Müzisyen Dünyası

Sayın baylar ve bayanlar;
Müzisyen insan tarafından fazla yoğrulmamış bir çocuk gibidir.
Zihninde fazla parmak izi yoktur.
Müzik bu yüzden bu güne kadar hissettiğin her şeyden daha ağırdır.
                                                                                                 Jimi Hendrix

Sıfırdan başlamak adlı kitabı okursanız Jimi Hendrix’in kendini anlatarak kurduğu cümleleri siz de benim gibi seversiniz diye düşünüyorum.

Müzisyenlerin iç dünyalarında anlatmak isteyip de dile getiremediği ne kadar çok şey var. Bir çoğu duygularını enstrümanları ile ifade etmeyi, konuşmaya, ya da yazmayı tercih ediyor. Çünkü bir müzisyen için enstrüman çalmak, duygularını dile getirmek anlamında hepsinden daha kolay.

Bu yazımda kendimden de yola çıkarak, müzisyen zihninin biraz derinliklerine inme arzusu taşıyorum.

Bana göre, müzisyenin yaşadığı iki dünya var. Ayak uydurmak zorunda olduğu, herkesle ortak sosyalleşme tavırları geliştirmek zorunda olduğu ‘’BU’’ dünya, bir de sadece kendi zihninde, kimseye hesap vermek zorunda olmadığı, müziğin alt katmanlarını iyice özümsediği ‘’İÇ’’ dünya.

İkisi arasında gidip gelmenin ne kadar zor olduğunu tarif etmeme gerek yok sanırım. İki dünya arasında dengeyi kurmak konusunda başarıya ulaşmak, tamamen içsel bir kabullenme haline bağlı.

‘’BU’’ dünyayı tamamen kabullenmediğin sürece onun içinde rahat olamazsın. Kabullenmemek ise gerilim yaratır. Tamamen kabullenirsen kendi iç dünyandan uzaklaştığını hissedersin, ele geçirilmiş ve daha öteye gidemez gibi hissedersin. Böylece ortaya çıkan çelişki, seni senden uzaklaştırmaya başlarsa, müzikal duruşunda kopukluklar oluşursa, yine gerilim ve suçluluk duyguları baş göstermeye başlar ve içeriden öylesine delirirsin ki, daha fazla yolculuk edemezsin.

Ben uzun yıllardır bu iki dünya arasında öylesine gidip geliyorum ki, bazen bu dünyaya ait olan herkesi ve her şeyi elimin tersiyle hiç düşünmeden ittiğim oluyor, iç dünyama sarılıp orada çokça kaldığımda, dışarıyla başlayan uyumsuzluklar sebebiyle dışarının da beni anlaşılmaz hatta dengesiz bulduğunu fark edip, hızla geri dönüş yapmaya uğraşırken, yoldan çıkışımı toparlayamayıp, direksiyonu ne yöne çevireceğimi bilemezken gözyaşlarıyla seyre dalıyorum.

Bu konu üzerine yıllardır kafa yoran biri olarak artık kendimi dışarıya anlatmaya çalışmaktan öylesine vazgeçtim ki, gereksiz zaman kaybettiğimi ve bunun olumlu hiç bir getirisi olmadığını biliyorum.

Uzunca bir zamandır bir şeyleri ispat etme kaygısından tamamen uzaklaştığım için sanırım iyice içe dönerek yepyeni yollarda biraz daha iç keşiflere daldım ve gördüm ki, aslında en büyük huzur yine içerideymiş. Böylece yaptığım müziğin kim tarafından ne kadar anlaşıldığını hesaplamak yerine, enstrümanla daha iyi iletişim kurabilmek için harcadığım efor, bana teknik anlamda bir kaç seviye birden atlattı.

Sürekliliği işaret eden ve Sanskritçe bir kelime olan Tantra der ki,
Dünyayı savunma, dünyaya karşı da olma, yalnızca olduğu gibi kabullen, sorun yaratma.

Bu bize nasıl yardımcı olacak? Bu düşünceler üzerine nevrotikleşmezsen, yalnızca içinde kalırsan ve olduğu gibi kabullenirsen, tüm enerjin oradan kurtulur, serbest kalır ve gereksiz meşgul olmaz.

İşte biz müzisyenlerin gidip gelen dünyalarımız üzerinde başarması gereken en temel kavram, endişelerden arınmak olmalı. Her şeyi ve herkesi olduğu gibi kabullendikçe, içinde var olan enerjin sana kalır ve daha iyi müzik üretmeye başlayabilirsin. Temel çerçeve kabullenmek olmalı ve arka plandaki bu basit yöntem ile harikalar yaratabilirsin.

Müzisyenlerin dünyaları seslerle dolu. Zihinlerindeki sesler iyi yönetilmezse bir süre sonra işitilemez hale geliyor. Aslında iç dünyadaki o sesleri başka kimse duyamıyor.

O zaman duyduğun çok sayıdaki seslerden ödün ver, pek çoğundan vazgeç ve bir ses çıkar. Sadece o sesi çıkarmaya devam et. Belki de, iç dünyanda büyük bir sessizlik olacak. Hatta sessizlik patlaması. Düşünce yok olacak fakat duygular en ön sırada, orada olacaklar. Titreşimlerinin başkalarının yüreğine de ulaşmasını istiyorsan, derinlere kök sal. Kimseyi ikna etmeye çalışmazsan, düşünsel olarak dönüştüremeyeceğini bildiğin herkes bir gün yüreğini anlayacaktır.

Müzisyen dünyası üzerine kurduğum bu cümlelerle kaleme aldığım konu oldukça ezoterik olmasına rağmen, belki başka bir dünya yoldaşına da ulaşır ve aynı yolda yürüyen iki bireye ışık tutar.

Bu yazıda düşünmek, yorumlamak anlamında değildir. Vurgu yapmaya çalıştığım şey, yalnızca gerçeğe olduğu gibi bakabilmek anlamındadır.

Bu yazıyı okuyan herkes aslında sessizliğe girmek için sesi kullandığını fark edebilerse ne mutlu bana…

Gülnur ÜNLÜTÜRK
Latest posts by Gülnur ÜNLÜTÜRK (see all)