile bazen gündelik hayattaki başıboÅŸ, genellikle farkına varılmayan alışılmış ses emisyonları haline dönüşüp arkaplanlaÅŸtırılıyor ve asansör müziÄŸi, süper market müziÄŸi, beach müziÄŸi gibi kavramlarla tanımlanarak niteliksizleÅŸtiriliyor.Â
Bu niteliksizleÅŸtirmeye asla karşı deÄŸilim. Çünkü gerçekten de piyasaya ticari müzik olarak sürülen bir sürü melodi, hatta insanlar sadece kafa sallasın diye yaratılan, melodisi bile olmayan ritim kakafonilerinde nitelik aramak çok yersiz. Dolayısıyla adına asansör müziÄŸi gibi bir yakıştırma yaparak onu hafife almak doÄŸal oluyor. Bir de hafif müzik tabiri var. Oradaki hafif kütlesel ağırlık deÄŸil, biçimsel deÄŸersizleÅŸtirme gibi duyuluyor. Hafif müzikleri hafife almak gibi bir ÅŸey.Â
GittiÄŸimiz bir mekanda arka planda çalan müzikleri duyuyoruz belki ama dinliyor muyuz? Ben genellikle yüksek volümlü müzik çalan mekanlara gitmemeyi tercih ederken, maruz kaldığımda ise duymamayı seçiyorum. Kulak her nekadar duyma organımız olsa da, duymamak üzere de eÄŸitilebiliyor.Â
Bazen de iyi bir mekanda, içerisine bilinen popüler olmuÅŸ klasik müziklerin serpiÅŸtirildiÄŸi kaliteli play listler ile karşılaşınca mutlu oluyorum. Â
Klasik müziÄŸin bugün içinde bulunduÄŸu çekicilikten uzak koÅŸulları düşünürsek, niteliksiz başıboÅŸÂ müziklerin çok satanlar listelerinde yer alıyor olmasına da hiç ÅŸaşırmıyorum. Kolay ulaşılan, hemen tüketilen, anlaşılmaya gerek duyulmayan iki ya da üç notadan oluÅŸturulmuÅŸ, sadece ticari kaygıyla üretilmiÅŸ, adına başıboÅŸ müzikler dediÄŸim bu furyayı yaratan meslektaÅŸlarıma da saygı duymuyorum. Düşünmeye bile bu kadar az zaman ayıran bir toplumun müzik sanatında niteliksiz melodiler üreterek, hızlı tüketim için beste yapıp satan kiÅŸilerin varolmasını da anlayabiliyorum. Kolay algılanan, kolay söylenebilen ve kolaylıkla unutulabilen bu tür müzikler insanların günlük yaÅŸamlarının bir parçası haline geliyorlar. Neyseki bu gün var, yarın yoklar. Bu bile insanın içini ferahlatıyor.Â
Yine de kirlenmeyi oluÅŸturan nedenler arasında Unkapanı anlayışını, devletin ve TRT’nin müzik politikalarıyla Türkiye’deki aydınların, sanatçıların ve dinleyicilerin takındığı vurdumduymaz tavrı saymadan geçemeyeceÄŸim.Â
Her konuda olduÄŸu gibi bu konunun da çok bilmiÅŸleri var. Çok bilmiÅŸ dediÄŸim kiÅŸiler müzik alanında her ÅŸeyi bildiÄŸini zanneden, müzik profesörü edasıyla konuÅŸan, okuyup araÅŸtırmaktan aciz kiÅŸiler. Ben alanım olmayan bir konuda elbette fikrimi söylerim ama bilmiyorsam da susar dinlerim, öğrenmeye gayret ederim.Â
Yeri gelmiÅŸken bununla ilgili bir anımı paylaÅŸmak istiyorum. Ancak bu anıyı paylaşırken affınıza sığınarak biraz sevimsiz sokak jargonu kelimeler kullanacağım. Daha edepli yazayım diye uÄŸraÅŸtım ama sanki yerli yerine oturmadı. Düzeltmedim aynen bıraktım…Â
Bundan 3 sene önce Ortaköy’de Afife Jale sahnesinde konser provalarımızın olduÄŸu günler prova çıkışında sürekli Dwarft’a gider, biraz müzikle sallanır, bir ÅŸeyler yer içer öyle dönerdim eve. Bir akÅŸam ben yine sallanırken, 35 yaÅŸlarında bir kaç genç geldi yanıma. Bazen kalabalıklarda yanınızdakilerle merhaba, pardon gibi kısa konuÅŸmalar yaparsınız ya, onların konuÅŸmaları biraz uzun sürdü. Biz müzisyeniz dediler, e tabii bende müzisyenim deyince meseleler çakıştı ve uzadı. Nerdensin, kimlerdensin, akademisyen misin, onu tanır mısın, ÅŸunu biliyor musun gibi klasiklerden sonra kıvırcık saçlı olan dedi ki, bu çalan müziÄŸi nasıl buluyorsunuz?Â
O günlerde de başıboÅŸ müziklere takıntılıyım, piyasa için üretilen müziklerin neden bu kadar çok tutulduÄŸunu düşünüp duruyordum.Â
Dedim ki; Bunlar barlarda sallanmak için idare edilecek ama özelimde asla açıpta dinlemeyeceÄŸim müzikler.Â
Bana çok bilmiÅŸ bir bakış attı. Ama nasıl havalı, nasıl havalar bin beÅŸ yüz, gözünde yuvarlak profesör gözlükleriyle kulağıma eÄŸilip, siz galiba müzik dinlemeyi bilmiyorsunuz dedi. Müzikoloji doktorası yapıyormuÅŸ beyefendi, müziklerin frekanslarını herkes duyamazmış. EpeyceÂ
bana frekans analizi anlattı. Ses frekansları ve doÄŸuÅŸkanlardan bahsetti. Â
Ben de ona hiç Debussy dinleyip dinlemediÄŸini sordum. Dinledim tabii dedi. Nasıl Debussy’de frekanslar? La 444 mü kaç olmalı gibi saçma sorular sorup gülmeye baÅŸladım. O gün çok yorgun ve biraz da sinirliydim sanırım gülmelerim uzun sürünce, dalga geçiyorum zannedip sinirlendi biraz. Â
Eserlerinde armonileri üstüste bindirerek renk ve ışık oyunları yapan empresyonist bir besteciyi neremin frekansı ile dinleyeceÄŸim anlamadım ki dedim. Â
MüziÄŸi dinlemek, duymak, anlamak, bir beÄŸeni çizgisi oluÅŸturmak, frekanslar ile ölçülemez ki, ben müzik dinlemeyi bilmiyorsam, sizin de müziÄŸi anlama frekansınız bozulmuÅŸ sanırım diyerek aldım çantamı uzaklaÅŸtım. Â
Gözlüğü burnuna indirdi bilmiÅŸ bey, yine ukala bir bakış fırlattı.Yüz ifadesini hatırladıkça hala eÄŸlenirim.Â
Niye insanlar bu kadar bilgiçlik taslamayı severler?Â
Niye insanlar kendi baÅŸarılarından bahsederken baÅŸkasını ezmeyi severler? Niye niye diye soracak onlarca soru var.Â
Neyse halihazırda benim için başıboÅŸ müzikler, eÄŸlence mekanlarında hafif hafif sallanıp iyi vakit geçirmeme yarıyor. Yani onun da öyle bir faydası var diyelim. Frekans tercihimi faydası yönünde iyiye kullanıyorum.Â
BilmiÅŸ beyi çok ciddiye almıyorum. DeÄŸerlendirme de yapmıyorum.Â
Ä°ÅŸte bu kadarcık, kısacık bir yazıyla tamamen bu konuyu kapatıyorum. Çünkü bunu yazmasam olmazdı.Â
Özünde başıboÅŸ müzikler zaten eÄŸlenmek için yapılmadılar mı?Â
Ben sallanırken en çok hoÅŸuma giden başıboÅŸ müziÄŸin linkini buraya bırakıyorum.Â
Siz en çok hangi başıboş müziği seviyorsunuz?
- Müzik Alzheimer Hastalarına Yardım Edebilir mi? - 28 Ocak 2022
- Ebeveynlere Mektup - 29 Kasım 2021
- Müzisyen Dünyası - 19 Kasım 2021