Yoldan Çıktık mı?

Hiçbir şey yolunda gitmiyor.

Araçlar yoldan çıkıyor, trenler raydan. Yollar ve raylar bozuk. Ne kontrol ediliyor ne onarım yapılıyor!

İşlerin yolunda gitmesi için en başta yolların sağlam olması lazım.

Yere serilen asfaltın üzerine mıcır dökülerek “al sana yol” misali yapılan yollarda, bastırılmamış mıcırı asfalta gömme işini yüklenen arabalı vatandaşlar görevlerini iyi yapmadıklarında, mıcırda direksiyon hâkimiyetini kaybeden sürücüler yoldan çıkıyor!

Ülkenin kuruluş yıllarında döşenen ve son yıllara kadar sorunsuzca hizmet gören tren yolları sapıtmaya başladı! Olur olmaz yerlerinde sorunlar çıkıyor. Aşırı yağışlara dayanamıyor. Havada, boğaz köprüsü misali asılı kalmış rayların üzerinden sorunsuzca geçmesini bilemeyen makinistler yüzünden tren yolundan çıkıyor!

Tren yolunda yıllarca yol kontrolü yaparak sorunlu yerleri anında onaran ve günümüze kadar o yollardan geçen insanların yaşamlarını garantiye alarak hayatların kararmasını önleyen “yol bekçileri” yoldan (işten) çıkarıldığı, kontrol ve onarımların yapılmadığı için trenler yoldan çıkıyor!

Bir de İstanbul boğazında, kılavuz almadıkları için kıyıda bulunan evleri liman sanarak yanaşan tankerler var, yolundan çıkan. Özellikle bazıları, yıkılması veya onarılması izine tabi, tarihi eser niteliği taşıyan yalıya göbekten giriş yapacak kadar yolunu şaşırabiliyor ki bu, yıkıp yenisini yapmak isteyen tarihi yalı sahibi için “Allah’ın lütfu” oluyor! Hem de üzerine yalının değerinden fazla tazminat alarak!

Yoldan çıkmanın güzelliği olarak yazılıyor tarihimize!

İzmit Körfez Geçişi Asma Köprüsü’nde kedi yolu olarak bilinen halatın kopmasından kendisini sorumlu tutan 51 yaşındaki Japon mühendis Kishi Ryoichi “Sorumlu benim” notu bırakarak intihar etmişti!

Bir halat kopmuş! Kimseler ölmemiş! Halatın kopması köprünün bitim ve teslim tarihini geciktirecekmiş, firma tazminat ödemeyle karşılaşabilirmiş ve bu nedenle kendisini suçlu hissetmiş!

Ülkeyi yoldan çıkaranlar rahatlarını bozmadan, ekranlardan sırıtarak konuşmaya devam ederken, “elin gavuru” dediğimiz Japon mühendis, bir halat koptu diye kendisine ait kıyameti koparıyor!

Bu Japonlar çok garip bir millet!

2007’de hakkında mali yolsuzluk iddiaları bulunan Japonya Tarım Bakanı Toşikatsu Matsuoka (62 yaşında) intihar etmişti. Ortada sadece “iddia” vardı ve gerçekten yolsuzluk var mıydı? Bilinmiyordu!

Japonya’nın liman kenti Kobe’de 1995’te meydana gelen 7.2 büyüklüğündeki depremden sonra kurtarma ve yardım çalışmalarında yaşanan aksaklıklar nedeniyle, kentin su işleri müdürü Takaşi Nakanişi intihar etmişti. Kentin yeniden imarından sorumlu Belediye Başkan Yardımcısı Tagumi Ogava da açıkta kalan halka ev yetiştiremediği için kendini yakmıştı.

Ne garip bir halk! Ne garip anlayışları var!

Günlerce su kesintisi yapan belediyelerimiz, birçok nedenle açıkta kalan insanlarımız için kılını kıpırdatmayan yetkililerimiz varken bunları görmek şaşırtıyor bizleri.

Acaba bunlar mı yoldan çıkmış da beceremedikleri her iş için intihar ederek kaçmaya çalışıyorlar?

Hele bir Japon yazar var ki anlamak mümkün değil.

Japon romancı ve oyun yazarı Yukio Mişima.

1970 yılında, Japonya’nın “geleneksel değerlerini” yitirdiğine be bozulduğuna inanıyor. Bu durum kendisini rahatsız ediyor. Bu duruma karşı oldukça sert muhalif tavır sergileyerek, hazırladığı manifestoyu ve taleplerini okuduktan sonra harakiri yaparak intihar ediyor!

Geleneksel değerler!

Yaşadığımız ülkenin geleneksel değerleri var mıydı?

Birisi çıkar “bademlenmenin ulviliğinden” bahseder, bir diğeri “evlenme yaşını” kundağa kadar çekmeye çalışır!

Kimisi “asansörde halvet” durumlarının ciddiyetini yatırır masaya, kimisi de yüz yıllardır çözülemeyen “abdest bozulma” durumlarını her Ramazan ayında otuz gün anlatır, bitiremez!

Eğitimin gereksizliğini anlatan rektörlerimiz, bulundukları üniversitelerde eğitim kalitesini aşağılara çekerek eğitimin de yoldan çıkması, yoldan çıkmayan hiçbir şeyin kalmaması için hizmette kusur bırakmıyor!

Defalarca değiştirilen eğitim sistemi nedeniyle kafaları bulanan çocuklardan bilim insanı olmalarını beklemek, doğru yolda olmadığımızın da göstergesi. Bunca yoldan çıkmalar içerisinde yaşayanlar olarak, doğru yolda ilerleyebilmek zaten imkansız!

Yeteri kadar kan dökülmediğine inananlar, “4 adam gönderir, Türkiye’ye 8 füze attırır, savaş gerekçesi çıkartırım” diyerek, kanlarımızla sulanmayan toprak kalmaması için Suriye cehennemine kapıyı aralayabiliyor!

O günden sonra kefenleriyle gösterilere katılan, “bizi de Afrin’e götür” diyen ama bedelli askerlik çıksın diye kıçını yırtan, yoldan çoktan çıkmış toplulukları da görür olduk!

Türk parasının değerini korumak için döviz bozdurmayı önerenlerin, devlet ihalelerinde neden dolarla iş yaptıklarını kavrayamamanın güçlüğü içerisinde, bu işin başka yolları olup olmadığını da bilmediğimizden, kimlerin yoldan çıktığını da anlayamadık!

Birçok yoldan çıkma durumu içinde en önemlisi, Fetullah Gülen hazretlerinin yoldan çıkarak, kendisine bağlı asker, polis, akademisyen, öğretmen, hakim, savcı ve çaycılarıyla 15 Temmuz’da darbe yapmaya kalkışmasıydı.

Tişörtlerimizle önlediğimiz bu yoldan çıkma/çıkarılma girişimi sonrası, başta Anayasa olmak üzere, adalet, eğitim, sağlık ve diğer kurumsal hizmetler de yoldan çıkmaya, “yolu yol olmayan” OHAL (olağanüstü hal) uygulaması ve KHK (Kanun Hükmünde Kararname) uygulamalarıyla güzergâh çıkmaz yola girdi!

Son olarak da içerisinde “seçim hakkı” barındırmayan bir seçimle yeni güzergâh tescillendi!

Eski yoldan devam etme çabası içerisinde olanlar yok değil. Onlar, önlerine koyulan bariyer engellerini aşabilecek güçleri olmadığından, yollarından çıkmasalar bile, yolları tükenmiş halde yolda kaldılar!

En doğru yol bizim yol” , “Tek yol” diyen sol taraf, henüz yeni yol açma çabalarında yetersiz kaldığından, onlarda da hareketlilik yok.

Kısaca hiçbir şey yolunda değil.

Ne yolunda gitmeyenleri yoluna koyacak ne de yeni bir yol gösterecek güç var!

Yol yapanların yolunda gidenlerle yeni yol tarifleri verenler arasındaki mücadele sonucu belirleyecek.

Nami TEMELTAŞ
Latest posts by Nami TEMELTAŞ (see all)